Ülke olarak bir haftaya üç kadın, bir asker, bir
gencecik fidan ve eğlenmek için kartopu oynayan bir gazetecinin acı ölümlerini
sığdırdık. Ortalık kan gölü iken Ulan
İstanbul 35.bölümü ile yüzümüzü güldürmeyi başardı. Meğerse ihtiyacımız
olan tek şey aşkmış! Aşktan yakalım bu gezegeni, sonra bağıralım: YANDI
BURALAR!
Biz ne kadar aşktan, sevgiden bahsetmek istesek de bu
bölüm de, sağ olsun, Firuz güneşimizi kesme konusunda ısrarlıydı. Kısaca
hatırlarsak geçtiğimiz bölüm Ceyhun, artık Nevizade olmuş, bir elinde
Nevizadeler’in diğer elinde ise Firuz’un dosyasını kaptığı gibi karakoldan ayrılmıştı. Ceyhun elindeki dosyalar servet değerindeydi. Biri zaten
Nevizadeler’in ipliğini pazara çıkaracak olan dosyaydı. Ona boynumuz kıldan
ince ama Firuz’un dosyası. Piğğğğ! Nesilden nesile aktarılacak, hukuk
öğrencilerine “Nasıl kanunsuz adam olunur?”u anlatacak dev bir eser niteliğinde.
Müdür de
milletvekilliğine adaylığını koysun, kesin seçilir.
Hoş, bu ülkede bayrağın önünde içini dökersin, hemen hayırsever
iş adamı olursun da kimse sesini çıkarmaz. Firuz da öyle yapabilir. Önümüzdeki
bölümlerde görürüz artık. Lafı yine dağıttım. Hıh, evet, dosya diyordum. Firuz’un
dosyasında “klasik bir örgüt yapılanması” olduğunu anladık. Firuz’un arkasını
toplayanlar bir iş adamı, bir emekli albay, bir gazeteci ve bir müsteşarmış
meğerse. Şaşırdık mı? Elbette hayır! Peki, ilk önce hangisinden başlanmalıydı? Tabi
ki paranın kaynağından. Para giderse güç de giderdi. O zaman Nevizadeler, ilk
hedefiniz Âdem Simit. Ben bu Adem Simit’i nereden tanıyorum diyecektim ki
üniversitede girdiğim ilk ders aklıma geldi. Aklımda kalanlar “Ceteris Paribus”
yani “Diğer tüm durumlar sabitken” kalıbı ve “modern ekonominin kurucusu” Adam
Smith. İşte bunlar hep serbest çağrışım.
Seni hiç sevmedim süt oğlan, babanı da sevmezdim
zaten.
Hemen plan yapıldı. Eskinin hortumcu bankacısı, çapkın
işadamı Simit, şimdi aile babası olmuş ama aklı hala aşna fişnede. İnsanın ar
damarı bir kere çatlamaya görsün zaten o çatlak ne dikiş tutar ne silikon. Hem
ne demişler: Eline, beline, diline hâkim olacaksın. Simit’in tüm bu uzuvlarının
yatakta ne kadar gevşek olduğunu Nevizadeler sayesinde ilk önce biz, ardından
tüm ülke görecekti.
Nevizadeler version
1.2.0.
Şimdi orkestra arkadaşlarımıza bir alkış lütfen:
Kumandada, her zaman olduğu gibi, Kandemir, goygoyda Bahadır-Tuncer ikilisi ve
fotoğrafçı kılığında Ferdi ve Karlos ama en çok alkış ilk kez milli olan Ceyhun’a.
657’den sonra ilaç gibi gelmiştir. Kerataaa. (Yalnız Ceyhun’un, olaya
Nevizadeler’den daha motive olmasına ne diyorsunuz? Gören duyan da 100 yıldır
Nevizade sanar. İşi mahvetmesinde 100 yıllık değil 1100 yıllık Nevizade
sanılmasının bir sakıncası yok.) İlk balkonculuk deneyimi de fena değildi hani.
Gerçek gazetecileri Tuncer ve Bahadır oyaladı. Hem de izinsiz gösteri yaparak.
