Don'ın Betty ve çocuklarla beraberken mutlu olduğu bir mutfak
sahnesinden bomboş bir eve gittiğimiz, Don’la beraber geçmişi sorguladığımız muazzam
bir bölümden sonra bu kez de geleceği düşledik. Kimi zaman hayal kırıklıkları
kaçınılmaz olsa da hayal kurmak bu hayatta yapabileceğimiz en şahane şeylerden
biri!
Finale doğru giderken çok tatlı, tatlı olduğu kadar da her
zamanki gibi can acıtıcı bir bölüm izledik. Don’ı koltukta uzanıp düşünürken
izlemek Mad Men’deki en sevdiğim şeylerden biri. Açıkçası özette Roger’ın onun
üzerine bir proje yıktığını okuduğumda sıkıcı bir iş bekliyordum fakat Roger ajansın
geleceğiyle ilgili bir metin hazırlamasını isteyerek ne güzel bir şey yaptı
öyle! Bir de bölüm başından beri Don’ın Megan’la beraber yaşadığı ev satıldı
mı, satılacak mı diye beklerken Don finalde kapıda kalıverdi. Sanırım bir
kapının ona kapanması ilk defa hoşuma gidiyor, zira o evi geride bırakmak bir
şeylerden kaçmak olduğu kadar güzel şeyler düşlemekle de eş anlamlı benim için.
Sally sigarayı Sarah'ın, çakmağı babasının kafasında kırmadan hemen önce(temsili) İki haftadır ‘Sally Draper nerede’ diye dolanıyordum ve bu
bölümde muradıma erdim. Sally dönmekle kalmadı, bölümün en güzel sahnelerinden
birine de damgasını vurdu. Don Draper, bir kadından ilgi gördüğü anda her şeyi
unutuyor ve sadece o kadının ilgisine odaklanıyor. Bulundukları ortam,
aralarındaki uyumsuzluk hiç fark etmiyor. Don geçmişinin acısını bir nevi bu
şekilde çıkarıyor, beğenilmek egosunun okşanmasına neden oluyor ve bu yüzden de
kendini dizginlemiyor. Sally’nin arkadaşlarıyla çıktığı yemekte, kızının 17
yaşındaki arkadaşının ilgisine karşı koymaması da bu yüzden. Açıkçası Sally’nin
yerinde olsam ben de aynı tepkiyi verirdim, farklı bir Sally olmanın hayalini
kurardım. Fakat Sally, sen aynı babanın kızısın üzgünüm! Don’ın da dediği gibi bunu
büyüdükçe fark edeceksin.
Yapma Betty!
Sally akıllı bir kız, annesini de babasını da çok iyi
tanıyor. Hırçınlığı da onlar gibi olmaktan korktuğu için belki de. Çünkü ne
Betty mükemmel bir anne, ne Don mükemmel bir baba. Ne Betty’nin Glen’le
yakınlaşması doğru, ne Don’ın Sarah’la öylesine samimi olması. Betty ve Glen
hikayesini önceki sezonlardan hatırlarsınız, Glen ilk günden beri sorunlu bir
çocuk olarak karşımızdaydı. Hikayeden tam tersi bir şekilde çıkmasını
bekleyemezdik elbet. Fakat Betty’nin Glen’e olan tavrının elle tutulur yanı
yok. Kendi çocuklarına karşı bu kadar otoriter olan bir kadın Glen’in sorunlu
hayatına üzülerek bu tutumu göstermez. Sally’nin dediği gibi Betty de ilgi
gördüğü anda değişiyor. Bu sahne bir şeyin daha dikkatimi çekmesine neden oldu.
Betty, Don’la evliliği bitmek üzereyken de bu ruh halindeydi; artık daha da
eminim ki Betty-Henry evliliği son zamanlarını yaşıyor.
Anne-baba-çocuk(lar) üçgeninde sorgulanabilecek,
yorumlanabilecek şeyler bitmez fakat Betty’nin Bobby’nin elindeki oyuncak
silahı çöpe atması çok güzel bir hareketti, belirtmeden geçemeyeceğim. Glen’in orduya
katılma sebebi içimi sızlatsa da Sally’nın tepkisi kalp ben! Sally büyüdükçe
onu daha çok sevdiğimi farkettim. Canım Sally kendini bozma, seni severek
uğurlayayım.
Koltukların rahatmış Don, ben de evime alayım bir takım Bir tarafta bunlar yaşanırken ofistekilerin hayatları da
güllük gülistanlık değildi elbet. Peggy ve Pete ufak çaplı bir tartışma yaşasalar
da onların asıl büyük tartışmasına daha vakit var. Çocuklarına sahip çıkarlar
mı, yoksa yok saymaya devam mı ederler bilemesem de bu durumun tartışılması
için sabırsızlanıyorum. Pete, başarılı bir iş hayatı için kendiyle bile kavga
edebilecek bir adam. İlk sezonlarda ne kadar iticiyse, şimdiki hali bana o
kadar sempatik geliyor. Fakat ne kadar sempatik olursa olsun, Pete’in önüne taş
koymayacaksın! Alır o taşı hiç çekinmeden kafana atar. Başarılı olma konusunda
Peggy’nin de ondan geri kalır yanı yok aslında; tek farkları Peggy o taşı
kafana atmaz, önünden alır, kenara koyar, durumu çözmeye çalışarak yoluna devam
eder. Bu seferki krizin sebebi Mathis, sıkıntıyı çözmeye çalışıp eline yüzüne
bulaştıran da Mathis. Bazen Mathis mi daha saf, Meredith mi diye düşünmüyor
değilim. Don, kendi hayatından örnek vererek Mathis’ten işi çözmesini
istediğinde ‘benim geçtiğim yollardan geçiyorsun’ gibi bir hayat dersi
bekliyordum. Fakat Mathis, müşteriye kendi deyişiyle ahmak muamelesi yaparak
müşteriyi kaybetmekle kalmadı işini de kaybetti. Başarıyı kabullenmek dünyanın
en kolay işi, peki ya başarısızlığın sorumluluğunu üstlenmek? Eğri oturup doğru
konuşalım, Don iş hayatındaki başarısızlıklarından asla kaçmaz. Neye göre, kime
göre başarısızlık meselesini bir kenara bırakırsak Don, bunlardan ders
çıkarabilen biri. Don’a ‘sen kötü bir reklamcısın’ demek gülünç olur, Mathis de
yapmaması gerekeni yaptı ve sonu kovulmak oldu.
Gelelim Joan’a. Onu son bölümlerde hiç tanıyamıyorum. Benim
sevdiğim hırslı ama düşünceli Joan gitmiş, hırslı ve bencil bir Joan gelmiş.
Anlamlandırmaya çalıştığım, haklı bulduğum çok şey var biliyorsunuz. Ama çocuğu
ve Richard arasında seçim yapma meselesi blöf değilse hiç olmadı, üzgünüm.
Diyeceksiniz ki mutlu olmak Joan’ın hakkı değil mi? Peki ya Kevin ne olacak?
Dünyaya gelmeyi Kevin mı seçti? Bu meselenin bir de Roger tarafı var,
Roger-Joan-Kevin üçlüsüne dair izleyeceğimiz sonu merakla beklesem de ben eski
Joan’ı özlüyorum.

Gittiğin yerlerden bana kart at Sally
Mad Men’in karakterleri bugüne kadar esen kimi rüzgarda
oradan oraya savrulurken, kimisine karşı dimdik durdu. Elimizde kalan sayılı
bölüm ne getirir, karakterlerimiz nerede olurlar tahmin etmek zor olsa da
gelecekten ne beklediklerini düşünmek hepsine çok yakıştı. Geçmişten ders
çıkarmak, güzel günler düşlemek ve o düşler gerçekleşsin diye elden geleni
yapmak… Hayal kurmak tatlıdır, insanı bazen bulutların üzerine çıkarır. O
bulutlardan yere çakılmamak dileğiyle…
Görüşmek üzere!