Bebeğin düştüğüne inanıyorsun da ikiz olduğuna neden inanmıyorsun?
Yeni toparlandı zaten bir de bakışlarınla öldürme.
Öncelikle geçen hafta yazdığım her sözü yemek durumunda kaldığımın farkındayım. Hatta bugüne kadar Mahir için söylediğim, söylendiğim tüm o sözleri de bir çırpıda geri alabilirim. Hiç gocunmam. Aksine memnun olurum. Tabi, düşen bebeğin ikizinin yaşıyor olduğu gerçeği için değil bu söylediklerim. Hiç değilse bir bebeğin yaşıyor olması çok şahane ama o konuda kırgınlığım devam ediyor hâlâ. Çünkü önce bebeğin düşmesi ve ertesi gün bir tanesinin yaşadığının öğrenilmesi üzüntüden başka ne kazandırdı diye bakıyorum ve hiçbir şey göremiyorum. Yani Mahir de –çok şükür- Mehmet Saim de bebeğin yaşadığını öğrendi. Hani bir sebep arıyorum, bebek düştü haberinin işe yarayacağı, Feride’nin beşinci* hatta aynı bölümde ikinci kez olamayan nikâhından başka bir şey bulamıyorum.

El öpenlerin çok olsun Mahir. Azalmayın çoğalın inşallah.

Böyle başladım ama aslında bu yazıda güzel şeyler söylemek istiyordum. Yüksek müsaadenizle güzellemeye Mahir’den başlamak istiyorum. Şimdiye kadar Karadayı ile ilgili yazdığım neredeyse her yazıda Mahir’i eleştirdim, her yaptığına bir kulp buldum. Sürekli yanlış yapıyor demiyorum da illaki beni kızdıracak bir şey yapmayı başarıyordu. Ama bu bölümde yaptığı her şeyden gururlandım. İşte Mahir’den beklenen hareketler bunlar dedim. Mehmet Saim’i öğrendiği anda dünyası başına yıkıldı. Nasıl olmasın, en sevdiği insanın babası en sevdiklerine kıyan adam çıktı. Mahir’in, Beyefendi’nin kim olduğunu öğrendiği andaki hali herkesin içini yakmıştır eminim ki. Feride’nin babasının Beyefendi olduğunu ve Feride’den bir bebeği olacağını aynı anda öğrenen Mahir’in tercihini Feride’nin babasını öldürmekten yana değil de kendi bebeğine baba olmaktan yana kullanması, işte bu tavrı benden on numara almasını sağladı.

Önce kızıp sonra sevindiğine göre, Kerime Feride'ye bebeği düşürdüğü için kızmıştı.

Mahir’in şahaneliklerine geleceğim ama biraz da dizimizin kadınlarında bahsetmek istiyorum. En başta da Feride’ye ve İlknur’a “Benim hayatım, benim kararım!” dedirttikleri için senarist hanımlarımıza teşekkür etmek istiyorum. Ve Feride’yle devam ediyorum. Feride, üç sezondur tanıdığım en tutarlı karakter. Evet, fazla iyi niyetli ve bu yüzden hataları oluyor ama söz konusu Mahir ise Feride’nin gözü başka hiçbir şeyi görmüyor. Yani biz biliyoruz ki, hayat ona bir ikilem sunduğunda, Mahir öyle istemiyor olsa bile Feride Mahir’in olduğu yöne doğru gider. Sadece işin içine babası girince biraz kafası karışıyor ama her defasında da toparlanıp elini masaya vurmayı –ki bu bölüm gerçekten vurdu- ve kendi kararını uygulamayı beceriyor. Tabi, Mahir onu alıp da nikâh salonuna götürdüğünde ve  “gerekirse önünde eğilirim ama zaten ömrümü yoluna seriyorum” diye devam eden evlenme teklifini yaptığında Feride’nin “yapamam” demesi hiç Feride’ye göre bir davranış değildi. Bizim tanıdığımız, karnında Mahir’in bebeğini taşıyan Feride Mahir’den önce girerdi o kapıdan içeri. Yanlışsam düzeltin ama normalde bir kadın babasına hamile olduğu açıklarken bebeğinin babasıyla evli olması eksi değil artı bir değer olur. Yani evliliği istememesi için “Babama bunu yapamam” –e çocuğu yapmışsın ama- pek geçerli bir argüman gibi gelmedi bana. Bu da senarist hanımların bize “her istediğinizi bir bölümde vereceğimizi sanmadınız herhalde” deme şekli muhtemelen.

Resmen gözleri parladı adamın.

Bir bak Allah aşkına babası bu kızda Mahir'den başkasıyla evlenecek göz var mı?

Eskiler, nikâhta keramet vardır derler. Bizim dizimizde bu nikâhta garabet var olarak yaşanıyor. Ne gariptir ki şimdiye kadar kıyılabilen tek nikâh Ayten’le Necdet’inki onlar da boşandılar zaten. Mahir nikâh tarihi alınca bir heveslendim elbette de bu bölümde nikâh olur beklentim zaten pek yoktu. Tabi, Nazif Babamın dediği gibi o bebek olsun ya da olmasın Mahir’e tam olarak Feride’yi kolundan tutup o nikâh salonuna götürmek düşerdi. Yaptı da zaten. Aferin! Benim kişisel beklentim Mahir’in o bebeğin yaşadığını öğrenmesiyle sağlanmış oldu. Diğerleri de illaki olur. Yani ben artık biliyorum ki gerçekten o deftere imza atılacaksa birbirleri için atacaklar.

Eğer ölmez de kalırsa ona en büyük ceza Mahir ve Feride'nin düğününü izlemek mecburiyeti olur bence.

Bebek, nikâh falan vardı ama bu bölümün esas teması Mahir’in Beyefendi ile hesaplaşma anıydı. Mehmet Saim’in karşına çıktıktan sonraki Mahir’in tavrı, hesap sorması, silahını çekmesi, Mehmet Saim’in renginin atması, Nazif Babamın oraya gelerek her şeyi öğrendiği halde Mahir’e engel olması, Mahir’in Feride’yi düşünüp vazgeçmesi her şey mükemmeldi. Ama en çok o şaşırtmacalı son sahne şahaneydi. Mahirler arkalarını döndüklerinde Mehmet Saim’in silah çekeceğini anlamıştım, Nazif Babanın “Mahirr” diyerek atılacağını da anlamıştım. Ama orada vurulanın Mehmet Saim olması cidden çok güzel oldu. Evet, işler çok karıştı ama güzel karıştı. Ne olacaksa olsun artık dediğimiz ana geldik sonunda.

Bundan sonra olayların inceldiği yerden koptuğunu ve yeniden sıkı sıkıya bağlandığını görmek kalıyor bizlere.
 
*İkiden fazlaysa beştir düsturuma dayanarak.
 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER