Ve aylardır beklediğimiz gün nihayet geldi. Mad Men’e
kavuştuk! Bir yanda yavaş yavaş final bölümüne gitmenin burukluğu bir yanda
yeni bölüme kavuşmanın sevinciyle oturdum ekran başına.
McCann Erickson ile uyum sağlama süreci başarıyla
tamamlanmış, her şey yolunda görünüyor. Yüzler gülüyor, keyifler yerinde, başından beri
ısınamadığım Jim Cutler yok, Don odasına dönmüş, daha ne olsun derken geçmişin
tozlu raflarında buluverdim kendimi. Mad
Men final sezonuna karmaşık ve düşündürücü bir bölümle başladı. Günler, aylar,
yıllar geçse de asla uzaklaşamayacakları geçmişleri sadece Don Draper’ın değil,
Joan’ın da, Peggy’nin de, Ken’in de karşısına çıkıverdi. Kimi zaman geçmişten
gelen bir tanıdıkla, kimi zaman kaçtıkları şeylerle, kimi zaman gerçekleşemeyen
hayallerle.
Odanın duvarlarını turuncuya mı boyatsam?
Mad Men’in ilk bölümünde karşımıza çıkan Don Draper’ı
hatırlarsınız. Ajanstaki cool tavırları, çevresindekilerin ona duyduğu saygı,
kendine güveni ve kadınlar. Bu bölümde karşılaştığımız Don Draper da o
günlerden farksız. Daha önce ‘Don Draper olmak küllerinden doğmayı gerektirir.’
demiştim, evet aynen böyle olmuş ama ya sonrasında ne olacak? Dışarıdan
bakıldığında böylesine güçlü görünen Don aynı hızla çöküşe mi geçecek, yoksa bu
sefer dersini almış yükselişini hızlandıran bir Don mı göreceğiz? Don’ın
Rachel’i hatırlaması, onun ölümü, restaurantta tanıdık gelen o kadın, Roger ve
3 kadınla beraber oturdukları masada eski fakir hayatına dair geçen konuşma bir
araya geldiğinde ilk seçeneğime göz kırpsam da kafamda bir ‘belki’ de yok
değil. Don’ın geçmişiyle bağı asla kopmaz, bu bölüm daha büyük iç
hesaplaşmalarına gebe. Finale dair merak ettiğim birçok şey vardı ve bu bölümle
beraber kafam biraz daha karıştı doğrusu. Onun kendiyle hesaplaştığı anları
sevdiğimden olsa gerek kafamın karışmasından memnunum. Don o masadan nasıl bir
ruh haliyle kalkacak, göreceğiz.
Çıkışta alışveriş yapar mıyız Joan? Gelelim Peggy ve Joan’a. Onları birlikte görünce
sevinmiştim. İkisinin de birbirinden farkı yok. Kendilerine biçilen hayatı
değiştirmek için çabalayan, zaman zaman kendileriyle bile mücadele eden iki
kadın. Peggy başarılı bir reklamcı, iş arkadaşları tarafından saygı
duyuluyor ama özel hayatı öyle mi? Peggy’nin ilk başta hayır dediği yemek
davetini düşünüp kabul etmesi, Matthis ve eşi başka bir program yapmış olmasına
rağmen Stevie ile görüşmesi, onunla tatil planları yapmak istemesi hep
yalnızlıktan. İçkinin de etkisi olduğu kuşkusuz ama Paris macerasını
düşünmesinin tek sebebi fazla alkol alması değil. Öyle olsa Stevie ile sevişir,
mutlu bir gece geçirir, ertesi sabah hayatına devam ederdi ama o yalnızlığını
paylaşacak birini arıyor. Peggy onu tanıdığımız ilk günden beri yalnız; ama
kendi isteğiyle ama başka şekilde. Sevgilileri oldu ama bu yalnız olmadığı
anlamına gelmiyor. Daima bir arayış içerisinde olan Peggy’nin yalnızlığını
paylaşacak kişi de hiç kuşkusuz habersizce içinde büyüyen çocuğu.
Peki ya Joan? Joan ajansta da, müşterilerin yanında da statü
bakımından eşit olduğu erkeklerle aynı tavrı görmüyor. Biraz eşit görmeye
başladığımız bir anda hop bir şey oluyor ve Joan yine bir iç hesaplaşması
yaşıyor. O toplantı masasında söylenenler yetmediği gibi, Peggy de canını
acıttı ve Joan kendini değiştirmeye mecbur hissetti. Peki yeni kıyafetlerin
içindeyken çevresindekilerin ona bakışları değişecek mi? İşte bu Joan için
önemli bir soru işareti.
Benimle Paris'e gelir misin tatlı çocuk? Bölümün en beklemediğim hikayesi ise Ken’den geldi. İlk
bölümde dört karaktere odaklanılacak hangileri olur diye sorsalar Ken aklıma
bile gelmezdi. Ken önce yazarlık hayallerini sorguladı, sonra kovuldu,
nihayetinde müşteri olarak geri döndü. Ken için eğlenceli, diğerleri için sinir
bozucu günler yakın. Ken Cosgrove istediğini yapar, vazgeçmez, biliyoruz. Ama
onun kazandım dediği şey gerçekten kazanım mıdır, bilemiyorum.
Elimizde 7 sezon boyunca sayısız düğümün atıldığı uzun bir
ip var. 6 hafta sonra sırlar tamamen ortaya çıkmış, ilişkiler sonuçlanmış, tüm
karakterlere iyi ya da kötü bir son yazılmış ve o ip düğümlerinden arınmış
olacak. Bir sonraki bölümde ipimizi düğümlerinden biraz daha arındıracak mıyız
yoksa yeni düğümler mi atacağız belirsiz. Haftaya görüşmek üzere!