Sizler Poyraz’cığım Karayel’i geçtiğimiz Çarşamba
tv’den izlerken ben yeni taşındığım evimde sessizlikle sohbet halindeydim.
İnternetimin bağlanacağı cuma gününe kadar bütün arkadaşlarımın dizi hakkında
konuşmasını yasakladım. Ancak Poyraz Karayel deyince herkesin suratında ekşimsi
bir ifade oluştu. Ben yine de yemedim içmedim internete eriştiğim ilk saniye
dizimi açtım izledim.
Öncelikle emin oldum ki ham 115 dakika süren bir
bölümde sadece bir günlük bir hikaye izlemek konsantrasyonu çok düşürüyor. Bu bölüm
son 10 dakikaya kadar ‘ne assam acaba’ diye, yeni evimin duvarlarını incelemeye
aldım. Bir bölüm içinde bir çok olay olmasına rağmen bütün bunların sadece
güneş doğup batasıya kadar olması da dizinin gerçekçiliğini sarsıyor. İnsan bir
gün içinde kaç kırılma noktası yaşayabilir ki? Örneğin bu bir günü doldurma meselesi
yüzünden baştaki karakol sahnesi uzadıkça uzadı.İnsan en çok sevdiğine
yüklendiği için ben de bu aralar yüklendikçe yükleniyorum Poyraz Karayel’e,
çünkü çok sevdiğim karakterleri sıkıcı akışa kurban etmek istemiyorum.

“feministliği bırakacaksın, evinin kadını
çocuklarını anası olacaksın!”
İlk bölümden beri beklediğim Ayşegül Poyraz itirafı
bile bu bölümü, en sıkıldığım bölüm yapmaktan kurtaramadı. Ama yine de
Poyraz’ın önce öküzlüğün kitabını yazıp sonra süt dökmüş kedi misali Ayşegül’ün
kapısına dayanması, ağzım kulaklarımda sırıtmama neden oldu. Neticede az hödük, arada romantik, her daim ironik Poyraz hareketlerinin hastasıyız.

“Ben bu adama ‘baba’ derim bence”
Dizide en az Ayşegül – Poyraz elektriği kadar, bir Bahri
Baba - Poyraz enerjisi de kesinlikle mevcut. Bahri Baba’nın Poyraz’a oğlunu
getirmesi ile Poyraz için ‘efendim’ olan Bahri, ağız dolusu ‘Baba’ oldu.
Böylece Poyraz, Ayşegül’ün güvenini bir süreliğine kaybetse de, en baştan kaybettiği
babayı buldu. Poyraz’ın Bahri’ye ‘baba’ deyişinin tonunda da tıpkı Bahri
Baba'nın diğer manevi evlatlarında olduğu gibi yıllardır eksikliğini çektiği
bir duygu, devrilmez bir çınarın gölgesinin huzuru, düştüğünde kaldırılmanın
güveni vardı.

Çocuklarının parmağında oynattığı ebeveynler örneklemesi
Hatta işi abartırsam, Ayşegül ve Poyraz yalan
krizini aşınca, bu ikilinin baba kavramı üzerine çatışmasını iliklerime kadar
izlemek isterim. Çünkü babası tarafından terk edilen Poyraz, Bahri babayı fark
etmeden babası yapmışken, Ayşegül’ü ‘bulmuş da bunmakla’ suçlayabilir.
Bu bölüm anlamadığım şey, Poyraz, önce Sadreddin’in
Kulaksız’ı salıvermesine sonra karısı ile CD muhabbetine şahit olmuştu. Ama
Sadreddin’in cinayet CD’si Baba’nın eline acayip tesadüfi bir şekilde, kuru
temizlemeden gelen ceketin cebinden geçti. Peki biz Poyraz’ın eline Sadreddin
ile ilgili kozların geçmesini boşuna mı izledik? “Vardır bir hikmeti” deyip ‘bu
sahneler olsun hem de daha çok olsun’ köşemize geçelim.

“Atsam olmuyor, satsam olmuyor”
Boşuna izlediğimiz şeyler gibi bu dizide iyi ki
izlediğimiz şeyler de çokça mevcut. Yan karakterlerin birer buz dağı gibi
görünenin ardında bilmediğimiz derin parçaları olduğunu düşünüyorum. Bu aralar
Zülfikar’ın derinliklerinde saklı travmalara yelken açsak da her ilerleyen
bölüm ile Sefer, Sema ve hatta Taşkafa’ya doğru ilerleyeceğimizi düşünüyorum.
Hatta isterim ki Taşkafa’nın bu bölüm göze batan yok oluşlarının arkasında da
bir hikaye gizli olsun.
115 dakikanın son 15 dakikası ise baştaki 100
dakikaya inat, odak toplamada çok başarılıydı. Ama bu bölüm benden en büyük
alkışı sonunda şaşırtmacalı final yapmamasıyla topladı. Son birkaç bölümdür
sürekli önemli bir şey olmuş gibi seyirciyi kandırıp aslında hiçbir şey olmayan
finaller izledikten sonra çift bombalı final, kızgın kumlardan serin sulara
hissi yarattı şu karlı günlerde.

“Ben bu Poyraz’la ilk defa tanışıyorum”
Bölüm bombalarından ilki, Ayşegül’ün, Poyraz’ın
babasının yanında çalıştığını öğrenmesiydi. Ve en güzel olan bölüm ‘pat’ diye
orada bitmedi, biz Bahri Baba’nın büyük bir keyifle Ayşegül ve Poyraz’ı
tanıştırmasını da izledik. Zaten Poyraz’ı içten içe fahri evlat ilan eden Baba
için, bunu resmileştirmenin en güzel yolu Poyraz’ı kızına almak olacaktır. Bu
yüzden bu sırrın patlaması çok zamanında oldu. Bundan sonrasının daha da
keyifli ve dolu dolu olacağını düşünüyorum.
Bölüm sonu ikinci bomba ise patlamak için geç kalmış
ama henüz bozulmamış olan, Sadreddin’in Kulaksız’ın oğlunu öldürme hadisesiydi.
Bunu, Bahri babanın öğrenmesi ile başlayan sürece, biz kısaca ‘Poyraz’ın Umman
ailesindeki yükselişi’ diyeceğiz. Çünkü ‘muhafızlar üçlüsü’nün de Sadreddin’e
yardım ettiğini öğrenmesi ile Bahri baba Umman İmparatorluğu’nu emanet etmek
için evlatlarından Poyraz’a sadece güvenebilecek. Diyebilirsiniz ki “Ayşegül ve
Sema ne oluyor”, onlar kadın olduğu için onlara imparatorluk falan emanet
edilmez. moda tabir ile ancak korunup kollanabilir! Bahri Baba’nın adaletini, şefkatini ne
kadar sevsem de maalesef ki aile içinde ataerkil bir yapılanma anlayışı var.
Sonuç olarak sıkıldığım ama aslında olmasını
sabırsızlıkla beklediğim olaylarla dolu bir bölüm izledim. Bu sıkıntı nasıl
atılır bilmiyorum ama bölümün daha hızlı akması gerektiğine eminim. Haftaya
gözlerimizi alamadığımız bir bölümün yorumunda görüşmek üzere.