"Allah cezanı versin Günay.. Ne!!!!!!!!!!"
Sabreden derviş muradına erermiş şiarıyla yola çıkan Fatih, haftalar sonra hem de hiç beklemediği bir anda Zeynep'in bal dudaklarına doğru harekete geçebilmişken nereden çıktın sen be Günay? Senin yüzünden Fatih orada biz burada el elde baş başta kaldık iyi mi.. Tam hah bu sefer oluyor derken, bu kez de Fehmi'ye basıldılar. Kaderden kaçılmazmış Fatih, bahtına küs..


"Yalnız ne tuhaf kadın ha.." - "Manyak manyak! Aynı babana benziyor.."

Kara Meryem'in Zeynep'e yakınlaşma çabalarına bu kez de bilmeden Gülsüm Hanım alet oldu, onu Şekercizade konağına davet ederek. Belli ki Meryem'in anneliğinin açıklanması bir süre daha sürüncemede kalacak, ancak ne olursa olsun en sonunda bu konuda kabak Fatih'in başına patlayacak gibi geliyor bana ama hadi hayırlısı..

"Benim artık bir prense ihtiyacım yok."
Bugüne kadar hep Fatih'in ne kadar iyi ve romantik bir sevgili olabileceğini görmüştük yaptığı türlü türlü jestlerle ama bu kez sıra Zeynep'de idi. Zeynep bunun altından kalkabildi mı? Bence son derece başarılıydı. Önce Fatih'i hem de ilk defa tekmelemeden uyandırdı, ardından da Fatih'i güzel bir göl kenarına kahvaltıya götürdü. Burada merak ettiğim bir şey var aslında, acaba replikten yola çıkarak mı bu ikilinin o sahnesi göl kenarında kurgulandı, yoksa mekandan yola çıkarak mı o replik yaratıldı.. 

Hangi replik mi? Tabii ki "Ulan bi ben öpemedim, kurbağa bile öpmüş" repliği. Bir insan içinde bulunduğu duruma karşı hissettiği isyanı anca bu kadar naif ve bu kadar içten bir şekilde dile getirebilirdi. Kimin aklına geldiyse, kim yazdıysa tebrik ederim. Hele bir de Zeynep'in, artık onun prensinin Fatih olduğunu ima ettiği sahnenin sonunda Fatih'in öyle bir "Prensim ben!" çıkışı var ki, kafa dik göğüs dışarıda gözler ufuğu kesiyor. Sanırsın Aslan Yürekli Richard arkasındaki yüz binlerce adamıyla Kudüs'ü fethe gidiyor, öyle kendinden emin öyle mağrur..


Buna da şükür Fatih! Aza tamah etmeyen..

"Askerlik psikolojisi böyle bir şey"
Derin Şevket'in Meryem Zeynep'e ulaşacak korkusu yüzünden Orhan'ı Zeynep'in peşine takmasının üstüne, -ki Orhan nerede Selin de orada zaten- Zeynep Mete ve Fadik'i de çağırınca birden kendimizi paintball alanında bulduk. Her ne kadar takımların tanıtılması sırasında absürt komedinin sınırları zorlansa da Orhan'ın son olarak gaza gelip havaya ateş açmasına bayılmadım dersem yalan olur. Küçük ama çok komik bir detaydı.  

Fatih bir komutan edasıyla ekibe emirler yağdırırken Zeynep onun durumu abarttığını fark edince müdahale etti, ne zamana kadar? Fatih'in askerliğini komando tugayında yaptığını öğrendiği ana kadar. İki saniye önceye kadar abartma istersen diyen kız gitti, birden Fatih'e öpücükler veren yüzünde güller açan biri çıktı karşımıza. Zeynep belli ki sert erkeklerden hoşlanan bir tip, zaten Ertan'dan da ilk olarak dövüş antrenmanı yaparken tekmeyi yediğinde etkilenmişti. Fatih yiğidim, aslında ben yazıcıydım falan boş ver bunları, sen buradan yürürsün benden sana tavsiye..

Ha tabii ki dizimizin kısmetli adamı Ertan bu bölümde de sokakta tesadüfen Fadik ile karşılaşmayı başardı, koca dizi de en sevmediğim nokta bu zaten. Ya illa bu adamın Fadik ile görüşmesi gerekiyorsa bari kapısında falan beklesin, oradan takip etmeye başlasın. Bu kaçıncı tesadüf!? Neyse, Ertan Fadik'i takip ederek gizlice paintball grubunun arasına sızdı. Fatih'in Ertan'ı fark ettiğinde ona okkalı bir yumruk indirmesi hoşuma gitmedi dersem yalan olur, tamam şiddete karşıyız ama insan da biraz ar olur haya olur. Pişkine bak sen, bir de utanmadan Fatih'e Zeynep'i benden çaldın diye dikleniyor. Gerçi fazla diklenemedi, Zeynep adam öldürmeye tam teşebbüse kalkışarak kafasına koca silahı geçirdi.


Ya sen ne kadar iyi bir insansın bakışı sanırım tam olarak böyle bir şey..

Ertan'ın bu kadar diplerine girmesi tabii ki bazı soruların gelmesine de yol açtı. O soruları sıralayan da Selin oldu. Fatih tüm içtenliğiyle Ertan ve Zeynep'in geçmişte yaşadıklarını anlattı, Zeynep'in Amerika'ya onunla kaçtığını hatta Selim'in biyolojik babasının Ertan olduğunu. Bugüne kadar söyledikleri yalanları bir bir açıkladı, ta ki Zeynep araya girip Fatih ile ikisinin ilişkisinin de kurmaca olduğunu anlatmaya çalışana kadar. İşte o an Fatih Zeynep'i susturdu. Çünkü Fatih için Zeynep ile tanıştıktan sonra yaşadıkları yalan değildi. Zeynep Fatih'in gerçekten de evlenmek istediği kadın, Selim de gerçekten babası olmak istediği bebekti. Onlar hakkında insanlara söylediği hiçbir şeyi hissetmediği hâlde söylememişti..

"Bu şirket Selim Şekercizade'den, Selim Şekercizade'ye devrolacak."
Günün asıl bombası ise Gülsüm Şekercizade'den geldi. Tüm hisselerini, yani şirketin yüzde ellisinden fazlasını torununa miras olarak bıraktığını açıkladı. Bu durumun ileride kesinlikle bir sorun çıkaracağını düşünüyorum, zaten Fatih de bunu bildiği için en başta bu işe karşı çıktı. Evet Selin tüm gerçekleri öğrenmesine rağmen hala "Her ne olursa olsun Selim benim yeğenim" diyor doğru, ancak işin içine bu kadar büyük bir çıkar çatışması girdiğinde geleceğin ne getireceğini hiç kimse bilemez..

"Deniz baluğun memleketi, o benden daha iyi yüzüyi"
Derin Şevket'in Elifsu'ya anlatacağı hikaye anca bu kadar olur, kan vahşet gözyaşı ne ararsan var, kızın resmen ödü patladı. Ama Elifsu kabus gördüğü için endişelenen ve onun başucuna giden Şevket'in olduğu o sahneler bize neyi ilk kez gösterdi? Derin Şevket'in de şefkatli bir yanının olduğunu. O anlar sayesinde, zamanında Zeynep'e de nasıl babalık yaptığını, onun için de nasıl endişelendiğini, onu da nasıl koruyup kolladığını anlamış olduk..

"Antalya'da başımıza gelenler bir duyulsa var ya"
Daha önce ne demiştik, Mukaddes ve İrem kesinlikle büyü işlerine girecek. Bunun ilk adımını da İrem Zeynep'in saçından bir tel alarak atmış oldu. Gerçi ben Fatih'e türlü türlü iğrenç şeyleri yedireceklerini düşünüyordum ama şu cümleyi duyduktan sonra fikirlerim biraz değişti. Bunlar Antalya'da başlarına gelenleri bu kadar üst üste dile getirip aman iyi ki kimse duymadı dediğine göre kesin gittikleri büyücüde bir rezalet yaşanacak. Artık ana haber mi basar, cinci hoca taciz mi eder orasını kestiremiyorum..


Mustafa'nın Ertan'ı kesmiş olabileceğini duyunca üzüntüden şok geçiren Fatih..

Ellerin dert görmesin Mustafa! Mustafa sağolsun Ertan'ı mültecilerin arasına katıp Rusya yollarına vurmuş. Umarım bu sayede Ertan'ı uzun bir süre görmeyiz. 

"Aile olmak böyle bir şey olsa gerek"
Ve işte benim en sevdiğim cümleye geldi sıra. Kara Meryem onca lafın onca olayın arasında en doğru yere parmak bastı. Gerçekten de Fatih ve Zeynep ikilisinin ilişkisi tam bir aile saadetini andırıyor. Arada hır gür olmuyor mu? Tabii ki oluyor ama birlikte geçirdikleri her an onlara mutluluk katıyor, öyle ki hayattan zevk aldıklarını yüzlerinden bile okuyabiliyorsunuz.. Ve artık çok açık bir şekilde belli oluyor ki Aşk gerçekten Yeniden başladı..

Valandil..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER