Bir gece ıslak gözlerle uyandım ve bakındım etrafa… Duvarlar
üzerime geliyor, fotoğraflar şerit halinde gözümün önünden geçiyordu. Sızladı
içim, elini tutmak istedim o kadının; ama bana uzak durdu. Hafızam pek net
değildi, derken başka yerlerde sürüklendim durdum… Bunları sevdiklerinin
yanında olan birisi söyleyemezdi ya da bambaşka olaylar olmalıydı bu kadar
derin düşündürebilen…
Tarık Uygun’u geçen hafta tam da ailesini bulduğu yerde
bırakmıştık, nasıl geçecek bir hafta demeye kalmadan bir sonraki haftanın
telaşı sardı içimizi. 33 bölümdür büyük kavuşma anını bekleyenler derneği olarak
tüm üyeler ile beraber odadaydık, hop yerinden kalkanlar, peçete kolisini bitirenler, komşu desteğiyle ayakta duranlar ve minik izleyicilerle beraber
koltuklar full doluydu. Haftaya tribün yapmayı düşünüyorum, tam da zamanı hem.
Ar Kadınları vs Güneş !...
Bana Tarık, Tarık dediler, oysa ben Engin Ar olmalıymışım.
Neler oldu, kimler geldi kimler geçip gitti bitti. Mükemmel
oyunculuklar hikayeyi öyle bir yoğurdu ki herkes diziden çıkıp gerçek hayatta
hissetti kendini. Hasta bedenine rağmen o gözyaşlarıyla içimize işleyen
hisleriyle Ayşenil Şamlıoğlu (Mukadder) – ki sesinin kısıklığını sahne arasına
başarıyla yedirdin- Erman Okay’ın (Zafer Ar) titreyen bakışları, aklımızı
çıkaracak kalbi, o babaannenin nefesi, özlemi, sarılışı, derin duygusu … Bazen,
“Lütfen, 5 dakika reklama girsin diziiii” dediğimiz cümleyi anında yediren
bölüm yapmışlar. 5 saniyelik reklama “Bit artık”, diye haykırdık. İçlerinde
belki de ilk bu akşam diziye göz ucuyla bakanlar da vardı, tabi sonra kopamayıp
ilk bölümden itibaren izledikleri haberini aldık. İçlerinde diğer dizileri
izleyenler de olup 1 dakika diye en az 15 dakika izleyenler de mevcut. Hatta
maçın devre arasında heyecanını 10 misli çıkaranlar da…
Cümlelere sığmayacak kadar görkemli gece, diziyi FİLM
tadında sunan oyuncular vardı. Senaristlerin kalemlerine sağlık ki değişime
değişiklik göstermeyen Gazanfer yapmışlar. Her cümleden kendine pay çıkaran adam
yapmışlar, iyi ki yapmışlar. Esma Sultan ile birlikte o iki hüzün arası neşe
tohumu ekmişler. Bir Pelin var ki hayatının erkeğinin yanında yerini
sağlamlaştırmak için bir vakit dayısının yanına çıkan, bir Cüneyt var ki, her
anlarında yanlarında olan, bir komiser var ki İÇİMİZDEN BİRİ olan, bir Miray var
ki yalan yalanı doğurur tezine örnek olan, bir Fatih var ki yarine gittikçe bayılan,
bir Can yapmışlar ki candan sever pek çok, bir Gülay var ki yanlış ilaç içip
DOĞRUCU DAVUT olan…Ne güzel olmuş sahi o Gülay. Bambaşka karakteri, farklı yolla değişim ile bizlere sunan ve bunun tadına varmamızı sağlayan, arada tekrardan isteyeceğimiz.
Güneş : Kaçırsam mı seni eski Tarık, yeni Engin?
Tarık’ın hayatına doğan Güneş, içindeki tedirginlikler
birbirini kovalarken, sevgisiyle mantığının birleşimine tepkisinin ne
olacağının HENÜZ farkında olamayan el kızı. Daha ilk tanışma arifesinde PELİN
YEĞEN tarafından “Müstakbel Gelin” sıfatıyla olup, iş yaptırma potansiyeline
sahip Güneş. Yetiş Esma, sana da kalmaz ya artık bu Tarık hadi bakalım. İlk
tanışma kadar, ilk olaylı yemeği de geçirdik, ilk misafirlerin geldiğinde
takdim etme, ilk kız beğendirme çabaları … Kocamın Ailesi daha yeni başlıyor
millet, duymayan beri gelsin…
En minik atom karıncası Pelin’den, kötü karakteri Rıza, yuva
yıkan Fulden’i, Sefer’i bekleyen Şeniz’i, takılarıyla, renkli tokalarıyla,
olmayan migreni, biricik oğluşuyla Esma Sultan’a, Can, Fatih, Gülay, Miray gibi
genç oyuncularına, müziklere, kalemlere, sazlara sözlere, giden mendillere,
gelen çaylara, hop oturup hop kalkan eller için uğraşılan emeklere değer bölüm
vardı. Bir hikayeden daha fazlası vardı, ekip olabilme duygusunun içine “Müsaitseniz
size oturmaya geleceğiz, birkaç saatini alırız ‘ı” , “ Biz her zaman bekleriz’e”
getiren cümleler vardı. İçinizdeki o aile ortamı, içimize bulaştığı için yalnız
bırakmıyoruz.
Nesine kanka?
Bir anda sımsıcak bir aile, hem de en kalabalığından, bir
anda 3kız kardeş, 1 sevimli yeğen, anne, baba, babaanne ve kolayca bulunamayan,
nadir amca. Engin ismine tepki vermeyen Tarık :) . Sahi, Almanya’daki ailesinden de bir ses yok? Gözden kaçmadı
söyleyeyim. Türkiye’ye geldiyse de yıllarca aile olarak bildiği kişiler
nerede? Ben mi görmedim diyeceğim de yok yok o son “Gece kaçamak kazasını”
gören olarak kaçırmamışımdır. Tam da FaMir bu bölüm mutlu, Ar ailesi bu bölüm
huzurlu derken, bir hasret biterken öteki mi?
Sevdiklerimizin kıymetini bir an bile unutmayacağımız, her
saniyesini dolu dolu yaşayacağımız keyifli zamanlar, biraz hasretle bol
aksiyonlu, çokca neşeli yeni bölüm beklemeler, sevgiler …