Kimsesizlik, yalnızlık içindeki büyük sessizliktir

 

İki haftadır Sultan’ı izleyen biri olarak artık “o hayat” ın kolay kolay Bahar’ın olmayacağını anladım. Sırrın ortaya çıkmasına odaklananlar bu beklentiden vazgeçse iyi olur! Sultan varken bu sırrın sırtı yere gelmez.

Bu bakış varsa kelimelere gerek var mı?

Ne Sultan ama değil mi? Değil Gelincik Yokuşu, şu ana kadar böyle karakteri hiçbir yerde izlediğimi sanmıyorum. Hırslı, kindar, acısını alacağı intikam ile dindirmeyi planlayan, gerçekten “kötü” diyebileceğimiz bir kadınla karşı karşıyayız. Geçmişindeki pürüzler, kederler kadını korkulacak biri haline dönüştürmüş. Her ne kadar geçmişini tam olarak bilemesek de (ki bu ayrı bir gizem katıyor) bu kadar kinin sebebi orada yatıyor gözüküyor. Allah şimdiden herkese kolaylık versin. Hikaye artık Nuran’ın para hırsının ötesine geçti. Bundan sonra ortalık intikam ateşi ile alev alev yanacak. Sultan’ın asıl amacı benim için hala çok net değil. Kardeşi için mi yoksa kendisi için mi bu yola baş koydu emin olamıyorum. Bu da hoşuma gidiyor. Sultan varken Efsun bu oyundan öyle canı sıkıldığında çıkamaz. Hatta kafasına göre hareket dahi edemez. Zaten Efsun’u bu yeni savaşa çok da iyi hazırladı. Bu arada şunu da unutmayalım ki, Bahar’ da Sultan’ın ezip geçeceği insanlar listesinde.

Toprak olup gideceğimizi bir hatırlasak aslında

Efsun bu yalanın içinde iken annesinin desteği ve sevgisiyle hafif şımarık bir tavır sergiliyordu. Huysuz ve kavgacı hali insanı en fazla kızdırıyordu. Oysa şimdi karşımızda annesinin intikamını almaya and içen, yoluna bundan sonra Sultan ile devam edecek olan, kararlı ve evet bu yüzden de  korkutucu bir Efsun var. Ebeveynleri yüzünden gelişen hırçın ve huysuz yanları, anne acısını yaşamasıyla birlikte daha karanlık bir kötülüğe doğru evriliyor. Efsun’un kardeşini öldürmek istemesine şaşırmamak lazım. Çünkü Efsun’un çocukluktan gelen Bahar’la yarışını ve yaşama uğraşını düşününce, bundan ancak Bahar’ı öldürerek kurtulacağını düşünmesi kaçınılmaz! Efsun’un Bahar ile savaşı hiç bitmedi ve bitmeyecek. Çünkü hayat hep Bahar’dan yana onun gözünde. Mesela şimdi de Bahar’ın annesi var Efsun’un yok. Nefret etmek için buyrun bir sebep daha.
Bu bölüm Efsun hiç bağırmadı ve ben öyle mesudum ki. Elbette ki yaşadıklarından dolayı değişen bir Efsun izlediğimiz için böyle. Ama ben yine de duası kabul olmuş insan olarak pek mutluyum. Aslında sürekli bağırarak konuşmak Ceren Moray’ın oyunculuğunu da gölgeliyor. Gürültü elini eteğini çekince ortaya çıkan oyunculuk pek güzel olmuş. Ayrıca sürekli yaptığı o bitmek bilmeyen kelime hatalarını da duymadım. Ay hadi inşallah o da bitmiş olsun lütfen.

