İlk
bölümün sonunda kapüşonlu bir adam tarafından gerçekleşen
depo soygunuyla hepimiz neye uğradığımızı şaşırdık. Hele de
bu adamın Sarp olduğunu öğrendikten sonra! Ben şok, ben vefat.
Aklımda türlü türlü senaryolar kurdum, neden böyle bir şey
yaptığını çözebilmek için. Ve şimdi çok mutluyum ki nedenini
biliyorum! Zira Sarp'ın "kötü adam" olma fikrine kendimi
asla alıştırmak istememiştim. "Haklı bir sebebi vardır"
diye sakinleştirdim kendimi bu hafta yayınlanacak olan bölümü
beklerken. Ama bu sebebi konuşmayı daha sonraki satırlarıma
bırakmak istiyorum izninizle.
Malları ben çaldım ama sen yine de bana aşıq ol tatlı kıs..
Bölüm
Maral'ın merdiven başında oturmuş, çaresizce ne yapacağını
düşündüğü bir sahneyle başladı. Depo soyulmuş ve bu olay o
patron olduktan sadece birkaç saat sonra gerçekleşmişti. Üstelik
Halis yukarıda depo sorumlusu ve güvenlik görevlisiyle
konuşuyordu. İşte tam da o an Maral kendisinden beklenen, çok
cesurca, bir hareket yaptı ve odaya daldı! Bu durumun sorumluluğunu
üzerine alarak kendisi çözecekti sorunu (takdire şayan). Halis de
bunu kabul edince tam göğsüm kabardı, "bizim kıza bak yürü
be!" dedim ki demez olaydım! Verdiği sorumluluk birini
kovmakmış meğer. Bunu bilerek yaptığını düşündüm çünkü
Maral'ın kimseyi kovamayacağı gün gibi ortadaydı. Melek gibi kız
yahu kimi nasıl işinden etsin? Tutuşturdular kızın eline
dosyayı, seç birini dediler. "Ben seni seçtim Halis!
Kovuldun!" diyeydi olmaz mıydı? Halis'in eli kolu bağlı
olmasa Maral'ı çoktan patronluktan almış olacağına göre, demek
pek bir yetkisi yok Luna üzerinde.
Bir sürü şirketim var ama kafayı Luna'ya taktım!!!
Sarp'ın
kendi yaptığı bir soygun yüzünden kimsenin işinden olmasına
gönlü el vermemiş olacak ki -bence bunu baştan düşünmesi
lazımdı- dosyadaki isimlerden kimseyi seçemeyen Maral'ımızın
imdadına yetişti. (Evet hemen benimsedim Maral'ı. Burada alkışlar
Hazal Kaya'ya. Kıymetlimisss!). Satışları iki katına çıkararak
zararın kapanacağını düşündüler ve kim hangi reyonda iyiyse
orada çalışsın diye herkesi serbest bıraktılar. Bende yine
bir yükselmeler, ay yaşasın durumları... Çünkü eminim, işe
yarayacak! Derkeeen... Tos! (Duvar o duvar). Tosladık hep beraber
duvara. Karışmasın mı ortalık! Bunu Halis görmesin mi! Döndük
başa tabii. İlla kovacaksın diyor başka bir şey demiyor adam.
"Peki ne olacak şimdi?" diye düşünürken, "aramızda
para toplayalım" dediler! Vallahi dediler, billahi dediler.
Duymaz olaydım. Yahu canlarım, kuzularım! Siz 15 dakikada 15 bin lira gibi bir parayı aranızda toplayabilecek durumda olsanız orada
işiniz ne? Neyse ki Muhsin Usta (bazen ne kadar sert görünmeye
çalışsa da yumuşacık, tertemiz bir adam. Ailecek bayılıyoruz)
verdi kartını da, üstünü de satışlardan tamamlayıp çözdüler
sorunu (Bu arada bayılıyorum tek yürek olmalara, grupça elele
vermelere. Maşallah maşallah hep böyle olun inşallah). Zararı
kapatmak için o kartla alış veriş yapmakta aralarında tanınmayan
tek kişi olarak Maral'ın babaannesine düştü tabi. "Dubai
Prensesi" olarak sunmaları Oytun'un ("Halis'in Paris'ten
dönen oğlu" diye buraya açıklama girsem mi bilemedim zira o
yüzü unutmazsınız!) da dediği gibi biraz çocukça da olsa çok
eğlenceliydi. Tabii tüm bunlar sonucunda bir "aferin"
aldı Maral, Halis'ten. Açıkçası onu bile söylemez diye
düşünürken beni şaşırttı.
Bunların arasındaki ilişkiyi anlayan var mı?
Bu
arada söylemeden geçemeyeceğim; senin derdin ne Deniz Bacım?
Nasıl sinirleniyorum senin hal ve hareketlerine. (Tabii bu durum
tamamen hikayeye inanmış olmamdan geçiyor. Ceyda Düvenci, "Deniz"
karakterinde şahane duruyor bence.) Zenginsin, kocan belli ki seni
seviyor. Sen tutturmuşsun bir Luna! Ye, iç, gez. Yok illa ben bir
şeyler yapacağım diyorsan git aç bir Luna daha ya da artık her
ne istiyorsan. Bu hırsın sonu iyi değil benden söylemesi.
Benim hiç babam olmadı amca. Size baba diyebilir miyim?
Gelelim
yazının başında bahsettiğim ama detayına girmediğim Sarp
mevzusuna! Meğer Halis'in oğluymuş ya bizim çocuk. Halis
ilgilenmeyi bırak, görmek bile istememiş meğer oğlunu. Bir de
avukatına ahkam kesiyor "evlat çok başka bir şey, insanın
eli kolu bağlanıyor" diye. Yakıştıramadım. Sarp
intikam için girmiş Luna'ya. Depodaki malları da bu yüzden çalmış
(böylesine bir sebebi olması bana "oh" dedirtti şahsen.
Canım Sarp! Sen kötü olamazdın zaten). Lakin bu kadar detayla
uğraşmasının sebebini anlamıyorum. Git Halis'e ben senin oğlunum
eğer istediklerimi yapmazsan herkese anlatırım de? Yaptır ne
istiyorsan. Adını da "Kukla Halis!" koy. İtibarı en
önem verdiği şey bu adamın. Eğer onu tehdit altında hissederse
yaptıramayacağın şey yok bence. Ama baş edebilir misin Halisle,
orası muamma tabii. Uzaktan konuşmak kolay derler, benimki de o
misal. Şimdi sana bir söz söyleyeceğim; "İntikam almak
istiyorsan iki mezar kaz." (Tanrım! Nasıl da klişeyim!)
Yazımı
bitirmeden önce söylemeden geçemeyeceğim bir şey daha var; "Hazal
Kaya is back!"