Geçen
hafta yine nikah sahnesini göremeyince umudumuzu kesmiştik ki arabayı ters ters götüren şoför Hikmet, aracı Sıddık'a
devretmiş pür neşe ile nikah yoluna devam halde bulduk. Yüzlerde neşe
ile koltuklarımızda yerimizi aldık. Araba içinde en huzursuz olan Damat Cemal,
müziği açan Sıddık’a "aman kıs", yolda duran Sıddık’a "aman durma" yine şalı
arabaya havlu niyetine bağlayan Sıddık’a "aman bağlama" diyip duruverdi. İlk kez
evlendiğini, gönlünce mutlu olması gerektiğini anlattılar da, rahatladı biraz, çok şükür.
Cemal, daha önce geldiğinden, nikah salonu konusunda yabancılık çekmedi, malum daha önce
Kamuran, upuzun ayaklarıyla hızlıca kaçıvermişti. Aslında korkudan kimseyi
istemeseler de, içlerinde “Ah, keşke ailemiz yanımızda olsun”, bakışı vardı,
kısmetse bahara, yaza... Nikah şahitleri gelemeyince, Gül & Cemal çiftimizin şahitleri konusunda verilmek zorunda kalınan karar %
99,99 oranla Hikmet Seval & Sıddık
üçlüsü oldu.

Hey, biz geldik.
Hüsnü, Yusuf, Kaan ve Niyazi tayfası ayrı araçlarla yola çıkıp, buluştular. Herkes bir an önce nikaha yetişip olayın detayını çözmeye çalışma gayesindeydi. Bünyamin'in sakarlığıyla önce Yusuf Baba ekibi, Hüsnü Baba aracına bindi. Aracın hızından Kamuran baya etkilendi; ama bünye o kadar sağlam ve kalp o kadar güçlü ki, nikah yolunda 2 defa araçtan düşmesine rağmen toparladı kendini. İlerleyen zamanlarda bunun OLUMSUZ YAN ETKİLERİ görülür mü bakacağız?Herkes
bir telaş içerisindeyken bizim Celal, yanına yol arkadaşı Ayten’i de alarak
kitap imparatorluğunun temellerini atmak üzere bir sürü kitap aldı. Eeee ,
grevler, sözler kolay değil. Yalnız bir de onları zamansız alması olmasaydı,
iyiydi. Napcan, o da Bizim Celal…. Nikah salonuna gelinir de, sırlar verilir
mi? Bu sefer bu nikah kıyılacak dedi senarist, heyyy uyuma Güzel Köylü
seyircisi… İşler, tam istenildiği gibi oldu. Niyazi’ye yüz puan benden, siz de
daha az veremezsiniz ki, dimi?

"Kim, kimin ayağına basar bilmeyiz, ikimiz bir ömür birlikteyiz".
Niyazi, iki
ara bi benzin istasyonunda bulduğu telefonla hopp Cemal’e haber. Bahşişleri
dağıtan damat, soluğu hemen memurun yanında aldı ve Aslan yürekli görevli,
kırmayıp arabasını da aldığı gibi doğru deniz manzaralı salona. Hikmet deliymiş,
peh!.. Mis akıllı, aldı sandalyeleri, taktı paraları. Bir de enfes şahit ki
duysun tüm ahali…
Mis gibi havada, enfes ortamda kıyıldı nikah. Kaç genç kızın hayaline kazındı bu
sahne, bilemezsin eyyy senarist ;) Bundan sonra nikah yeri için rezervasyon
alırsa manzara hiç şaşırmayın. Nikahımızı kıydık, konfeti yağmuru, müzikal
lezzeti aldık.İşte muhtarımız can, ayarlamış yine olayı. Oysa o takım elbiseli ergen mafyaları kimimiz misafir nikah konuğu, kimimiz nikah öncesi Sultan Ana ajanı, kimimiz de Gül'ün fedaileri sanmıştık. Bu nikah asistine şık gol de Bayan Alkan'dan geldi ve artık Gül Alkan olarak balayı odalarına doğru yola çıkardı yakışıklı damadı.

Sahiden evlendik mi şimdi? by Cemal
Onlar
erdi muradına, biz çıkalım kerevetine... Demek isterdik; ama iş nikah işe
bitmiyormuş, dakika bir gol 3! İlk hamle Hüsnü Baba tarafından geldi. Yolda
hız, arabada ip-keser bulunursa suçlu olur, gidersin hapse. – Bir şiir
bekledim de gelmedi- Hamle iki, köyden otele giden Kaan’ın ablası ve evet, balayı çifti ile aynı
otel, hatta karşı oda! 3. Hamle de Doktor Kaan: "Ablanız tarafından otelden çağırılıyorsunuz"

Ne kadar ezik oğlum!...
Otelin
yemek salonunda ablasıyla Gül’ü görünce, Cemal’in de karakolda olduğunu
öğrenince içine sular serpildi. Zavallı Kaan, acıdım ben şimdi ağlasam mı? Şaka
şaka aldatırken iyiydi , dimi? Ohhh olsun sana … Kaan’a kral dairesindeki ismi
vermeyen resepsiyonist arkadaşa selam,
karakoldaki Hüsnü Baba ile kaldığımız yere devam …
Celal
oğlan, baktı abim evlenip bana sıra gelmiyor, kendini verdi dağa, taşa, kitaba…
Ev baskınına gelen polisler ortalığı dağıtınca toparlaması kolay da nasıl
anlatılacak olanlar? Sanıldı mı kitaplar Hüsnü Baba’nın!... Memur Bey iyice
dinledi ki, örgütünün sadece AHIR ile sınırlı olduğunu anladı. Serbest kalınca
eşi, evlenmediğini de öğrenince oğlunun bayanlar da bir kahkaha, başladılar oynamaya.
Şöyle
kafamı yasladım ve düşündüm. Düğüne herkes razı olsa, alkışlarla evlenilse,
köyde sevinçle karşılansa bu durum, hiç atışmasalar, sıkıntı da olmasa… Hemen beynimin
içindeki flashback’i sildim. O yüzden daha çok merak etmiyor muyuz? Gül ile
Cemal evlendi; fakat daha açıklama yapılacak, belki ayrı diyarlara gidilecek,
kimbilir bi ihtimal Sultan Ana’nın torunu değiller, belki de bir çocuk
barıştıracak aileleri? Hayatın Ege’sini getiriveriyola gız, görüp durun mu gari
? İndi başlıyor asıl macera, neler oluu durcak…
Niyazi’ye
bir de +5 averaj verdim. Sultan Ana’nın düşürdüğü için yıkadığı telefona bir
paket pirinçle çözüm buldu; çünkü pirincin içine koyulan ıslak telefon ya da
dediği gibi fön makinesine tutulan telefon kuruyor. Tabi , bu işlemi anında yapmak
gerek, öyle bir hafta, on beş gün yaparsanız sorumlu değiliz canlar. Hem,
Bünyamin’e arabasını dokuz binden, ondokuz bine nasıl sattığını da gördük. Aşkıyla işi karıştırmayıp aklıyla pratikliği
harmanlayan Niyazi mest etti bizi.
Cemal’in
baştaki tedirginliği, en son aldığı telefonla gördük aslında. Sahi, Dudu’ya ne
oldu?
Muğla'da olamasak da hissetmemiz için buyrun, sevgiler…