Güzel
Köylü dünyasından çıkıp kendime
geldiğimde şu soruyu sordum :
"Bir günde bu kadar olay yaşıyor muyum?" Siz de düşünün. "Yok
artık", "Tabi ki hayır" gibi cevaplar vermeyin. Sabah neşe dolu
kalkıp, yaptığımız iş ile ilgili stres yaşayabiliyoruz ya da yeni başlangıçlar yapıp vedalar
edebiliyoruz. Bir nevi ayna oldu bana. O kadar olay yaşıyormuşuz
ki, biz bile farkında değiliz akıp giden zamanın… (yaşlı teyze modundan çıkayım
bari)
En son Nihal ile Niyazi’yi mutlu son yoluna çıkartmıştık. Orman içindeki
GülCemal ‘in şirin evinde barış anlaşması imzalandı ve beraberce evlere doğru yola
çıktılar. Kız tarafı değil miyiz? Adamın
içine girer, dediğimizi “Tatlı dil” ile yaptırırız. Nihal, kariyer planına Ankara’dan
devam edecek olan Niyazi’nin muhtarlıktan vazgeçmemesini nasıl güzel sağladı.
İstese tüm köyü önüne sermeye hazır Niyazi vardı yeminlen.
Niyazi : Nasıl tarz değiliz? Nasıl sizinle değiliz? Nihal: Asıl siz bizimle değilsiniz.
Asıl
olaylar sabahtan başladı. Bizim acaba noldu dediğimiz dilekçeyi almak üzere
hazırlanan Niyazi, Seval’in çamaşır gününe denk geldi. Tüm pantolonlar
yıkanmışsa çare Nihal’e uyup kaymakamlığa çizgili pijamayla gitmek oldu. Resmi kurumlara bu
tarz gitmek Niyazi usulü olmasa da sevdiceğine uydu bi kere.
GülCemal
evinde de mis kahvaltı güzel hava eşliğinde –ki henüz Marmara Bölgesi’ne bahar
bile gelemedi - başlamak üzereydi ki, minik köpek misafirleri oldu. Onun
şekerliğine doyamayan Alkan çiftinden Gül, köpeğin kontrolleri için veterinere götürmek
üzere yola çıktı. Cemal’im geçen hafta
bebek dedi, bu hafta köpek geldi ya hayırlara vesile olsun.
Ablası ile müstakbel eniştesine yol yardımı Gül Alkan’dan geldi. Altı
pijama üstü ceket olan Niyazi, bir kıyafet firesini de burada verdi ki sağolsun
köpüş … Şükürler olsun burada işleri güzellikle bitirip, dilekçeyi aldı dedik ve hooppp aklımıza Hüsnü
Amca geldi. Sahi, Sultanana’ya atara atar gidere gider yapan Hüsnü, yandı canım
ağlayanı yok…
Sen misin geceleri miting gibi konuşma yapan, sen misin Celal’e kızan, sen
misin meydanı yaptıran, sen misin Firat Dede’ye kızan… Onu jandarmaya da
gönderdin, oyyy dağlara taşlara kaç dicektim; ama kahveye gelen Niyazi, benden
hızlı davrandı ve muhtarın tekrar kendisi olduğunu söyledi. Sultanana’dan köşe
bucak kaçan Hüsnü, o an Kamuran ile yarışırdı. Alkan çifti bi tarafı
iyileştirirken, diğer tarafı kötüleştirdi.
Nurten kız sana papatyalar aldım, yol kenarından
Gece
demişken, soğuk suya maruz kalan Bünyamin, çareyi evinde sıcak şu şişesinde
buldu. Kullanmasını bilmediği belli. Burada ustası var onun, bi kere keşke o
sıcak su torbası olaydı. Heee madem yok, onu cam kavanoza ya da Bünyamin gibi
pet şişeye koyulur, gazete kağıdı ile sarılır. Ahhhh ahhh karına horlama dersen,
sıcak su patlar öyle. Heee bu horlama işi kayınpeder odasında da aynı olunca
ultrasüper olmuş da, Bünyamin, %99 senin kayınvalide , haberin ola … Nurten’in
kıskançlığı oldu amma Bünyamin sabah haberleri bunu bastırdı.
