Prangalarca boynuma taktığım sensin*
Dekorun gölgesi, ama aslında yaşananların aşka vurduğu zincirler...
Bu ikinci haftadır gözümüzden yaş, boğazımızdan yumru eksik olmuyor ama, MedCezir harika bir bölüm izletti bize. Şimdi bana kızanlar olacaktır, ayrılık var, bir mutlu gün yok mu, acıdan mı besleniyorsun June diye. Ama yaşananlar bu kadar gerçeğe uygun yazılıp, oyuncular bu kadar sahici oynayıp, ortaya böyle harika bir seyirlik çıkınca, çok seviniyorum, evet dramdan besleniyorum. Kızmak bile bunun bir göstergesi düşünsenize, ağlamaktan hem oyuncular hem biz helak olduk, orası ayrı…
 
Şimdiii günlük çemkirmemi de yaptığıma göre; önce kuaföre dip boyaya, sonra da sahnelere, bir ara da Kenan'a hastaneye uğrarım.
 
Öncelikle bir takım saydırmalarım var, adresini tahmin edersiniz: Nevin! Bir kere Yaman’ın mahkemesine gelmemesine mi, yoksa Kenan odaya çıkınca refakatçi olarak kalmayıp, tırıs tırıs Hasan’la eve yollanmasından mı başlasam bilemedim. Tamam, Yaman’ın hâkim karşısına çıkışında, içeride kimse yoktu. Ama insan bir gider, oğlu serbest kalacak mı diye kapıda endişeyle bekler. Hadi onu bırak, Kenan’ın yanında gece kalmadı bile ya. O beğenmediğimiz Giray bile, korkusundan da olsa Kenan’ın yanındaydı. Ama lafa gelince bir dünya… Oğlu serbest kalmış, insan bir sarılır, oh çok şükür en azından dışarıdasın falan der. Yok! Hemen; Mira ile evlenemezsin! Hani Orkun’a kızıyoruz ya, Nevin’in de saplantı konusunda, şu saatten sonra ondan aşağı kalır yanı yok. Kadının tek düşündüğü Yaman’ın Mira ile beraber olmaması gerektiği. Yalnız bir de sözlerinin Yaman üzerinde hiçbir etkisi olmayacağından o kadar emin ki, hemen Hasan için “beni bir tek o terk etmedi” diyor. Tamam canım, hadi gidin Hasan’la takılın işte. Bir de apar topar ilk iş, Buluterler’e gidip bakıcılığı bıraktı. Tabi pavyon sahneleri ağladı, Nevin Nevin diye. Bakın şuraya yazıyorum, hastane masrafı falan ayağına, bir haftaya kalmaz sahnelere dönecek bu Nevin! Vallahi içim soğumuyor bu kadına karşı. Neyse çok bile yer ayırdım, geçiyorum.
 
Bakın aynı şeyi Beren için söylemeyeceğim. Bölüm yayınlanırken ona saydıranlar da çoktu, ama Beren’in böyle davranması çok doğal. Mira evin büyük çocuğu olarak ailesinin mutlu günlerine daha çok tanık olmuştur, ama Beren muhtemelen sürekli kavga içinde olan ebeveynlerini gördü sadece. Yaşı ve karakteri gereği, sadece kendisinin düşeceği durumu düşünmesi çok normal, Yaman’a kızması da, düşünsenize yaşadığı tramvayı… O yüzden ona hiç kızmadım.
 
"Bıraksaydım da rahat rahat Selim'le ilan-ı aşk etseydiniz değil mi?!" by Deniz
 
Saydıracaklarım listesinde Nevin’i hemen ardından Deniz geliyor. Sedef’in dediği gibi, gerçekten Selim dışında gideceği hiç mi bir yer yok Allah aşkına?! Ay bir de onun yüzünden peydahlanan savcı çıktı başımıza. Savcı da nasıl bir savcıysa, Eylül’ü bile biliyor gerçekten. Serezler’i araştırırken magazin sayfalarını da es geçmemiş herhalde. Magazin demişken, şu akıllı telefonlar ne çok iş açıyor başımıza farkındasınız değil mi? Peki Deniz’in babasına ne demeli, sen o kadar istihbaratta çalış, sonra gel, emekli esnaf amca kafasıyla hareket et, fikirsiz! Bir de gelip köşe yastığı gibi Serezler’in evine kuruldu. Ama iş kaçmaya gelince kafa zehir gibi çalıştı, boza istermiş. Şimdi bu adamın kaçması ile o savcı pençelerini iyice bileyleyecek. Artık Mira’yı mı nezarete alır, Yaman’ı mı tutuklatır, Selim’i mi barodan attırır, seçenek çok. Yalnız çok güldüm, herkes o kadar belaya batmış durumda ki “polis acaba hangimiz için geldi” diye hepsi endişelendi. Önceden, gün geçmiyor ki Altınkoy’da bir felaket olmasın derken, şimdi zaman kavramı dakikalara indi. Bir ara Selim şimdi feryat etmeye başlayacak dedim. Bir yandan Mira, bir yandan Yaman’ın hukuki işlemleri, bir yandan Deniz’le babası, bir de Bay Aşk’ın fenalaşması, iyi dayandı vallahi. Aman diyeyim Selim’cim aklın da adın gibi kalmaya devam etsin, ne yaparsan sen yaparsın, şu durumların hukuki boyutunu düzeltmek için…
 
"N'oldu korktun muuu!"
 