Sizin sizden başka kimseniz yok

Bu bölümde çok net idrak ettiğim bir şey varsa o da Bahar’ın ne kadar yalnız biri olduğudur. Bunun en büyük kanıtının büyük yalanı bilip susan insanların hepsinin, onun “ailem” dediği insanlar oluşunu zaten biliyoruz. Bu hafta bir de tercih edilmek söz konusu olduğunda ailesi tarafından es geçilişini izledik. Bu olay sonunda Bahar’ı koşulsuz kabul eden tek kişi elbette ki Ateş oldu. İşte bu yüzden diyorum ki “Bahar, Ateş senin ailen”. Bu cümleyi Ateş hep Bahar için söyledi. Fakat şimdi gelinen noktada bu cümleyi Ateş için söyleme sırası Bahar’da. Acı insanları birbirine kenetler. Küçük dertler bir kenara bırakılır, yaralar beraber sarılmaya çalışılır. Düğümlenmiş konular bir anda çözülür. Çünkü kalp affedicidir böyle zamanlarda. Kardeşi tarafından yüzüne silah doğrultulmuş, babasının evinde kendine bir yer bulamamış Bahar için en güzel yer Ateş’in yanıdır. Şunu da not edelim, Efsun Gelincik Yokuşu’nda yaşamak isteyen Bahar’a “bu hayat benim” dedi. Peki hangi hayat Bahar’ın? Neden ait olduğu ya da hakkı olan hayatı ona çok görüyorsunuz? Benim Bahar’a uygun bulduğum tek hayat, Ateş ile beraber, herkesten ver her şeyden uzakta kuracağı hayattır.

Hülya’nın saçı çekildi ama benim de içim çekildi. Of!

Hülya, hastalığı nedeniyle bu yaşananları kaldırabilecek durumda değildi. Bu yüzden tekrar kontolünü kaybedecek noktaya gelmesine şaşırmadım. İtiraf ediyorum, kızını Efsun zannederek öldürmeye çalıştığı sahne uzun zamandır izlediğim en zor sahneydi. Hırs denen duygunun insanı ele geçirişini anlatan çok hazin bir sahneydi. Müge’nin öleceğini düşünmüyorum. Çünkü buna izleyici dayanamaz. İzleyiciye böyle bir duygu yaşatacaklarını sanmıyorum. Hülya için bir dönüm noktası olacağı kesin. Fakat dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama Sultan konağa geldiğinde Hülya’ya “Efsun’a dokunursan, imtihanın evlatlarınla olur” dedi. Yok ben gerçekten korkuyorum bu Sultan’dan.
Dokunmak bir tedavi şeklidir

Bu haftaki bölümü keyifle izledim. Bu keyifin bir çok nedeni var. Öncelikle diyalogları çok sağlam bulduğumu söylemeliyim. İnsanlar kendini ve derdini anlatırken kelimeler su gibi aktı. Doğru cümleler kurdular. Mesela Mehmet Emir Efsun’a “babalığı seninle öğreniyorum” diyerek 52. haftanın sonunda gönlümü fethetti. Bahar’ın Ateş ile dertleştiği sahnede “kimsesiz kaldım” demesi ve bunu izah edişi nefisti. Ateş’in Bahar için kurduğu her cümle çok özel ve özenliydi.
Bu arada kamera ve teknik bilgim yok ama Gelincik Yokuşu ve Demirci ailesinin evini farklı açılardan çeken kamera ile izlemek çok güzeldi. Aynı mekanda geçen hikayelerde kamerayı değişik noktalara koymak ve çok fazla planla sahneyi çekmek, izleyici açısından çok lezzetli.

Sırtını Sultan’a dönme derim İlyas

Dünya adaletli bir yer değil ve biz gerçek hayatta özlem duyduğumuz çoğu şey filmlerde, dizilerde gerçek olsun istiyoruz. İlahi adalete inancımız hiç bitmiyor. En umutsuz anımızda son çare olarak “öbür dünya”ya havale ediyoruz. Bu dünyada Sultanlar, İlyaslar, Efsunlar çok. Peki siz hiç onların hemen bir çırpıda cezalarını çekip tüm bedelleri ödediğini gördünüz mü? Keşke dünya böyle bir yer olsa. Bu hikaye de hayat kadar gerçek. Böyle bakalım isterim.

Gönlünüze sağlık.


 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER