Bu ülkede ortada hiçbir neden yokken sırf
birinin\birilerinin işine gelmiyor diye işinizden olabilir veya işyeriniz
mühürlenebilir. Tıpkı bizim Nevizadeler’in başına geldiği gibi. Firuz
Efendi’nin yoluna taş koydukları için restoranları mühürlendi hem de olmayan
hijyen problemleri ileri sürülerek. Çözümü basit, 8.500 liralık cezayı öder
dükkânını açarsın tabii paran varsa. Paran varsa ağasın, paşasın ama ya yoksa?
İşte o zaman alnının teri ile para kazanmaya çalışırsın.
Bugüne kadar bir sürü başarılı operasyona imza atan,
tonla badireler atlatan, iki kere 1 milyon toplamış Nevizadeler’e 8.500 liralık
ceza elbette koymazdı. Onlar yine bildikleri yoldan gider, ihtiyacından
fazlasına sahip olan pis ellerden adaletli bir şekilde çalarlardı bu parayı ama
artık yola Ceyhun’la devam ediyorlar ve ona verdikleri bir söz var. Nevizadeler
verdikleri sözden döner mi? Elbette dönmez. O halde ellerinden ne geliyorsa
yapıp bu parayı kazanacaklarına inandılar. İnandılar diyorum çünkü onların alın
terine maalesef para verilmiyor bizim memlekette.
KarYar şarkılarının akustik versiyonlarına bayıldım!
Ekibimiz yine seyrine doyulmaz bir operasyona imza
attı. Evet, operasyon diyorum çünkü sadece konusu değişti. Çalmak yerine kazanmak.
Sanata bakışımız ve sanatçıya
verdiğimiz değer ortadayken bizim çiftlerin para kazanma konusundaki
girişimleri hüsranla sonuçlandı elbette.
Ferdi Derya'dan yetenekli çıktı.
Karlos ile Yaren’in şarkı söylemesini hatta oyuncu
olan Derya’ya Ferdi’nin eşlik etmesini bile anladım da Tuncer ile Bahadır’ın ne
demeye pizzacı olduklarını anlayamadım. Tabii ki en çok onların sahnesinde
eğlendim. Sürekli ‘aclanmış’ halde dolanan Tuncer ile çocukluğunda oyun
hamuruyla oynadığını bile hayal edemediğim Baho’nun pizza yapması ve sonuna
kadar da yaptıkları işin arkasında durmalarını hayranlıkla seyrettim. Özellikle
Tuncer’in pizzası geciken adama verdiği derse bir alkış isterim! Sen pizzan 9
dakika gecikti diye ekmeğinin peşinde koşan adama söylenir siparişi geri
çevirirsin, o teslim edemediği siparişin ücreti kadar maaşını eksik alır çünkü
çalmak kolay, kazanmak zordur.
E adam siyasete atılıyor rol yapmasını bilecek.
Kim derdi ki bir gün Hayati Nevizadeler’e çare olacak.
Karşındakinin bir açığını bulamayınca belden aşağı oynayan bir siyasi sisteme
sahip olduğumuz için her siyasi gibi Hayati’de bundan nasibini aldı. Neyse ki
hem Hayati hem de bizim ekip bu işten kârlı çıktı. He eğlendim mi? Pek
sayılmaz. Nevizadeler bir şekilde bu parayı toplamalıydı bu şekilde topladılar.
Alan mutlu satan mutlu sana ne oluyor derseniz de ne Hayati’nin düşürüldüğü
durum ne de Nevizadeler’in onlardan yardım isteyen birinden faydalanmaları
hoşuma gitmedi durum bundan ibaret.
Yandı buralar dedik dedik yanıp kül olmayalım şimdi de?
Ha yandı ha yanacak derken sonunda ciddi ciddi yandı
bak buralar! Geçen hafta imkânsızlaşan KarYar öpüşmesinden yakınmıştım bu hafta
sanırım hep birlikte muradımıza erdik. Biz muradımıza erdik de onların tadı
damakta kalacak zira gerçekten yanma tehlikesi atlatacaklar gibi gözüküyor.
Umarım lanet Firuz’un pis adamı güzelim konağın zarar görmesine neden olmaz.
Bak o işte o zaman kimse tutamaz beni!
Bu bölüm de güldük, şarkı söyledik, eğlendik ama yine
bolca düşündük. Hem bölüm hem de dolayısıyla yazımda sisteme göndermelerde
bulunsak da aslında daha önce çözülmesi gereken bir problemimiz var, o da
şiddet. Servet Abi’miz yine muhteşem bir konuşma yaptı en kulağa küpe edilesinden.
Onun sözünün üstüne söz söylemek bana düşmez ama yeri gelmişken söylemek
istediğim bir şey var. Şiddetin giderek normalleştiği şu günlerde medyanın ve
özellikle de toplumumuzda ilgi odağı olan dizilerin şiddet algısı üzerinde
etkisinin büyük olduğuna inanıyorum. Hemen her dizide gerek fiziksel gerek
psikolojik şiddetin ayyuka çıktığı bir zamanda Ulan İstanbul’un şiddet algısı yaratacak hikâyeler sunmak yerine
aksine bu algıyı eleştiren ve yıkmaya çalışan bir tavırla hareket ediyor olması
beni çok mutlu ediyor. Böyle bir dizinin varlığı bile umuttur bizim için. Emeği
geçen herkesin fikrine ve emeğine sağlık…