Ummadık Taş Baş Yarar!
Şimdi seninle bir oyun oynayacağız. Bir kız var, ben diyorum ki en az 20 yıl daha yaşar. Ama sen diyorsun ki hayır bu gece ölür.




Taşların yerine oturduğu bir bölümle ekrandaydı bu hafta Kara Ekmek.

Nerede Kalmıştık?


İlk bölümden beri 'yahu bu kadının anlam ve önemi ne' deyip durduğum hikayedeki yerini bir türlü anlamadığım Semra Hanım resmen bütün lafları tek tek boğazıma tıktı bu hafta. Hem Hale'nin videoyu izlemesini engelledi hem de ortada kanıt bırakmamak için miyarlık(!) bilgisayarı parçaladı. Adeta soğukkanlı bir katildi. Sarıyer sahilini süsleyen  bütün zerafeti ve ihtişamıyla görenlere huzur veren bakanın dönüp bir kez daha baktığı dış görünümüne karşı içinde aslında o kadar huzur olmayan odalarında entrikanın kol gezdiği (edebiyata bak be!) Belenoğulları yalısındaki savaşta o da yerini aldı hatta göbeğine oturdu ve oradanda kolay kolay kalkacağa benzemiyor. Cinayeti ört bas etmek pahasına koruduğu Çetin için o artık bir 'süper aneanne!' Henüz bir tarafı yok. Asiye'nin karşısında ama (ona bunu belli etmeyecek kadar sinsi,) Hale'nin de yanında değil daha doğrusu onun tarafa ihtiyacı yok.O tek başına bir cephe. Gerekirse Asiye'yi spatulayla kazıyacak ama yalıdan atacak. Şüphesiz ki onunla ve onun teneke eşrafıyla uğraşacak. Daha çok entrika daha çok savaş :D



Asiye'nin elinin değdiği erkek perişan. 

Bölümün 'pişmiş tavuk' reyonunda ise Çetin ve Asiye'nin kıyasıya yarışı vardı bu hafta. Geçen hafta bir anlık gaza gelip yalı kapısını çarpıp çıkan (O artık mustakbel bir Belenoğulu ve bu tür zengin atarlarına alışmakta hiç güçlük çekmiyor) Asiye ters köşe yapıp Berkant'a ağzının payını verdi, verdi vermesine de arkadaş o nasıl bir pişkinliktir ki 'Çok güzel oynamıştım nasıl anladın'cümlesini kurduruyor insana. Vallahi pes! Asiye'nin Berkant'ı tanıması ne kadar geç olduysa onu kalbinin geri dönüşüm kutusundan bile silmesi de bir o kadar çabuk oldu. Zira orası şuan çok kalabalık(!). B.Ö (Belenoğullarından önce) nasıl yaşadıysam B.S da yaşarım diyen Asiye' ye ilk durakta 'çişli çarşaf' denk gelince pes etmeyi bir düşündü ama güzelin de nazı meşhurdur derler diyerek tam gaz devam etti ve yeni bir  'sörvayvır' olma yolunda ilerlemeye karar verdi ama drama kraliçesi tabiki de buna izin veremezdi. Küçük Ayşe'nin burnu kanayınca anında geri vites yapmak zorunda kaldı ve tabanları yağlayıp yalıya döndü. Bu arada kardeşine dokunmadan onunla konuşmadan daha ne kadar dayanabileceğini bilmiyorum Asiye'nin çünkü o her ne kadar güçlü görünmek için kuşandığı çelik zırhın yerini kardeşinin 'ablamı çok özledim' lafıyla anında gözyaşaları aldı. Bu konuda onu çok iyi anlıyorum çünükü uzun zamandır ailemden uzaktayım ve kardeşini özlemenin ne anlama geldiğini bir ben bilirim. Bazı kardeşler yokluğuyla can yaktıkça bazıları da varlığıyla olabildiğince can sıkmakta. Mine'den bahsediyorum tabi ki . Küçük Ayşe hasta, herkes seferber Pervin karısı bile timsah gözyaşı da olsa gözyaşı döküyor ama o hala 'Sende mi Taylan'a aşıksın ablacım' derdinde. Bravo Mine, hepimizin merak ettiği soruyu dillendirdiğin için teşekkürler. Gamsızlığına sağlık canım!





Sen öyle bakarsan bu çocuk nasıl aşık olmasın canım?

Çetin ise tam bir sudan çıkmış balık. Yürümeyi öğrenen her çocuk gibi o da dış dünyayı keşfediyor ve bunu da Asiye'yle başarıyor, O yokken Çetin de bir hiç. Asiye enkazının altından kalkmak için girdiği haller genç kızların 'değer veren erkek' krizine yeterli gelmiştir kanımca. (Çünkü sahneler buna hizmet ediyordu ) Çok çalışkan bir öğrenci ve çok hızlı öğreniyor yoksa Berkant'a o yumruğu (nasıl attığını hala anlamadığım) nasıl atabilirdi ki? Aşk işte. İlahi..Dizinin bunca dram içinde en rahat nefes alan yeri AsÇet sahneleri, o yüzden ikilinin bir an önce yanyana gelmesi gerekiyordu ki Çetin de Onu yalıya getirmek için her yolu denedi en sonunda da başardı. Çetin'in Asiye'yi sevdiğini cümle el alem duydu yakındır çocuklar duvara da yazacak ama Asiye hala goy goy peşinde. Olayların farkında ama kurcalamak istemiyor belli, belki kurcalarsa işin eğlenceden çıkıp ciddi bir sorumluluğa dönmesinden korktuğu için belki de Çetin'i kaybetmekten korktuğu için. 'Çetin nolur bana aşık olma.' yalvarışları da bu yüzden. Ama bu hikaye her ne kadar 'entrikalar sonucu yalıda tutunan varoş kızının evrimini anlatıyorsa aynı ölçüde herkese güvenini kaybetmiş bir kızın zamanla yeniden birine güvenebilme hikayesini de barındırıyor içinde ve bu aşamada Asiye zamanla Taylan defterini kapatıp Çetin'in Yolu'nu seçecek, seçecek de çok geç olmasa bari. 



Çetin 'kimin kadını be' bakışı


Yalıya döner dönmez kaldığı yerden 'gardını' eline alıp hiç nefes almadan savaş kılıçlarının arasında kaldı video olayını kendince hallettiğini düşünüp rahatlasa da  o cephe daha tam kapandı Asiye'cim . Söylediği bütün yalanlar tek tek peşine takılırken o ders almadan bir yenisini daha ekliyor kumbarasına. Bu seferde Berkant'a bebek Çetin'in dedi. Dur bakalım buradan nasıl belalar açacaksın başına?!


'Hale's world' ise yine bolca gurusuzluk kaybetme korkusu ve kuyruk acısı vardı. Yani yine 'zalım keder' O'nun peşindeydi. Bir erkek olarak belki de Taylan'ın tarafını tutmak daha mantıklı olabilirdi ama ben Hale'nin hikayesini daha gerçek buluyorum bazı konularda belki zıtlaşabiliriz ama temelde inandığı şeyler uğruna savaşan bir insanın hikayesinde buluşuyoruz O'nunla. Kendi ilişkisinin bu hale gelmesinde dışarıyı suçlamaktan vazgeçse takkeyi çıkarıp kendi önüne koysa aslında olmamışlığın nedeni görecek ama O'nun için varsa yoksa varsa yoksa Selen. Selen hamile değil, hamileyse Çetin den değil, Selen yalancı ,vs vs hayır o kadar çok konuşuyor ki aradaki yanlışlar doğrularını da alıp süpürüyor elde eksi netlerle bu senede yerleşemeyen sınav mağduru öğrenciler gibi hep diğer raunta kalıyor. Mine'ye gidip Taylan benimle yattı demek nedir Hale? Tamam aralarını bozacaksın ama Taylan'ın nefreti yanına kar kalacak farkında değilsin.Ve bu kısır döngü uzun bir süre devam edecek gibi..


İlk ağızdan da reddeildin artık yol göründü Asiye. Hadi Çetin'e doğru ufaktan ufaktan

Giydiği topuklu ayakkabılarla yalının eski döşemelerinde yürürken çıkardığı sesle kendi gerilimini kendi yaratan Semra Kaynana(!) işi çok başka bir boyuta götürdü. Bütün ipuçlarını birleştirdi ve korkunç sona ulaştı.Tamam güçlü kadın dedik ayakları sağlam yere basıyor dedik ama bir sakin teyzecim. Hızlı giden atın diye bir laf duymadın mı sen hiç? Asiye'nin her bölüm sonunda 'bana bak kızım bana tokat atana ben çiçek atarım ama mezarına' diye ilkokul atarlarını savurduğu ama bir sonraki bölüm hacı yatmaz gibi tekrar karşısında bulduğu Seda meselesi nihayet beklenilen vahim sonuca ulaştı. Asiye'nin vaatlerini Semra Hanım yerine getirdi ve Seda sonsuzluğa uğurlandı. Yeni baş belalarını merakla bekliyoruz.

Ha bir de Pervin var. Teneşirlere gel Pervin. Kör kuyularda ışıksız kal Pervin. Lösemili bir çocuğa vurmak ne demek Pervin? Yüklü elektrik faturasıyla bomba gibi girdiği salonun ortasında ortalığı karıştırdığı yetmedi Ayşe'yi hastahanelik etti. Aranan ilik için kendi çocuğunu vermesini bende beklemiyordum ve şaşırmadım. Tez zamanda kendi çocuğunla sınanasın Pervin! Bakalım nasıl çözülecek bu iş. Olay Asiye'ye doğru gidecek orası belli ama sonuçları nereye gidecek Allah bile! 


Savaşında bir onuru bir şekli var derler herkes kendi çapında stratejiler uygularken Hale ve annesi müttefik arayan zayıf ülkeler gibi yanımıza kimi çekebilirsek çekelim modunda dolaşırken en zayıf halkayı Zeynep'i oltaya getirmeye çalıştılar da o da dünden hazırmış zaten ki bildiği herşeyi döküverdi ortalığa maşallah!

Bu arada atölye açmak için gerekli parayı Taylan'dan alan Çetin parayı görür görmez takındığı gururlu erkek tavırlarını anında odaya bıraktı O'na da bravo.  Ama o Asiye yaranma yolunda herşeyden vazgeçmeye hazır. Aşık lan çocuk :) 


Bu Haftaki favori Asiye repliği: İnsanlar ikiye ayrılır, su gibi aziz olanlar ve su gibi ucuz olanlar. 

Ya senin ki?

TDK ya göre Ummadık taş baş yarar' "elinden bir şey gelmez sanılan  kişi kendisinden beklenilmeyen işler yapabilir" anlamında kullanılan bir söz. Anlamayan? ;)
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER