Mira'nın gerçeği
Hem de hepimizin yüzünde patlayan tokat gibi bir gerçek!
Mira’nın aşkla körelmiş gözleriyle baktığımız MedCezir dünyası, haftalardır tozpembeydi. Bölümdeki kaçışları da öyle keyifliydi ki, drama tanrısının kulağımızın dibindeki felaket dolu fısıltılarını bastırdı. Açıkçası, gözümüze sokulduğu için saldırıya uğrayacaklarına ihtimal vermemiştim. O yüzden karavandaki adamları görmek bayağı şaşırtıcıydı. Artık böyle şaşırtılıyoruz, taktikmiş derken, Mira’nın gerçeği yüzümüze öyle okkalı bir tokat patlattı ki, uzun süre toparlanamayacağız gibi…
 
MedCezir’in 71. bölümü, ağlatan finaliyle, efsane bölümlerden biri olarak adını hafızalara kazıdı. Finale kadar neler oldu, nasıl eğlendik önce ona bakalım, özellikle o harika manzarayla aşkı ordaymışçasına hissettiren sahnelere haksızlık olmasın.
 
"Şöyle saçlarını elime dolayıp yere çarpsam içim soğur kesin" by Eylül
 
Açıkçası ilk dakikalar, Mert’in su içmesi, Mert’in beyninde ampul yanması, Mert’in türkü söylemesi şeklinde ilerleyince bir geçiş bölümü hissi uyandı bende. Ta ki, Orkun’un Altınkoy’u sallayan dökülmelerine dek… Sonra da, zaten Mert’le Eylül’ün ilişkisinin aldığı yeni boyut çok keyifli oldu. Şirazesi kaymış biri olarak yine sondan başa gideyim, Mert’in Olcay’la birlikte olduğunu düşünmüyorum. Ancak Mert, Eylül’e neden böyle dedi, onu hiç anlamadım.
 
 Eylül'ün "sevgilimden ayrıldım, depresyondayım" stili kalp ben

Ama anladım ki ben Mert’siz Eylül’ü çok daha fazla sevdim. Mert’leyken teletabi gibi ortalarda dolaşan bir Eylül’dense, eski sevgiliyi nette stalklayan, yan evden gözetleyen, içini soğutmak için öfkeli kelimelerini sakınmayan, tarzının çok dışındaki o stil katliamı pudra rengi elbiseyi giyme gafletine düşen Eylül’ü tercih ederim. Aslında en sevdiğim kısım, Eylül’ün hem Uzay’a hem de Mert’e duyguları konusundaki dürüstlüğüydü. Sen kalk, Uzay’a taaa Çin’den gel de, sonra ben Mert’i seviyorum de. Sonra Mert o kadar Olcay’la fingirdeyedursun, sen kalk “yok öyle bırakmak Serez” de. Herkes bunları hissedebilir, bu duruma düşebilirdi ama kolay kolay kimse böyle cesur olamazdı. Açıkçası bu kadarını Eylül’den beklemiyordum. O yüzden benden bir sürü bonusu var. Üstelik, nefretle herkese yağdırıp estirmesi de çok eğlenceli oluyor. “Ana arı” dedi bir ara Olcay’a, bayıldım. Ha Eylül, Mert gibi birine aşık, bu tam bir aymazlık, orası ayrı.  
 
Jandarmanın Kaya Ailesi ile aynı karede yer almaktan dolayı hissettikleri?
 
Gelelim, hemşireyi kim öldürdü meselemize… Aslında Bay Aşk’ın arabadan indiği ve kızcağızın yerde ölü yattığı sahneyi gördük ama, kimin çarptığı hala çok net değil. Bay Aşk, ifadesinde elbette kaza ve kötü bir tesadüf olduğunu söyledi. Düşünürsek hemşirenin ölmesi, Asım Şekip Kaya’ya herhangi bir çıkar sağlamaz. Eğer bilerek öldürdüyse, bu bir tek, Sude’nin üstüne atmak için olabilir. Ama kendi arabasıyla çarpması çok amatörce. Bu değil de, eğer gerçekten kötü bir tesadüfse çok komik. Bir ihtimal daha var, Orkun ve Sude bunu planlayıp, Asım Şekip’i kızı ezdiğine inandırmış olabilirler. Durum karışık, ama kesin olan, Orkun olaya her türlü müdahil. Bu arada hukuksal meselelerden anlamam ama, kimsenin bu olayla ilgili tutuklanmamış olması biraz ilginç geldi. Olayın uzantıları da, elbette sadece Bay Aşk’ın düşen hisseleri olmayacak. Bu arada Kaan Bey de aramıza hoş geldi, gerçi biraz yavaş geldi, belli ki uzun kalacak.
 
Orkun’un Altınkoy’un tüm sırlarını bir solukta ifşa etmesi ise, son zamanlarda MedCezir’de en eğlendiğim sahnelerdendi. Eğlence, önce Ceren’in onu terk etmesi sırasında, Yaman’la Mira aşkı için kıskançlıktan ölüyor olmasına dair ettiği sözlerle başladı. Millet aşkıyla tüm engelleri aşıyor, sen batan gemiyi ilk terk eden fare gibisin, dedi Ceren’e ya! Ah Orkun’cuğum senin bu kıza davranışlarında, Yamira aşkının zerresi var mıydı da bunları söyledin? Ceren de çok basiretsizmiş yalnız, ağzını açıp da şu cümleyi kuramadı ya Orkuna’a…
 
Orkun'dan bir cümlede Altınkoy'un ipliğini pazara çıkarma dersleri
 
Tüm Altınkoy, Orkun’un çevirdiği dolapların üstünün artık örtülemeyeceğinin farkında, Orkun’a tavır koydu. Orkun da, ilk taşı en günahsız olan atsın diyerek kara kutusunu deşifre etti. Ne Sedef kaldı, ne Faruk, ne Hale’nin annesi, ne Sude… Herkesin ipliğini pazara çıkardı. En güzel kısmı da “söylenmediği için unutuluyor mu” tespiti oldu. Ah Orkun ah, şu entrikaların biraz daha insani boyutlarda kalsaydı, çok zeki adamdın sen, şurada sana kimseye laf ettirmezdim ama…
 
Yüzündeki şu zafer ifadesini görsen hemen eski Sedef olurdun inan bana tatlım!
 
Altınkoy’da laf sokma seremonileri ve bundan alınan zevkin yüzlerde yarattığı ifade, MedCezir’in her zaman en sevdiğim kısımları olmuştur. 71. bölümde de hem Orkun, hem de Eylül, içlerini soğutup, yanan canlarının acısını dindirmek için sözlerini sakınmadılar. Biri daha vardı: Sedef. Sedef’in son haftalarda Sude’nin şerrinden korkup, kedi adımlarıyla kaçış kaçış sinmiş hali, dişine göre bir mesele bulunca sona erdi. Mert’e Olcay için “veline şikâyete gelmiş” demesine bayıldım. Sedef’cim arada bir özlediğimiz bu hallerine de dön lütfen.
 
"Miraya"da aşk bambaşka...
 
Eylül’e laf sırası gelemesin diye nefes almadan konuşan Uzay gibi 71. bölümün diğer olaylarında döndüm durdum ama kaçış yok. Gelelim finale, Yaman ve Mira’nın “Miraya”daki rüya tatilleri, aşklarının güzelliği, harika manzarada baş başa geçirdikleri zamanın tatlılığı herkesin kalbine dokunmuştur muhakkak.
 
 Yeniden "fırtınam, felaketim, hasretim"

Gönül isterdi ki, şöyle doya doya o sahneleri konuşalım. Mesela, Mira’nın Yaman’ı içini çeke çeke sevmesine bayılıyorum. Aldığı o aşk dolu nefesle, Mira’cım bedenini öyle bir dolduruyor ki, başka hiçbir şeye yer kalmıyor içinde. Haftalardır her yanımızı saran aşkın pembesi, ölümün buz gibi soğuğunda dondu kaldı bu defa. Mira gördüğü halüsinasyonla hastalığının bir sonraki evresine ulaştı artık. Ve sezon finali gibi bir bölüm finali izletti bize. Yaman’ın onu her şeyiyle sevdiğini söylediğinde akan gözyaşlarıyla, bizim gözler de hafiften ıslanmıştı zaten, sonrasında hiç durmadı gözyaşı. Mira o kadar gerçek ki, saçma bile olsa, her duygusuna ortak olmamak, onunla özdeşleşmemek imkânsız. Bu duygu dolu sahnelere bulundukları ortam harika bir ambiyans kattı da, keşke şu su sesinin gölgesi olmasaydı, söylemeden geçemeyeceğim.
 
"Bu kaçamağın aynından ben de istiyorum" cümlesi kaç evde kuruldu acaba?
 
En mutlu anlarında artık dayanma gücünün sonuna geldi ve Yaman’ın kollarında yığıldı kaldı. Mira’yı öyle görmek gerçekten çok zordu. Çünkü o hep savaştı. Annesiyle, Altınkoy’un akvaryumunun camlarıyla, aşkıyla, Yaman’la… Hepsinden bir şekilde galip çıkmayı başardı. Annesine dur demeyi, Altınkoy’un kurallarını önemsememeyi, aşkının gururunu yenmesini, Yaman’ın aşkına bu denli sahip çıkmasını sağlayan hep Mira oldu. Bu kadar harika bir aşık olan Yaman’ın, aslında Mira’nın eseri olduğunu hiç birimiz inkar edemeyiz değil mi? Ve Mira, tüm bu mücadelelerde çoğunlukla tek başınaydı. İşte o yüzden Mira’nın bu hastalık karşısında bu denli direnmesine rağmen, yenik düşmesini görmek çok zor. Bu savaşı şu anda kaybetmiş değil elbette. Ama Mira bu savaşı da kazanıp kahraman mı olacak, yoksa son savaşında yenilip efsane mi olacak işte onu drama tanrısı gösterecek.
 
Duygunun böyle iyi geçmesini sağlayan, MedCezir’in efsane bölümleri arasında yer alacak 71. bölümde emeği geçen, yazan, çeken, oynayan herkesin eline sağlık. 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER