Romantik komedinin tam olarak ne olduğunu anlatmak
çok tuhaf bir durum. Diğer türlerden çok farklı ama diğer türlerin tümünü de
bünyesinde barındırıyor. Birden fazla baharatın kullanıldığı bir yemek gibi.
Elinin ayarı şaşsa, bir baharat dozunu aşsa oldu mu sana çekilmez bir yemek? Romantik
komediyi tanımlamak zor. Yolun bundan sonrasına romantik komediden neler
beklediğimizi anlatarak devam edeceğiz...
Aşk Yeniden bu hafta ilginç bir bölüm sundu aslında
bizlere. İlginç diyorum çünkü kafamda cevabını arayan binlerce soru baloncuğu
uçuşuyor. Sünnet düğününün gerilim dolu finalinden sonra Ertan meselesi bir
beklenti yarattı bende. Bir şey anlayacak mıydı, anlamasını geçtim Fatih'e herhangi
bir bela yaratacak mıydı? Mesela neden bu kadar yakışıklı bir adamdı?
Beklenenin aksine Ertan meselesi karanlık kuyulara
gömüldü sanki. Fatih ve ekibinin işin altından nasıl kalktığını öğrenemedik
bile. Adamı bu kez de Madagaskar'a postalamış olabilirler mi? Şaka bir yana, ben
esaslı bir çatışma ortamını tercih ederdim bu noktada. Ertan gelirdi, bir
restleşmeye şahit olurduk, gerilimini ortamıza bırakıp gidebilirdi sonra. Oysa
ki dizide Ertan'ın hiçbir tehlike arz etmemesi, onu ciddiye almamamıza neden
oluyor. Aynı şey İrem konusunda da geçerliydi. Zaten onu bu hafta hiç görmedik.
Ya kendine has planlar peşinde ya da sıkıcı Fatih takıntısından o bile
vazgeçti, kim bilir..
Bir bakış baktım, kalbini yaktım.
Selin ve Orhan aşkı hoşuma giden detaylardan biri.
Zira fakir erkek zengin kız ikilemi dramaların en eski fakat en etkili
unsurudur. Orhan'ın tikican ortamlara dalışını merakla izliyoruz, sahnenin
bitiminde bir yumruğun patlayacağını bile bile. Birbirlerine ''Eeeh seviyorum
ulen'' tavrında haykırışları Zeynep ve Fatih aşkında görmediğim kadar tutkuluydu.
Saat hediyesi ise hoş değildi çünkü Orhan'ın bu tip yaklaşımlar altında
ezileceği aşikar. Yine de Selin bunun dozunu ayarlamayı bilen bir kız ve kendi
yaşamının alışkanlıklarını Orhan'ın hayatına mümkün mertebe bilinçli şekilde
sindiriyor. Nazar değmesin aman!
Yüzünü dökme küçük kız!
Bir Şaziment var ki yüzünü görebilmek için yüz bin
dolar ödül koymamız gerekiyor artık. Cevat yarınlar yokmuşçasına aşık. Mektubuna
bayılmış olsam da Ayfer'in o mektubu nasıl üstüne alındığına akıl sır
erdiremedim. Hadi Fadik boydan kaybediyor diyelim ama Şaziment neden
olasılıklara dahil değil? Koca kadın bir anda kendini kaybetti koca koca diye.
Beğenilmenin mutluluğudur elbet ama kafandaki bülbül yuvası olmadan da çok
güzelsin sen Ayfer! Şaziment sezon finalinde ortaya çıkacak tezim giderek
sağlamlaşıyor. Belki de Şaziment aslında bir hayal ürünüdür ve finalde bir
bakacağız ki her şey kocaman bir rüyaymış! Uyarmadı demeyin..
Fatiiğğhhh her şeyi batırcam sonra sen halletçen daima di mi?
Ailemizin beyaz atlı prensi Fatih ideal eş
portresini çizmekte sınırları aştı, şampiyonluğa oynuyor. Zeynep'in ara ara
yüzeye çıkan şımarık halleri bir gün bir yerde patlak verecek ama ne zaman onu
kestiremiyorum. Yine de eskiye nazaran araları hiç fena değil artık. Fatih'in
özellikle Selim'le olan sahnelerine bayılıyorum. O akranıymış gibi dertleşme
şekli, Selim'in minicik mimiklerle ona karşılık vermesi filan enfes şeyler. Selim'in
kimlik meselesi ise kafamı kurcalamaya devam ediyor.
Zeynep güçlü kadın imajı için güzel bir figür
olabilir ama bazen ipin ucu kaçıyor. Kaç insan ilk iş
gününde milyon dolarlık anlaşmayı toz duman edebilir ki? Sonra gelsin ''Fatih
halletçen di mi'' yakarışları... Zeynep şirket işlerinden zerre anlamıyor ama
orda çalışmakta da ısrarcı. Belki de içinde bir yerlerde Meryem'e doğru
yakınlaşmasını sağlayan bir his vardır. Meryem'in oyunu kuralına göre oynadığı
ortada. Belki Zeynep de ona yeterince ısınabilirse gerçekleri duyduğunda
kabullenmesi bir nebze daha kolay olur.
Selim büyümüş de karakola düşmüş gibi bir aile tablosu var bu karede.
Zeynep kendisine askıntı olan adamın kafasına şişeyi
çaktı ama neyse ki mapus damlarına düşmez yolumuz. Zeynep birçok olayda
şiddete yöneliyor ama ona kızamıyorum. Çünkü tam işleri yoluna koydum derken,
köşeden bir arıza beliriyor. Sen koskoca adamsın, kızın yaşında kadına
askıntılık etmek nedir puh artık be. Dünyanın adaletsizliği hep mi kadınları
savunma sporlarına yöneltecek? Bakın yazarken bunca öfkeleniyorsam bir de
tacize uğrayan kadınların ince bir yakarışı olan Zeynep'e bir şişeyi çok
görmeyelim.
Kafama takılan sorulara gelirsek:
1- Gülsüm Hanım'ın hisselerini Selim'e bırakma
konusu ne oldu? Selim'in kimlik meselesi her şeyi ortaya çıkarabilecek bir açık
değil mi?
2- Zeynep'in annesinin yalancıktan da olsa bir
mezarı yok mu? Bu kız nereyi ziyaret edip, annem diye üzülüyor?
3- Meryem Şevket dışında kimseyi sevmediğini
söylerken nasıl oldu da kızını görmesini bile engelleyen ikinci eşiyle evlendi?
4- Zeynep anlaşma sahibiyle ilk tartışmasını
sekreter için yaptı ama aynı sekreter tartışma bitiminde Zeynep'e adamın kim
olduğunu neden söylemedi?
5- Ertan Work and Travel kapsamında ülke ülke
gezecek mi artık?
6- Zeynep'te annesinin bir fotoğrafı bile yok mu? Ya
da annesinin ölümüyle ilgili nasıl bir yalan uyduruldu?
7- Meryem, Zeynep'le tanışmadan evvel neden Şekercizade markasına kafayı bu kadar takmıştı? Şirkete Ferhat yardımıyla sızacak kadar.. Ferhat'tan da bir musibet bekliyorum ya hayırlısı.
Ne olursa olsun artık Zeynep, Fatih ve Meryem'in
ortak bir sırrı var. Bakalım bu sır yakınlaşmayı mı doğuracak yoksa o bekleyip
de göremediğimiz riskler çığ olup aynı anda üstlerine mi yuvarlanacak? Bekleyip
göreceğiz.
Güzel günler.