Dinamik,
sıkmayan sonunda ‘aa bitti mi?’ dediğimiz bir bölüm izledik. Bunda da 14. bölüm
ile iyiden iyiye farkını ortaya koyan, kelimelerinin her birine tek tek sarılmak
istediğimiz, diyalogların katkısı çok büyüktü. Poyraz’ın ‘polisler de sever’
adlı şiiri, seçim konuşması, doğaçlama doğum günü şiiri ve arada detaylara
sıkışmış daha nice zekâ kokan kelimeler, tamlamalar, cümleler; Poyraz Karayel’i izlerken boş bir iş
yapmadığıma beni ikna eden nice güzellikler… Fakat tabi ki de tüm güzelliğine
rağmen yine de izlerken canımı sıkan detaylar yakalamayı başardım. Onlar da
tuzu biberi diyelim, detaylara inelim.

Biraz
kilo almışız.
Sinan’ın
sahte doğum günü sahnesi içinde bol çocuk barındırmasına rağmen benim bile
hoşuma gitti. Sürekli aksiyon, dram insanı yoruyor nefes alıp oturmak istiyor
insan. Sahnenin, Ümran’ın yaptığı o pastanın doğallığı, üzerindeki baba- oğul figürü
ile duygulandırması ise çok garipti. Hem Ümran Hanım'a yakında bir pastahane görünüyor
benden söylemesi. Ayrıca kendisini çok seviyorum acayip bir içtenliği var. Belki
onu da dizinin bir diğer naif karakteri Taşkafa ile yan yana görürüz? Hem Ümran
yemek yapmayı seviyor Taşkafa da yemeyi, mükemmel bir çift olacaklardır. Poyraz Karayel’in geneline hâkim karikatürize
karakterin ortasında, Sinan’ın anneannesi ve ya Poyraz’ın komşu ahalisi gibi
gerçek hayattan tanıdık olduğumuz simaları arada görmek gerçeklikten tamamen
kopmamıza engel olup, bize nefes aldırıyor. Bu yüzden ben seviyorum tüm bu ‘normal’
karakterleri.

Siyah
adamlardan beyaz mesajlar
Zülfikar,
Sefer ve Taşkafa’yı, çok seviyoruz ama bu onların karikatürize edilerek sanal
bir süzgeçle bize yansıtılmasından kaynaklı. O adamların gerçek hayattaki
karşılıkları, silah ticareti yaparak haksız kazanç sağlayan, zorbalık düzeni
kurmuş adamlar. Biz bunu unutup Poyraz
Karayel’de kendimize başka bir gerçeklik yaratırken, senaryo da onlar
üzerinden gerçek dünyamıza bazı kodlar gönderiyor. Bunun için 14. bölümde bir
hayvanın canı ile yüreklerimize dokundular. Zülfikar’ın isyanı, dolan gözleri
çok ama çok hisliydi. Ama bu hissi bize sanatçıyı yerin dibine gömerek
vermelerine ise hiç gerek yoktu. Zaten her fırsatta sanatçının yuhalandığı bir
toplumda, bir katilin sanatçıya ahlak, vicdan dersi vermesi de biraz fazla
oldu. Sistem, elitizm eleştirisi keşke Zülfikar’ın hep yakındığı o küresel
sermayenin gerçekten bir parçası olan adamlar üzerinden yapılsaydı. Zaten
ülkede yükselen bir sanat düşmanlığı varken bu duyguları gıdıklamak yerine acıtmalarını
beklerdim ben, Poyraz Karayel’den.