"İndi daha yüksek parayı verirseniz size satarım gari" By Bünyamin
Kaan’ı
geçtim, ablası da Güzel Köylü olmaya karar verdi. Konak için paralar verilir,
Bünyamin kendi payını alır. Yalnız o nasıl oyunculuk, o nasıl senaryo inceliği.
Bünyamin, eşiyle kayınvalidesine sözde
ağrılarından bahsederken paraları çıkardı ve bir sihirbaz edasıyla yaptığı
işlemden sonra paraların hepsini eşine bırakması… Kocaman alkış, koskocaman
kalp buradan…Kamuran pek süsü püsü sevmez ; lakin Gül’e nispet yapmak varsa
abartı da üzerine tanınmaz. Gül de gösterişi seviyordu şurada bikaç zaman
öncesine kadar. “Cemal ile konakta keyif” selfiesi çekmek isterdi, istemesine
de artık geç. Dua etsin de Sultanana affetsin, bu gidişle o da zor, dede onayı
da zor. Şükür, Cemal’i komutanı sanıyor, oradan yırttılar.
Celal,
son haftalardaki başarısına yenisini ekledi. Kendi çabaları ve Ayten işbirliği
ile yaptığı başarılı iş başvuru sürecinin karşılığını tam da ailesinin en
umutsuz olduğu anda aldı. Malum Hüsnü atarı, muhtar olamaması sonucu elde
patlayınca karalara bağlamıştı kendini. O sırada “Ailenin heyecanlı kahramanı
Celal” masada kendini gösterdi. Fabrikada çalışacağını söylemesi, mülakatta
yaptığı telaşı sildi götürdü. Dudu’ya ne
demeli. Hastalığı bir yandan, Nurten ile Esma’nın evlerine gelip yaptığı
dedikodu diğer yandan, gelinini koruması öbür yandan. Bu hafta kendini diğer
haftalar göre daha az gösterse de “İşte ben buradayım “ selamını aldık.
Hikmet : Kararını ver bakem "Seval mi Sude mi?"
Etiketi #banagüvençünkü
ile başlayıp , tüm bayanların kıskançlık
krizine düştüğü haftayı kapattık. Hilal, Sude’yi kıskandı. Nurten, Nihal’i…
Kamuran, Gül’ü.. Gül, Kaan&Kamuran birlikteliğini ya da konak diyelim.
Sıddık para uğruna Sude’ye asılırken, Mansur ve türkülerini uzun uzun bekledik.
Ağır, orta ve hareketli olmak üzere üç türkü geldi de rahatladık. Sazına,
sesine bin bereket … Kıskançlıkta en son nokta;
Sude’nin Kamuran küpesini görmesi oldu yoksa dejavu mu? Hadi bakalım …
Birçok
güzel mesaj veren dizide bu akşam Gül’ün aracı kullanırken Niyazi’nin
ceketindeki köpek pisliğini alması yakışmadı. Arkada oturan Nihal müsaitti… Ve o sabah görülmeyen küpe ertesi sabah görülüyor... Sahi bu kadar dikkatsiz olduk mu? Evimize bakmıyor muyuz? Bunlar bi kenara, bir de şunlar vardı. Kırmızı
konsepti gözden kaçmadı. Nurten geceliği, Dudu kıyafeti, Cemal gömleği … Ve
yeşil kombini. Renkler, kıyafetler ... Yılbaşı ve düğün bölümleri hariç belki hiç bu kadar ilgimi çekmemişti. Mavi araçların yan yana gelişi, o renkler,
karanlık günlere gökkuşağı oldu ve bence on numara oldu, arada alalım bundan bi
dal…
Evdeki
dedikoduyu abisine anlatan Hilal’e, yakışıklı Cemal en güzel cevabı verdi …
İçinde huzur olmayan konak değil sarayı neyler bu gönül …
*Mansur
türküleri bu hafta yerini başlığa yazılan şarkıya devretsin. Ne güzeldir eski
şarkılar, ne güzeldir içten sevmeler …Sevdiklerimiz olmasa neye yarar bu dünya …
Sevgiler …