Charming ailesi bütün kötülüklerin anasıymış meğer. Şaka
bir yana, temposu düşük bu bölümü öyle bir sırrın açığa çıkmasıyla noktaladık
ki bundan sonra hep aksiyon isterim. Once
Upon a Time’ın en önemli özelliklerinden birisi, hiçbir karakterini tek
boyutlu olarak çizmemesidir. Her kötünün içinde bir iyi, her iyinin içinde bir
kötü vardır. Dizi, ilham aldığı çoğu hikâyedeki mutlak iyi veya mutlak kötü karakterleri
daha insani boyutlara başarıyla taşıdı. Bu yüzden Rumplestiltskin ve Regina
dünyanın en sevilen kötüleri arasında. Rumple’ın Dark One olmadan önceki
halleri bir yana, oğluna ve Belle’e karşı tavırlarını görmemiz; Regina’nın âşık,
annesine yaranamayan genç kız, anne hallerine şahit olmamız onları hiçbir zaman
tamamen kötü yapmadı gözümüzde. Şimdi sıra esas kahramanlarımızda. Snow ve
Charming de ölümüne iyi değillerdi. Ancak bu sefer bütün dengeleri alt üst
edebilecek bir sırları var. İki kişinin bildiği sır değilken altı hatta belki
daha fazla insanın sır saklaması pek olası değil. Soru, Emma içinde büyük bir
kötülük potansiyeliyle doğduğunu öğrenince ne yapacak? Dahası onun kötü olma
potansiyeli var diye bir çocuğu ve bütün krallığı tehlikeye atmalarını nasıl
karşılayacak. Malefiz Snow’a laneti engellemek için birlikte hareket etmeleri
gerektiğini söylediğinde Snow’un bunu kabul etmemesi için kendince nedenleri
vardı. Bir karanlığı engellemek için başka bir karanlığa başvurmayı reddetti.
Şimdi o ve Charming bıçak sırtında yürüyorlar. Çünkü kendisinin de dediği gibi,
Emma ailesinin ona yalan söylediğini öğrenirse başından beri korktukları şey
olacak ve Emma karanlığa yönelecek.
Malefiz sanırım Rumple ve Regina’dan sonra en
katmanlı üçüncü kötümüz oldu. Onu bir anne olarak hiç düşünmemiştim. Bebeğinin
çıngırağını tamir ettiğinde yüzündeki o ifadeyle birlikte aynı zamanda en sevdiğim
üçüncü kötü oldu. (Cruella’nın birbirinden müthiş iğnelemeleri bu liste
oluşturulurken dikkate alınmamıştır.) Anlamadığım Malefiz’in bebeği öldü mü
yoksa kayıp mı oldu. Belki Emma gibi başka bir diyara gitmiştir. Belki de
çoktan tanıyoruzdur.
Regina, Yazar’ı bulma konusunda istediğini
alamayınca küçük Pinokyo’ya bir parladı ama öyle güzel değişti ki sonrasında
gidip Marco’dan özür diledi. Regina’nın özür dilemesi büyük bir olay. Bu
içtenliği de ona Yazar’ı bulma yolunda istediği kadar büyük olmasa da bir adım
attırdı. Henry’nin, August’un notları arasında bulduğu ipucu nereye gidecek
göreceğiz. Oradaki kapı bana Mad Hatter’ın şapkasındaki kapıları hatırlattı ama
bekleyip göreceğiz.
Gold’un, Snow ve Charming’in kanlarını alıp Malefiz’i
diriltme planı karşısında saygıyla eğiliyorum. Satranç oynar gibi sonraki
birkaç hamleyi birden hesaplıyor, bizimkileri de piyon gibi oynatıyor. Bütün bu
kötülüğün içinde Belle’e dönmek isteyip dönememesi; aksine Belle ve Will’i
gördükten sonra resmen gölgeye, karanlığa adım atması eski Gold’u daha uzun
süre göremeyeceğiz anlamı taşıyor. Belle-Will yakınlaşmasını o kadar anlamadım
ki… Belle hemen kendini başkasının kollarına atacak kadar zayıf değil. Will’in
de sevdiceği yok muydu? Bu işte de bir bit yeniği aramamak mümkün değil.
Regina kötüler tarafına
gizli göreve gidiyor. Sezonlardır söylüyorum, daha bıkmadım. Regina olmasa ne
yapacaktınız?