Henüz küçük bir çocukken bir haksızlığa uğramıştım.
Biri okulda bir suç işlemişti ama benim üstüme kalmıştı. Çok basit, çocukça bir
şeydi ama ne çok üzülmüştüm... Sonra suç da sahibi de ortaya çıktı, geriye
özürler dileyen bir kalabalık kaldı. O gün bir şey demiştim kendi kendime: ''Bir
insanı ilk ve en fazla ikinci hatasında affetmezsen zalim biri, üçüncü
hatasından sonra hala affetmeye devam edersen aptalın teki olursun.'' Ve o gün affedip
rahatladım.
Arabalar uçabiliymiş, haklıymışsın be Gendal...
Kendal'ın yaptıkları boyunu da ömrünü de aştı artık.
Kenan'la yaptıkları kaza onun sonunu getirmeyecekti elbette, o dokuz canlı. Ama
içimize bir damla su serpecekti. Ameliyat sahnesinde tattık o duyguyu. Kötü
insanlar da eninde sonunda ince bir
yaprak gibi sararıp yere düşermiş dedik. Peki bunun tadını neden yeterince
çıkaramıyoruz? Ona da geleceğim ama önce önce diğerlerinden bahsedelim.
Ada'nın hamaratlığı kalp ben
Ada ve Serdar'ın barışması son zamanların en güzel
olaylarından biriydi. Bir de romantik bir aşk sahnesine çeyrek kalmıştı ama
kısmet değilmiş. Maya'nın yüzünün artık güldüğünü görmek de çok güzel. Cafe işi
nerdeyse tamam, Gülsüm'ün vicdanı sayesinde Oğuz'da serbest. E daha ne olsun!
Bu hafta iyilerin kazandığına şahit olduk, derin bir oh çektik. Herkesin elleri
kenetlenmiş, herkes uzun zamandır aradığı huzura ermiş gibi. Deniz ise Elif
hocanın babası için uygun bir eş adayı olduğunu düşünüyor gibi. İnceden bir
çöpçatanlık seziyorum ben.. Eğer öyleyse hata ediyor. Çünkü Narin Oğuz için çok
şeye katlandı. Nitekim Oğuz da öyle. Biz onlar artık rahata erecek derken şimdi
bu yakışır mı? Deniz annesiyle ilgili hıncını atamamış olsa da önceliği
babasının mutluluğu olmalı. Onun hırçın karakterinden böyle bir sükunet
beklemekse zor görünüyor.
Ne çektin be Özlem..
Kasım Özlem'in peşinde, Sibel Özlem'e uyarı çekiyor.
Melek Sabri'nin peşinde, Özlem Melek'e ayar veriyor. Herkes birbirini uyarsa da
kimse aşkın çemberinden yakayı kurtaramıyor. Melek yine talihsiz bir sevdaya
tutuldu ama benim buna gönlüm yok. Yahu Sabri dediğin karısını kıskançlık
uğruna gözünü kırpmadan öldürmüş. Kardeşini yine kulaktan dolma bir iftira için
öldürmeye çalışmış. Böyle bir adamdan Romeo çıkar mı şimdi? Romantizmin de bir
sınırı var. Özlem ise aklını başına topladı ama Kasım'ın takıntılı yönü ortaya
çıktı gibi. O çekiştirmeler, kaçalım gidelim naraları filan.. Son sahnede
Kadriye'nin onları görmesi ise cenazeye davetiye çıkaracak. Namusu yaşamın
üstünde tutan bir yörede yasak aşkın cezası hafifçe kulak çekmekten ibaret
kalmayacaktır çünkü.
Kalbi kadar pamuk, kendi gibi şeker.
Asım'ın o temiz kalbi ise beni derinden etkiliyor. Her şeye ne kadar da hakim aslında, hisleri nasıl da yoğun bir çocuk. Gelelim ilk bahsettiğim o karmaşık meseleye. Kenan
sağlam bir iş çıkardı ellerine sağlık. Ona bir şey olacak diye de korkmadık
değil. Geç bulduk çabuk kaybetmeyelim. (Bir de Saruhan Hünel ülkemizde takım
elbisenin en çok yakıştığı adamlardan biri olabilir) Ve fakat Kendal'ın
kazasına sadece Kadriye'nin ve güzel yürekli Asım'ın üzülmesini beklerdim.
Anlayamazdım ama beklerdim işte ciğer bu. Diğerlerinin haline ne demeli? Ebru
Kadriye'nin gönlü hoş olsun diye ziyarete bile gitmeye kalktı. Ne yani
çocuklarını ve seni öldüren adama 'bile' iyilik mi? Emine'nin gözünden pıt pıt
dökülen damlalara kaç puan peki? Oğlunu insandan saymayan, seni toz bezi gibi
kullanan bir adamdan hala mı bıkmadın? Ufacık odaya hapsedip sesin azıcık çıksa
tokadı basan bir adam ölünce karalar mı bağlayacaksın yani? Tek gerçekçi tepki
Özlem'den geldi. Evet Kadriye olmasaydı herkes kına yakardı. Yakmalıydı! Böyle
de hınç doluyum işte. Dünya kötülere susan iyiler yüzünden bu halde ve ben daha
fazla ''Psikopattı ama olsun be yazıııık'' duygusallığından zerre
hoşlanmıyorum.
Kadriye'nin oğullarını kaybetmesi artık kalbini aşacak
kadar sıklaştı. Onun acısını bir nebze anlayabiliyorum. Ama onun da günahları malum, Ebru ve Baran gerçeği unutuldu adeta. Yine de Özlem'in
karşısına geçip ''Bana yaptıklarının cezasını çekiyor Kendal, oh olsun mu diyorsun''
demeyi nasıl başarıyor? O kadının bebeği ölürken Kendal zerre pişmanlık
hissetmiş miydi? Her şey bu kadar da çabuk unutulmamalı, yaralar böylesine
derin kaşınmamalı. Bakalım ilerleyen zamanlar pusulayı hangi yöne çevirmemize
neden olacak..
Güzel günler.