Mira’nın bölüm başında annesine “n’oldu korktun mu” çıkışına bayılsam da Sude’nin durumuna da üzülmüyor değilim. Sahi ne olacak hali? Asım Şekip biletini kesti, Faruk’un durumu ortada, gerçekten yatacak yeri yok şu anda. Hadi en azından boşanma işi bir süre ertelendi, o da Sude’nin şu dünyada kalan tek müttefiki Orkun sayesinde. Yalnız Sude’nin entrika zekâsı, Eylül’le Gamze’nin hayran olduğu kadar var, terziden elbise sipariş etti kadın ya, hangimizin aklına gelir terzi yoluyla basın açıklaması yapmak. Alkışlıyorum. Tabi onun bu haline hayranız diye, Yaman’a bir teşekkür bile etmemesini göz ardı edecek değilim. Çocuk Mira’yı korumak için suçu üzerine almakta bir saniye tereddüt etmedi. Suçu üstlenmek, Sude’nin aklından bile geçmedi, unutmayacağız.
 
Gözündeki o bir damla yaşa kıyamam ya!
 
Dünya bir yana Yaman bir yana. Çağatay Ulusoy’un bu bölüm yine Yaman’a, aşkına, yüreğinin büyüklüğüne, döktüğü gözyaşlarına inandırmasına dair satırlarca cümle kurabilirim. Bir de hem onun, hem de Serenay Sarıkaya’nın sıfır makyajla ağlarken bu kadar güzel görünmeleri… İçim parçalanıyor resmen ikisine de, harikasınız. Yaman’ın bu kadar doğru adam oluşunaysa hayranım gerçekten. Mira’ya bağlanması çok zor oldu, ama şimdi neden bu kadar zor bağlandığını bir kez daha anlıyorum. O, bir kez bağlanınca, uğruna her şeyini feda edebilen bir adam. Bir insan aşkının arkasında bu kadar durabilir mi? Çok zor! Yaman’ın her defasında koşup Mira’ya onu sarsacak kadar büyük bir kuvvetle sarılmasını izlemek ne güzeldi öyle! Şu saatten sonra Yaman’a kötü bakan gözler karşısında beni bulur, söz söyletmem.
 
Şu gözyaşının güzelliğine bir bakar mısınız
 
Bu bölümün yıldızı olan Mira’yı ise en sona sakladım. Hepimiz Mira’nın en başından beri, bu aşk için sarf ettiği çabayı biliyoruz. Bu aşkın mimarı Mira. Her ne olursa olsun, hiç vazgeçmedi, arkasında durdu, savaştı. Yeri geldi gururunu, sağlığını, ailesini, her şeyi hiçe saydı. Ve şimdi de, öyle bir karar verdi ki, tam bir prenses olduğunu kanıtladı.
 
Kusura bakmayın bu hafta mutlu foto yok
Onlar ağladıkça biz: Yazık bu çocuklara yaa!
 
Bu büyük aşkın, yaşananlarla, ailelerinin elleriyle karalanıp, zarar görmesindense, onu bu haliyle korumayı, saklamayı seçti Mira... Yalnızca büyük aşk hikâyelerinde rastlanabilecek bir karar bu. Yaman Mira’nın suçunu üstlenerek, nasıl kendine rağmen aşkına sahip çıktıysa, Mira da kendine rağmen aşkını korudu, zarar görmesin diye, kendinden geçti. Öyle gibi görünse de aslında bu bir vazgeçiş değil, Mira kolay yolu seçti, hiç değil. Mira, bu kararıyla aşkı yaşayıp örselenmesine izin vermektense, onu olduğu haliyle sakladı. İşte bunun için bir prenses Mira.
 
Bir gün daha yaşamak istedi. Aklında güzel bir son gün daha kalsın istedi ve sonunda da sessizce gitti. Bu aşkın bu şekilde bitmemesini nasıl istiyorsam Mira’nın da bu kararını o kadar destekliyorum. Tabi bir yandan da Yaman’ın aşkına güveniyorum. Bu ayrılık onlara iyi gelecek, olaylar çözülüp sular durulduğunda, herkes tarafını belirlediğinde, ben yeniden birbirlerine koşacaklarına inanıyorum, hiçbir şeyin aşka gölge düşürmeye yetmeyeceği zaman…
 

 *İzlerken de yazarken aklımda Sezen Aksu'nun Belalım şarkısı döndü durdu. 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER