Şubat ayının ortasında yani sezon ortasını geçmişken, hem de dizi sektörü çok uzun bir süredir tamamen entrikalar-vurdular-kırdılar üzerine kurulu hikayeler ile ilerlerken biz nasıl bir sevap işledik ki bu kadar hoş bir romantik komedi ile ödüllendirildik? Sinirlenmeden, ekran başında kanser olmadan sadece gülerek, eğlenerek vakit geçirmeyeli ne kadar uzun zaman olmuştu hiç düşündünüz mü? Şu ana kadar izlediklerimden o kadar memnunum ki 5. bölümünü devirmiş olmasına yani kısacası geç kalmış olmama rağmen, diziyi her hafta yorumlamak için talepkar davrandım..
Geçen hafta bıraktığımız yerden başladık bu bölüme de. Açıkçası Ertan konusunun bu kadar erken açığa çıkmasını zaten beklemediğim için o olayın Zeynep tarafından geçiştirilmesine şaşırmadım. Lâkin Zeynep'in anlık bir zaman diliminde yaşadığı şoku ve duygusal kırılmayı, gerek sesindeki titremelerle gerekse de elini kolunu nereye koyacağını bilememesi ile bize son derece güzel gösteren Özge Özpirinçci bir alkışı hak ediyor bence. Zeynep'in kendini topladıktan sonra da her zaman ki densizliklerinden birini yapan Mukaddes'e haddini bildirmesi de inanın içime su serpti. Zaten dizideki tek içime sinmeyen nokta Mukaddes'in (Lale Başar), karakterden çok tiplemeye dönüşmüş olması. Kullandığı aşırı mimiklerden rahatsız olan sanırım sadece ben değilimdir..
"Ne yapıyorsun ya Vahşi!"
Uyanmayan erkeği tekmeyle uyandırmak gibi detaylar Zeynep'in iç dünyasını yansıtması bakımından benim çok hoşuma gidiyor. Öyle sert ama kırgın bir kızdan adamın saçlarını okşamasını beklemek olmaz zaten. Fatih'in "Reis'in çılgın saçları!" temalı bölümü için ise hani ne desem nasıl kelimelere döksem bilemiyorum, bu kadar komik bir an olamaz. En az 10 kere izlemişimdir.
Tıpkı benim vesikalık fotoları, aynı doğallık!
Buğra Gülsoy için de iki satır yazmadan olmaz. Bugüne kadar hep zengin ama ukala, içten pazarlıklı ve züppe rollerine aşina iken fiziksel olarak en ufak bir değişikliğe gitmeden yine zengin ama böyle sıcakkanlı böyle naif bir karaktere dönüşmesi cidden inanılmaz. Eski rollerinde de son derece inandırıcıydı ama hep benzer karakterlere can veriyordu, şimdi ise tam tersine. Sanırım iyi ve çok iyi oyuncu arasında fark da bu.
Fotoğraf çekimlerindeki sahneler birçok romantik komediden aşina olduğumuz anlarla bezeli o yüzden özel olarak belirtecek bir şey göremiyorum ama bir detaya dikkat çekmek isterim. Çekimlerin ardından arabada otururlarken Zeynep "Sıkıldım, yoruldum" diyerek söylenir, o sırada Fatih balonların ipine ayağıyla basmayı farkında olmadan bırakır ve Zeynep ani bir refleksle uçup giden balonları yakalar. İşte doğallık bu! Ha bence o "an" özel olarak senaryoda belirtilmemişti, birden spontane gelişti ancak ne fark eder?
"Düğünden mi kaçtı?"Zeynep'in Fatih için güvenliği tartakladığı sahne de yine güzel bir detay içeriyordu. Zeynep, güvenliğinin terk mi edildin imasını duyduğunda bir an için bile olsa duraksadı, yüzü düştü. Hala kanayan bir yaraya sahipti çünkü.
Şekercizâdeler Konağı'nda bulunan hısım akrabayı ilginç bir şekilde yerde selamlamaları da ayrı güzeldi doğrusu! Gerçi etrafta kimse olmasa bana pek ayağa kalkacaklarmış gibi gelmedi ama neyse.. Tabii ki bölüm boyunca Orhan'ın her taşın altından çıkması da eğlenceliydi..

Anam velede bak!
Geldik Fatih'in imtihanına. Bugüne kadar izlediğimiz bölümlerde hep Fatih'in fedakarlık yapan taraf olduğunu görüyoruz. Evet Zeynep de yeri geldiğinde bir iki anı kurtardı ama totale baktığımız tartı çok net bir şekilde Fatih'e doğru çekiyor. Zeynep'in hastalığı ve ardından yaşananlar da hem bize hem de Zeynep'e, Fatih'in ne kadar iyi bir "insan" olduğunu bir kez daha gösterdi.. Gerçi sobayı yakarken ben hemen dibindeki perdelerde alev alacak ve ev toptan ısınacak sanmıştım ama olsun.. Ayrıca Fatih her acemi baba gibi acı gerçekte çabucak yüzleşti. Bez değiştirirken birinci kural, menzil içinde durmamaktır!
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Elbet gelecek bölümlerde "O benim oğlum!" cümlesinin geçtiği yıkıcı anlar göreceğiz. Ama benim asıl merak ettiği iş o raddelere geldiğinde Zeynep, Fatih için neler yapacak?
Not: Yadigar Hala seni seviyorum. "Gökte yıldız ay misun da kemençeme yay misun?" Dilime dolandı yahu!
Valandil..