Bu hafta yeni bölümün fragmanına göre bölüm yorumu yapacağım, çok
şükür bugünleri de gördük. 42. bölüm alışkın olduğumuz Kiraz Mevsimi
bölümlerinden farklı, konusu gereği o kadar kasvetli, o kadar yavaş ve o kadar
bitmek bilmedi ki, 43. bölüm fragmanına çölde su bulmuş gibi sevindim yemin
ederim. Bölüm boyunca Ayaz kıvrandı, ben kıvrandım. Ayaz ofladı, ben pofladım. Ayaz ortada
çaresiz çaresiz gezdikçe ben şiştim ekranın karşısında. Ancak fragmanı
izleyince gördük ki, bölüm boyunca “kim çıkıp dersini verecek şu Mete’ye”
sorumuzun cevabı meğer Öykü’deymiş.
A: Öykü ben senle evlenemem Ö: 404 error not found !
Bu haftanın detaylarına girmeden gelecek haftaya çabucak bi
dokunup geri geleyim. Anlıyoruz ki Öykü Ayaz’dan vazgeçmeyecek. Nefis. İşte tam
o noktada ben, artık Öykü’nün gözlerinden yaşadığı aşkın tutkusunu okuyabilmek
istiyorum. Koyversin gitsin artık, mahcup mahcup ya da gülerek bakıp gözlerini
kaçırmasını değil, tam tersine, Ayaz’ın gözlerinin içinden gözünü ayırmadığını
görmek istiyorum. Bir de artık biraz gülmek istiyorum, bu hafta dertler derya
oldu, gelecek haftadan itibaren yeniden neşelenelim istiyorum. Çok şey mi
istiyorum?
Yiyin kahvaltınızı yiyin, ben sizi ekmeksiz yedim haberiniz yok!
Şimdi gelelim bu haftaya. Mete, en dayanıklı dizi
izleyicisinin bile sinirlerini bozabilecek tavırları ile bu hafta zirveyi gördü
çok şükür. Artık buradan ilerisi bence ya Tahtalıköy, ya da Bakırköy. (Bir
de, bir ara Mete’yi değil de, Şener Şen ve Müjde Ar’ın başrollerini paylaştığı,
Arabesk filmindeki Kaya’yı (Necati Bilgiç) izliyorum sandım. Özellikle taksi şoförü
gibi Ayaz’ı arabasına alıp kapüşonunu çıkardığında.)
Peki Ayaz
başa çıkamaz mıydı Mete ile? Adam katil oluyordu yahu. Yok muydu bunun başka
yolu? Yani Ayaz’ı cinayete teşebbüs ettirmekle çok ileri gidilmedi mi? Tamam,
bu hafta belli ki bir geçiş bölümü izledik ama koskoca bölüm Ayaz’ın
çırpınışları ve İlker’in “vay be Mete ne pislikmiş” demesinden öteye gidemedi. Mete’nin
Ayaz’ı bu denli köşeye sıkıştırıp, annesi ya da sevdiği arasında seçim
yapmasını gerektirecek kadar sağlam bir gerekçe değil ki o gizlice çekilmiş video!
Mesela o videoda Mete bariz şekilde, Önem’in atölyeyi yaktığını bildiğini
söyleyerek ağzından lafı öyle alıyor. Önem de maşallah, evet ben yaktırdım diye
onaylıyor ki orası ayrı komedi. Bu Mete’yi de bu suçun içine çekmiyor mu? Hadi
o kısmını geçtim; Ayaz bu derdini gidip etkisiz eleman İlker’e söylemek yerine
annesine, babasına ve hatta Öykü’ye anlatsa ortada belki sorun kalmayacak. Yahu
o da olmadı kalk git bir avukata sor, sordur, annen hapse girebilir mi
gerçekten. Ya da en azından sormuş gibi yap, biz de diyelim ki, hmm evet durum
ciddi. Velhasıl ben bu video konusuna ikna olmadım. İkna olmayınca da bütün
bölüm boyunca olan biten her şey beni iki katı gerdi. Tüm bunların arasında
herkesin Ayaz’ın tavırlarından şüphelendiği kadar, Mete’nin ve Şeyma’nın
melekler gibi davranmasından şüphelenmemesi ve kankalığı iyice ilerletmeleri de
tuz biber oldu.
Bölüm içinde tek nefes aldığım sahne Öykü ve Ayaz’ın teknede geçirdiği dakikalardı. Jehan Barbur’un Seve seve ölürüm senin için’i eşliğindeki sahnenin videosunu bir defa daha izlemek isteyenler için buraya bırakıyorum ama dalıp gidip de yoruma geri dönmeyi unutmayın : )
Dik dur eğilme, Kirazcanlar seninle !
Bu hafta Ayaz’ın kahrolması ile bizler de
kahrolduk elbette. Dedim şimmmdi beyazlayacak saçları. Çaresizlik ve bitmek bilmeyen kışkırtmalar karşısında, en "iyi" dediğiniz insanın bile can almayı düşünecek duruma gelmesi, göz açıp kapayana kadar olan, anlık bir durum. Umarım tüm bunlar atlatıldıktan sonra Ayaz'ı bir defa daha bu kadar çaresiz, umutsuz ve vazgeçmiş görmeyiz. Serkan Çayoğlu için de çok
zor sahnelerdi eminim hepsi, aynı bölüm içinde ilk defa bu kadar çok gözyaşı döktü ama bence
çok da başarılı olarak kalktı altından.
Geçtiğimiz hafta EN listesi yapmamıştım ama bu hafta
hazırladım, buyrunuz… elbette sizin de listeniz varsa yorum kutusuna
bekliyorum. Listeye geçmeden önce bir hatırlatma; oldu da henüz görmediyseniz
ya da cevapları hala ezberlemediyseniz, Ranini’nin Serkan Çayoğlu ile yaptığı
keyifli röportajın linkini 43.bölüm fragmanının hemen altında bulabilirsiniz.
Bence istisnasız tüm izleyenlerin EN beğendiği replik: Ayaz’dan
geldi ve son derece samimice söylendi: "Allah seni kahretsin Mete !"
EN eli hafif: Ayaz ! Mete’nin gırtlağına yapıştı, adam
neredeyse kendinden geçti ama sonradan Mete’nin boynunda en ufak bir morluk
görmedik !
EN ilginç detay: Burcu’nun patlamış mısır kutusu şeklindeki
çantası. Sakın görmedik demeyin !
EN (hatta tek) neşeli sahne: Maç sahnesi. Özellikle Şeyma ve
Burcu’nun halleri.
EN şaşırtan destek: Necmiye Hala’dan, ama 2 yönlü şaşırttı. Öykü’yü
korumasını beklemiyordum, hatta bunu fırsat bilip aralarını bozmak isteyeceğini
düşünmüştüm ama şaşırttı işte. Diğer yönden, Necmiye Hala’nın Beril’e
yaklaşımını sevdiğimi söyleyemeyeceğim, “kart karı” mı?!
Son olarak, en çok üzüldüğümüz bölüm bu bölüm olsun temennisi
ile ve ardından bir de capsle bu haftaya noktayı koyalım. 43.bölümde bol bol
aşk görmek ve neşelenmek üzere…