Çocuklar, Tuncer’ciğim, sizin iç güvenlikten haberiniz yok mu? Şimdi o polisler
ellerinde hâkim veya savcı kararı olmadan üstünüzü, eşyalarınızı, arabanızı
arasa ne olacak? Tezgâhı tehlikeye atıyorsunuz, atmayın. Böyle fikirler bulup,
çapulculuk yapmayın, rica edeceğim. Hadi böyle fikirler buldunuz; nerede sizin
gaz maskeniz? Maskesiz eylem mi olur? Ayrıca biber gazına limon olmaz.
Sirkeeeee!
Hatırlamayan bizden
değildir.
Bahadır ve Tuncer dışarıda çapulculuk yaparken,
yapılanmanın finans ayağını çökertmek isteyen dış mihraklar Ferdi ve Karlos da
Simit’i ilk önce kendi isteğiyle sonra hatun kişilerle habersiz bir güzel
çektiler. İşte bunlar hep ekonomiyi yöneten görünmez eller.
Ceyhun görüntüleri iyi çekmiş. (İnsanın içinde olacak.)
Görünmez eller, yani Ceyhun’un elleri, Simit’i
çektikten sonra kaseti medyaya servis ettiler. Tabi Simit de ayaklarını
totosuna vura vura, ya Allah, Dubai’ye. Hiç düşündük mü acaba, neden Dubai? Ama
fark etmez. İsterse Pekin’e, istemezse… Pensilvanya’ya kadar yolu var. Önemli olan
Firuz’un finansörünü kaybetmiş olmasıydı. Kaybetti. Hadi geçmiş olsun.
Elimde ufak birkaç kötü ayrıntı daha var. Onlardan da
bahsedeyim, aşka zaman kalsın. İlki Esra’dan. Artık Nevizadeler’e nasıl bir kin
beslediyse artık 6 ay sonra Firuz’un yanında olduğunu gördük.
Yav he he!
İkincisi yine Firuz'dan. Kötü haber başka nereden gelir ki? Bu sefer Firuz, Nevizadeler’in dükkânına
göz dikti. Adem Simit operasyonun ardından Firuz da Nevizadeler’in ekmek
teknelerini kapattırmak niyetindeydi. Sabah dükkâna gelen Nevizadeler, Shan-li
yerine zabıtaları görünce, şok! Ben eminim ama ya, Nevizadeler halleder bu işi
de. Dükkânı, Firuz’dan geri alırlar. Sıkıntı yok.
Bu bölüm, yüksek ve komik başlayan Hayati sahnesi
benim için acı bitti. Hayati, kendisine ekol bir siyasetçi seçerken süperdi.
Demirel, Özal, Ecevit, Bahçeli derken en sonunda elinde sopayı kaptı. Sopayı
görür görmez dilimden şu sözler döküldü: “Vurmayın, öldüm!” Anlayacağınız
Hayati de meclise giden yolun nerelerden geçtiğini öğrenmişti.
Cevap veriyorum: F) Hiçbiri
Neyse, tekrar maceramıza geri dönelim biz. Ceyhun, en
azından Nevizadeler’in çete olduğunu öğrendi. Gariplerim Şehriban ve Maşuka ne yapsın? Onların hiçbir şeyden haberleri yok. Ceyhun’un
polislikten uzaklaştırılması dâhil. E nasıl olsun? Şehriban evindeki reyting ölçüm cihazıyla reytinglere yön veriyor. Ülkenin dizi piyasası Şehriban’dan sorulur
artık. Bir kanalı çevirdiğinde, diziye bir bölüm daha şans verirken kapattığı
kanal diziyi bitirme kararı alıyor. Ya Şehriban teyzeciğim, anneciğim, benim
için Kanal D’yi açar mısın? Ulan İstanbul
diye bi’ dizi vardı. Onu internete taşıdılar. Yerine de Beş Kardeş’i koydular. Çok güzel. Benim için izler misin?