İmkânsız!
Zülfikar,
Çiğdem’in isminden direkt Umutsuz’lar
filmindeki şu sahneye çağrışım yapmış olacak ki, ‘467 günümüz olsa da imkânsız’
dedi, hissettiği duygulara. Ama bu ilişki de Umutsuz’lar filmindeki gibi ‘sen ben ve silahım’ şeklinde imkânsızlıklar
içinde imkânlı olmaya çalışacak.
Çiğdem
Zülfikar uyumu olabileceğine ne yalan söyleyeyim baştan inanmamıştım sonra ilk
karşılaştıklarında da inanmadım, sonra bütün gece beraber yaralı köpek için
mücadele ettiklerinde de inanmadım. Ama ertesi gün Çiğdem sette hippi
kostümleri içinde Zülfikar’ı görür görmez donakaldı ya, bakışları kilitlendi
işte o zaman gözlerinde okunan sevgi içimi ısıttı. Ha onlardan da bir Sema –
Sefer fırtınası yaratılır mı, izleyip göreceğiz.
Sefer
sema demişken onların cephede de işler ilginç bir boyut aldı. Sema’nın Sefer’e
sarılması cidden adamın tüm dengelerini alt üst etti. Valla güzel sahneydi ne
diyeyim. Onların ilişkisi de gıdım gıdım gittiğinden pek bir şey yazamıyorum.
Ama bu ilişkinin bir anda harcanıp bitmesini de istemem. Zaten önce Sema’nın
yıkması gereken duvarları, aşması gereken bir intikamı var. Bu yolda Sefer’in
ona yoldaş mı yoksa engel mi olacağını merakla izleyeceğiz.
Baba
- Sema arasındaki güvenin ne denli güçlü olduğuna Sema’nın ‘ben Ayşegül ve
Poyraz’ı biliyordum’ itirafı ile bir kez daha şahit olduk. Ancak önümüzdeki
bölümlerde bu ilişkinin çok büyük sınavlara gireceğinin sinyallerini önceden
almış, pek çoğumuz Sema’nın babasının katilinin Bahri olduğunu tahmin etmiştik.
Bu geçmiş hesaplarına dâhil olan kişinin Sefer olması da senaryoyu güzel ikilemlere
taşıyacaktır. Ama Sefer’in bu gerçeği böyle paldır küldür pek de inandırıcı
olmayan bir sahne ile öğrenmesi biraz tadımı kaçırdı. Yani eğer Baba bilerek,
Sefer gerçeği öğrensin diye, ayarlamadıysa bu hadiseyi, Erhan’ın ( Sema’nın
babasının katili) hem Baba’nın ne derse yapacak kadar sadık bir adamı olup hem
de karşısına ilk çıkan adama şak diye konuşması acayip garip.
Poyraz’ın Baba’ya
bağlılığı hiç bitmedi, bitmeyecek!
Gelelim
Bahri Baba’nın Mecnun ve devenin hikayesi ile harmanladığı Poyraz’a ‘geri dön’
çağrısına. Zaten Poyraz o kadar çok hayatını kurtardı ki adamın. Onsuz sokağa
çıkması hata. Bu yüzden Bahri Baba’yı anlıyorum ama Poyraz’ı ise anlamıyorum.
Gerçekten ‘kimin tarafında’, ‘aklındaki plan ne’, anlamak ne mümkün! Poyraz
babaya göz kırparken cidden Ayşegül'e ne söylemeyi umuyordu? Ya da Baba’ya evet
derken Mümtaz için ajanlığa devam etmenin peşinde mi? Poyraz'ın sorunu ‘hayat master planı’nın* olmaması.
Bu yüzdenden de hayatının ipleri hep başkalarının elinde. Ama ne hep ısrar
ettiğim gibi Baba’ya olan sevgisi, saygısı içten. Bunu da, Ayşegül’e söylediği, ‘baban yüzünden değil,
baban için ölüyordum!’ cümlesinde en derinden hissettik. Bu yüzden önümüzdeki
bölümler için, biz ‘Baba, Poyraz'ın köstebekliğini öğrendi mi öğrenecek mi’
diye karın ağrıları çekerken, aslında Poyraz, Baba’ya her şeyi anlatmış olsa da
biz kendimize ters köşelerden ters köşe beğensek, çok istiyorum.

Son
olarak, Poyraz Karayel’in mottosu bu
bölüm Ayşegül’den geldi “resmen babamla aynı adama aşığız!” Bu nedenle 14. bölümde
Ayşegül’ün Poyraz’ı babasına kaptırmama mücadelesini izledik diyebiliriz. Ama bu
mücadelede Ayşegül, sağ gösterip sol vuruldu. Çünkü bölüm boyu Ayşegül’ün
triplerinden sanki ‘Ayşegül pes etti, Poyraz onu terk etmeden o, ondan
ayrılacak’ hissine kapıldık. Ama hastag #pesetmecünkü olunca ve hafta boyunca
yapılan beyin fırtınalarından o son sahnede Ayşegül’ün Poyraz’a evlenme teklif
edeceğini hissediyorduk. Tahminlerde yanılmadık beklenen oldu. Şimdi haftaya
Poyraz düşünsün bakalım, Baba’ya mı Ayşegül’e mi evet diyeceğini.
*(kapsamlı şehir planı)