Cansu’nun
Hazal gibi kaçmak yerine Özkan’a sarılması ile kapamıştık bölümü. Evet, Cansu
karakteri gereği Özkan’ı hemen sahiplenmiş hatta “Özkan Baba” diye hitap
etmişti. Özkan’ın, Cansu’yu alıp kokoreç yemeye götürmesi, sahlep ısmarlaması
hatta kızına olan bakışlarında sevgiden başka bir şey göremedim. Acaba yine ne
planlar peşinde diye düşünürken, onun aslında gerçekten kızını tanımak, onunla
vakit geçirmek istediğini gördüm. Taa ki Cihan’dan Cansu’ya telefon gelene
kadar.

Cansu’nun
Özkan ile beraber olduğunu öğrenen Cihan deliye döndü ve kızını almaya gitti.
Tam da bu sırada Özkan, Prag’dan aldığı kolyeyi Cansu’nun boynuna takmak
üzereydi ki elinde kaldı. Ne lanetli bir kolyeymiş ne Gülseren’e ne de Cansu’ya
yar oldu. Cihan kendince haklı olarak gidip Özkan’ın ağzını burnunu dağıttı ama
burada Dilara’ya kesinlikle hak veriyorum. Kaba kuvvet hiçbir şekilde çözüm
değil. Nitekim de Özkan’ın daha da hırslanmasına sebep oldu. Artık ne kadar
para verirsen ver ikna olmaz. Para demişken Keriman’ı es geçmek olmaz. Cihan’ın
önerdiği rakamları kardeşinin reddettiğini öğrenince çıldırdı. Şu hayatta
parayı Keriman kadar çok seven var mıdır acaba?
Bir de Rahmi
var. Parayla her işini halledebileceğini sanıyor ama onun da gücü bir Keriman’a
yetiyor. Rahmi’yi elinden kaçırmamak için ne çok çabaladı bu bölüm. Olan da 200
bin Euro’ya oldu. Rahmi’nin sıkı pazarlığı sonucu fiyatı 500 bine çıkaran
Keriman, 160 bine razı oldu. Ah Keriman ahh yine, zarardasın.
Ama Alman çikolatası Rahmi Bey lütfen bir tane alın..
Özkan’ın
Cansu’nun karşısına çıktığını öğrenen Dilara, onu Almanya’dan getirmekle ne
kadar büyük bir hata yaptığını geç de olsa anladı. Ama Cansu’yu görmesini engellemek adına ürettiği fikirler de Hazal’ı yaraladı. Ve bir kez daha Dilara’nın ne kadar kötü bir anne olduğunu,
Cihan’ın da Dilara’nın aksine ne kadar iyi ve sevgi dolu bir baba olduğunu
anladık. İlk defa Hazal için üzüldüm bu kadar şeyi hak etmiyor diye düşünüyordum
ki eski Hazal geri döndü ve Gülseren’in doğum gününü bile kutlamadı. Bırak
doğum gününü, hal hatır sormak için bile aramıyor kadını.
Haftalar
sonra Cihan ve babasının arasındaki uçurum ilk defa kapanmaya başladı. Bence
bir iki güzel söz ve kucaklaşmaya hemen kanma Cihan. Yakında alacaklılar yine
kapınızı aşındırmaya başlayacak. Rahmi kumarda battıkça batıyor bir de oğlunu
vuranın Alper olduğunu öğrenince gözü döndü. Levyeyi kaptığı gibi soluğu
Alper’in yanında aldı. Umarım Alper ölmez de işler iyice çıkmaza girmez.
Bu bölümde
bütün dertler yine Gülseren’i buldu. Hiç mi yüzü gülmeyecek bu kadının. Bir tek
Derya ve oğlu doğum gününü kutlarken biraz yüzü güldü ama Özkan’ın hediyesi
yine o gülüşe gölge düşürdü. Tam her şey yoluna girecek derken önce işinden
oldu sonra da Derya’nın akrabaları gelince kaldığı evden oldu. Burada Derya’ya
da sinir olmadım değil. Madem dükkan açıyorsun, fırının parasını arkadaşından
borç kabul ederek parayı alacağına, ortak yapsana? Kadın zaten hem işsiz hem de evinden oldu. İki
arkadaş beraber çalışırdınız ne güzel.
Çaresizlikten tekrar Keriman’ın evine dönen
Gülseren’i hiç hoş şeyler beklemiyordu. Eve dönüşü ile birlikte tekrar aile
olacaklarını düşünerek umutlanan Özkan, umduğunu bulamayınca deliye döndü.
İşler daha da çirkinleşmeden Gülseren o evden ve Özkan’dan kurtulur umarım. Çünkü
artık Gülseren’i daha fazla acı çekerken görmek istemiyoruz…