Maşuka ise sevgililer günü için Kandemir’e yüklenme
peşindeydi. Fransız öpücüğü tüm mahalleliye öğretirken, kendin Alman biralarını
içiyorsun kızım. Tam olarak hocanın dediğini yap, yaptığını yapma kafası. Sonunda
sarhoş halinle Kandemir’e saldırmasaydın, iyiydi. Hatırlasana, dükkândaki o
akşam ne kadar güzeldin. Biraz tatlı, biraz sert ama gözlerinde o âşık kadın
havası. Aynen o yolda devam etmelisin.
Aşk yolunu Maşuka’dan açtık efsane çiftlerimizle devam
edelim o halde. İlk önce Karlos ve Yaren. Bir insanın görüp görebileceği en
güzel sevgililer günü sofrasını kurmuşlardı.
Tam olarak hayalim bu. (DUYURULUR.)
Laf döndü dolaştı ve öpücüğe geldi. Maşuka zaten konu
ile ilgili bize teorik bilgileri vermişti. Ama mahallenin teyzelerinden pek bir
şey anlamadık. Öpücükcülüğü yeni öğrenenler için adeta bir travmaya dönüşmüş bile
olabilir. Daha somut, daha gerçek, en azından gerçeğe yakın örnekler görmek
isteyen arkadaşlar da olabilir. (Ben değil, arkadaşlar istiyor.) Onlar öpücüğün
faydalarını sıralarken birden bedenlerine bir enerji geldi. Tam hava ve zemin
öpücükçülük için müsait hale gelmişti ki Maşuka her şeyi mahvetti. Duduşlar
birbirine yakın, nefesler hissediliyor, gözler kapalı, gönül gözleri açık… Off
ya! Biz, kaç bölümdür bu öpücüğü bekliyoruz senin haberin var mı Maşuka? Hem sen
bir kere yapıştın Kandemir’in dudaklarına. Bu çocuklar onu da yapamadı. Gençlerin
önünü açalım artık ya. Adem Simit bile kızları, Allah yarattı demedi, bir güzel
öptü. Bırakınız öpüşsünler, bırakınız sevişsinler. Bu nedir yahu?
(Sessizlik)
Ferdi ve Derya bu bölüm öpücükcülük için en uygun
örnek oldular. Adettendir dediler, sevgililer gününü adına yakışır bir şekilde
kutladılar. Ortamın havasını bozan tek şey lafın sürekli Ceyhun’a gelmesiydi.
Ayol, ben olsam “Bu kadar bahsedeceksen ona git.” derdim. Ferdi’nin kızdığı
kadar var yani. Lütfen susun ve öpüşün!
Bazı çiftler konuşmamalı…
Ve tabi ki kendimi adeta onlardan biri hissettiğim
saplar masası. Gıyas’ı saymazsak Tuncer ve Bahadır’ın piizine bir de Servet Abi’nin
sohbeti eklenince… Sap olduğum için üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. Ama ne
diyor Servet Abi: “Aşk bir nasip işidir, hesap işi değil. Her aşk bir muamma.
Kiminin vicdanına atılan taş, kiminin fakir gönlüne atılan aş, kiminin de
gözünden akan yaştır.” (…) Ve “Sandığın kadar değil yandığın kadardır, aşk!”
(Ahh, damarım yandı!) Bahadır haklı aslında iletişim arttıkça daha yalnız
kaldık. Ama ya bir türlü iletişime geçemiyorsak. Bu yüzden aşkımızı söyleyemiyorsak?
Ya da yüzüne baktığımızda yanaklarımız al al oluyorsa, heyecandan dilimiz
tutuluyorsa? Onu ne yapacağız? (Konuyla ilgili yardımlarınız ltf, tşk, iç.)
35.bölüm benim için Müzeyyen Senar ile başladı
Müzeyyen Senar ile bitti. Tıpkı her aşkta olduğu gibi. O bizi bıraktı ancak
dünya döndükçe, aşk kalbimizi yaktıkça biz onu bırakamayız. Selam olsun!
"Nesimi’ye sorduklarda o yar ilen hoşmusun
Hoş olayım olmayayım, o yar benim kime ne"