Finalde Ateş’in söylediği
sözler de olmasa bu hafta pek mühim şeyler izlediğimiz söylenemez. A tabi bir
de Hasret’in Mehmet Emir için namlunun ucunda durduğu sahne var. Ateş’in ailesinin ölüm
emrini veren kişiyi Allah’a havale etmesi hiç içime sinmemişti. Yazılarımda da bunu
hep yazmıştım. Çünkü bu türlü bir vazgeçiş hikayeye de, Ateş’in karakterine de uygun
değildi. Bir kanun adamı, cinayet azmettiricisini nasıl adalete değil de ilahi
adalete teslim ederdi ki? Üstelik bu da yetmiyormuş gibi buna sebep olan
kadının oğluna nasıl “abi” derdi ki? Peh. Neyse ki Ateş 20 küsur sene
öncesinden gelen o tertemiz görüntülü!, renkli! video kayıdıyla gerçekleri
yeniden hatırladı.


Ateş’in sarfettiği o son cümle ile hikayenin akışı
değişmiştir hanımlar, beyler. Bahar’ın bir Atahan olduğunu öğrendiğinde aşkı yeni
bir imtihandan daha geçecektir. Güzel yazıldığı ve çekildiği takdirde ki ben
ekibe güveniyorum müthiş tutkulu ve aşk dolu sahneler izleriz. Şimdiden
heyecanlandım desem yeridir. Fakat şunu da belirtmeliyim ki, o tutkulu
sahnelerden önce oldukça ağır ve trajik sahneler de bizi bekliyor olacak. Büyük
sırrın ortaya çıkışıyla Bahar tüm hayatının koca bir yalan olduğunu farkedecek.
Bir aşk çocuğu olarak dünyaya gelmenin bedelini bu kadar ağır ödemenin hesabını
da mutlaka soracak. Belki bu yüzden en çok kızdığı kişiler Hasret ve Mehmet
Emir olacak. Anne hasreti çekmeyen, Atahanlar’ın parasında gözü olmayan,
hayatının aşkını bulmuş Bahar sizce de şu an çok daha mutlu değil mi? Büyük yalanın
ömrü kısalıyor. Gerçekler Ateş’i “ailem” dediği kadından, aşktan koparacak.
Bahar’ın tutunacak dalı kalmayacak. Nuran, İlyas ve Efsun’a ise pek de bir şey
olmayacak. Yusuf Bey’in cinayeti aydınlanmadığı sürece onların çekeceği pek de
bir ceza yok. Aksine Bahar sayesinde refah bir hayata hızla kavuşmaları
muhtemel. Tabi Bahar bir Atahan olmayı kabul ederse. Kısaca diyorum ki, büyük
sırrın ortaya çıkmasına hazır mıyız?

Mehmet Emir ile yıldızım
barışmıyor, bilen bilir. Bu bölüm beni sinirlendirmeyi yine başardı. Fulya’ya Hasret’i
sevdiğini söylediği sahneyi çok acımasızca buldum. İnsan böyle de söylemez ki
karısına. Bu itiraf Fulya için bir kırılma noktasıdır. Yıllarca bunu bilerek
yaşayan bir kadın olmasına rağmen, bu sözlerden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi
olması beklenemez. Çünkü bu konuyu hallettiklerini düşünmüştü, hatta biz de
öyle düşünmüştük. Ben Fulya’nın hamile kalacağını ve çocuğunu Mehmet Emir’den
uzakta büyüteceğini düşünüyorum. Diğer cepheye bakarsak, baba, eş ve abi! olarak
karnesi zayıflarla dolu Mehmet Emir, bir
oğul olarak üzerine düşeni yaptı! ve Edibe Hanım’ı kaçırmaya çalıştı. Elbette
ki şaşırmadım. Diziyi izleyen hiç kimse buna şaşırmaz. Çünkü o öyle biri. Böyle
davranması karakter açısından istikrarlı, sıkıntı yok. Sinan Albayrak’ı da yeri
gelmişken tebrik etmekte yarar var. Mehmet Emir’e hayat verirken çok başarılı.

Mersin’deki Yusuf Bey’in
abisi ve tayfasını anlamakta epey zorlandım. Bu kadar çok eli silah tutan,
intikam ateşiyle kavrulan adamlar hiç mi İstanbul’a gelip “Yusuf abim nerede?”
demez. Osman’ın intikamının almaz. Salih gelip haber vermese dünyadan haberleri
yok. “Şehrimize Mehmet Emir gelmiş, dur biz hesap soralım” demek olmamış.
Hasret’in kendi hayatına, geçmişteki aşkına sahip çıkışından etkilendim, güzel
sahne olmuş. Sanırım İclal Aydın’ı bir süre göremeyeceğiz. Öyle bir hisse
kapıldım. Eğer gitse bile iyi bir zamanlama ile tekrar aramıza katılacak ona da
eminim. Çünkü Bahar’ın annesi o, çok uzağa gidemez. Bu arada yeri de gelmişken
Güleser nerede?

Efsun’un Bahar’dan sonra
bir de Hülya’nın kimliğine bürünmesi bence komik değildi. Bahar’ın kişiliğine
büründüğü bölümden de zevk almamıştım. Bu çoklu kişilik bozukluğu halleri bende
“İzleyiciyle dalga mı geçiyorlar?” hissi uyandırıyor. Efsun olarak Hülya olmaya
çalışmasını anlarım ama “ruh hastası” kıvamındaki tavırlarını izlemekten
hoşlanmıyorum. Efsun’u eğlenceli bulduğum zamanlar elbette ki oluyor. Efsun
karakteri onu yazan ve oynayan açısından oldukça keyifli ve bir o kadar da zor,
bunu ıskalamayalım. (Gerçi okuduğum bir yazıda Ceren Moray Efsun’u oynamanın “kolay”
olduğunu söylemişti ama bendeki hissiyatı öyle değil ne yazık ki) Hikayeye katkısı da elbette ki çok büyük.
Fakat oya gibi işlenmesi gereken bir karakterin bazı bölümler bu kadar
karikatürize edilmesine gönlüm razı değil. Efsun’un yaptığı kelime hatalarının altında
yatan sebepler sırf biz gülüp eğlenelim diye değil elbette. Ait olmadığı,
mecburen iliştirildiği o hayatta varolma savaşı, tutunma şekli. Masaj yapan
kadını azarladığı sahneden bir hikaye daha çıkar mesela. İçinde bulunduğu durum
son derece trajik ve vahim aslında. Efsun spor yapan, masaj yaptıran zenginleri
hedef alıp dalga geçtikçe keyiflenmemiz doğru olmaz. Zengin fakir demeden, yalan
söyleyen, hayatları çalan, adam öldüren herkes bizim derdimiz olmalı.
Bu hafta dizinin etiketi “mumbar”
olsaymış! O kadar çok mumbar sohbeti döndü ki sanırsın Gelincik Yokuşu
bölgesinin yöresel yemeği. Tamam, konağa mahallesinin geleneğini taşımaya
çalışan, köklerinden kopamayan ailenin çabasını taşıdınız, elbette ki anladım
da, yine de bu mumbar konusu epey uzun geldi.
Bu hafta beni
heyecanlandırdınız. Gelecek bölümlerle ilgili güzel sinyaller aldım. Hepinizin
gönlüne sağlık.