Bir Hüseyin uğruna Yarab, ne yiğitler yanıyor!
Dizi ikinci sezona başlarken, ilk kez Azrail'in varlığını bu kadar yoğun hissetmiştik. Bu bölümde  Azrail 'geliyorum, duaları hazırlayın' diye yeniden fısıldadı. Metin'in bu bölümde dediği gibi "bir Hüseyin uğruna Yarab, ne yiğitler yanıyor!"

Dün yediğin hurmalar,...


Geçen bölüm Melike Svetlana'yı bulunca, iki sezon boyunca dizideki kadınların acılarından güçlenmesine şahit olduğumuz için, Melike'nin Svetlana ile konuşup, anlaşıp Hüseyin'i hayatlarından çıkaracağına çok inanmıştım. Ancak bu bölüm resmen cat fight ile başladı. Ne Melike ne Svetlana altta kaldı. İki sezon boyunca Hüseyin karakola yaptıkları için düşsün istedik ama Melike'nin dili yüzünden düştü.

Boşanmanın Türkiye'de bir kadının hayatını nasıl değiştirdiği ile ilgili olarak doktora tezi hazırladığım için Melike'ye "boşansana, hala nedir Hüseyin inadın?" diyemiyorum kolayca. Ama beklentim o yönde idi. Hadi boşanmak istemedi ama o dilini azıcık tutsa idi. Ne de olsa bilgi güçtür. Ancak nerede, ne zaman ve kime karşı kullandığın çok önemli. Bozuk para gibi ortaya saçarsan tüm bildiklerini, ben de burda bildiğim tüm duaları okumaya başlarım Melike için.

Tam 'veladdalin amin' dedim, bu sefer de Tayyar Nilüfer'in ağzından her şeyi öğrendi. Hadi Nilüfer bu konularda çok kurnaz biri değil ama daha yeni sen Arda'nın telefonunda program buldun Ömer. Hiç mi aklına gelmiyor, bunları telefonda konuşmamak? Tayyar Pınarı aç susuz denizin ortasında bir tekneye kelepçelemişti. Nilüfer için Metin'in de şüphelenmediği "doğal" bir ölüm planlıyordur. Ya da zaten kaçırılmak yaşam rutini haline gelmiş Denizer kadınlarına uygun bir kaçırılma gerçekleştirip, daha sonrasında işkence ve en sonunda acılı bir ölüm gelebilir.

Biz sanırım Tayyar'ın ütopyasında yaşıyoruz. Bu bölümün hashtagi #sonşansımolsa idi ama maşallah Tayyar'ın şans melekleri çok sıkı çalışıyor ve Hüseyin'e hemen Serhat ile olan olayın tuzak olduğunu söyledi. Serhat Ömer'den daha kurnaz ve telefonda duyduğu sesi tanıdı. Tanıdı da sadece sesi tanımış, o sesin sahibinin neler yapabileceğini unutmuş. Hüseyin yüzünden Serhat da gitti. R.I.P Serhat!

Ama bu ölüme neden olan ve Melike'nin kelimeleri ile başlayan zincir Hüseyin'i buz dağına çarpmış gibi her yandan dökülmesine neden oldu. Melike'nin dediği gibi hangi yalan açığa çıkmamış ki? Hüseyin'in aklına birkaç bölüm önce düşmüştü bir şüphe: Ömer hakkımdaki gerçeği biliyor mu? Bu bölüm aklında yankılan yankılandı ve çok sert bir tokat halinde O'nun yüzüne çarptı. Bu şüphenin artık bir gerçek olduğu fikrine dayanamadı Hüseyin ve bıraktı kendini.

Bıraktı ama Hüseyin'in damarlarına işlemiş olduğunu düşündüğüm karanlık yanı O'nun dökülmesine engel olacak diye düşünüyorum. Ama kendi paçasını kurtarmak için değil, aksine kendini kurban ederek geride bırakacağı üç aileyi kurtarmaya çalışacak: Melike, Svetlana ve Ömer ailelerini.

Bu işlere girişmeden önce abla-kardeş üç sezon Sherlock izlemeli.

Ömer'i ne yapsak bilemedim. Her bölüm bir kere kendini Elif'e kanıtlamaya çalışmasının yanı sıra, her bölüm bir kere de kendini ağabeyinin yaptıkları için bir nedeni olduğuna inandırmaya çalışıyor. Aile her şeye rağmen her zaman orada olamayabiliyor ama kardeşlik başka bir şey. Arada kan bağından daha derin, büyürken paylaşılmış ortak anılar, ortak yaşanmışlıklar var. Hal böyle olunca, ne kardeşini ne ağabeyini bir çırpıda silemiyor insan. Her şeye rağmen O'na ikinci bir şans vermek istiyor. Kabul etmese de anlamaya ihtiyaç duyuyor. Yine de en sonunda koşulsuz sarılıp, bağrına basabiliyor. Ömer için bu kadar kolay olmayabilir bu durum. Ama Ömer ağabeyini kurtarabileceğine inanıyor çünkü O'na göre her şeyin sebebi Tayyar!

İpek diziye resmen Arap saçı yaratmak için girmiş gibi değil mi? Önce nişan fotoğrafları olay oldu. Sonra vurulması, oğlunun kaçırılması, uzun bir süre oğlunun babasının kim olduğu sorusu... Her olayda dizimizin dram rutinine bir düğüm atıldı. Şimdi de Nedret Hala tüm bu düğümleri kör düğüm haline getirecek planlar yapıyor. İpek Ömer'in gözlerindeki Elif aşkını görmesine rağmen, bu plana evet derse, annemden öğrendiğim terlik atma yöntemi ile ekranın bu tarafından kendisine terlik fırlatabilirim. O kadar anlamsız geliyor şuan bu plan.

Tüm bu kargaşa içerisinde yazık olacak olan iki şey var. Biri Arda, biri NilMet aşkı.

Arda'nın başına bir şey gelecek diye korkuyorum. Bir gün sete gidip kurşun falan mı döktürsek? Her yol Arda'ya çıkıyor. Halbuki bahar yeni geliyor. Şöyle Pelo ile pikniğe gittikleri, eğlendikleri bir kaç anısı olmasın mı?

Ya NilMet aşkına ne demeli? En başından beri bu aşka mesafeliyim ama dizi başladığından beri ekran karşısında beni alev alev yakan tek aşk da Metin ve Nilüfer aşkı. Bence dizideki tüm çiftlere inat, aşklarını en tutkulu yaşayanlar onlar. Ama her ikisinin de geçmişten taşıdığı yükleri çok ağır. Bu nedenle bu aşkın alevi sadece bizi değil, onları da yakıp kavuracak.

Bakalım tüm bu hesaplaşmalar nasıl son bulacak?

 











BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER