Dünyanın en şahane müziği, Melih Kibar’ın o her seferinde
insanın yürek tellerini birbirine çarpan Neşeli Günler bestesi ile (tam adı bu
mu bilmiyorum açıkçası ama bu isimle bildiğimden) başlayan bir İstanbullu Gelin
bölümünün kötü olmasını beklemiyordum tabii ve çok şükür ki hayal kırıklığına
uğramadım. Boranlar gibi bizim de bir türlü ait olamadığımız İstanbul’dan
kurtulup konağa dönmeyi uzun zamandır bekliyorduk, nihayet oldu. Olur olmaz da
dizi eski tadını buldu sanki.
Geçmiş değil bugün gibi birbirlerini yaşayanlar
Bölümün kahramanı hiç tartışmasız Garip Bey’di nazarımda. Konağın
icralık olan tüm eşyalarını satın alıp bir depoda tutan, sonra da biricik
nişanlısı Esma Sultan gelmeden evi eski haline getiren Garip’in aşkı gözlerimi
doldurdu. Bir zamanlar Esma ile ayrılmak zorunda kaldığı konak kapısında bu
sefer onu karşılayan kişi olmak, ona ‘Hoş geldin’ diyebilmek Garip’i ne kadar
duygulandırdıysa bize de o kadar dokundu, Esma ne kadar hoş bulduysa biz de o
kadar bayıldık bu işe.
Ve diğerleri
Elbette her biri birbirinden kazma Boran kardeşler bu işe
bozuldu. ‘Bizim evimizde bizi mi karşılıyor?’ diyen mi ararsın, ‘Gözlerim
kanadı’ diyen mi? Hele Faruk’un Garip’e ‘Bunu kabul edemeyiz, öderiz’ tadında
cümleler kurması ne kadar kabaydı. Garip’in bu jestini, bu inceliğini kaç
milyar doların da olsa ödeyemezsin Faruk, anlamanı beklemiyorum bunu zaten. Osman
bile doğru dürüst bir teşekkür etmedi, ondan sonra kış bahçesinde konağa mektup
yazmalar filan. Üzgünüm ama Osman, sen tam bizim hayal ettiğimiz kişi
değilmişsin, onu epey anladık.
Ergenliğe doyduk biz tatlım
Osman demişken hemen Aylin Aslım tarafından canlandırıla
İpek’in kuzeni Gülbin’den bahsetmek isterim. Sosyetik kalabalıklara girip ‘Burada
herkes sahtekâr’ gibi aşırı bayat tespitler yapması ve kalabalıktan sıkılıp
yukarı çıktığında da Osman’la karşılaşması içimi daraltan bir klişe oldu ama
bölümün güzelliğini bozmamak için pek takılmak istemedim. Osman’la aralarında
romantik bir yakınlaşma olacak gibi, Dilara ile olmayacağına iyice ikna olmamız
için yapıyorlarsa tamam ben inandım, zorlamaya gerek yok.
Beklediğimize değdi
‘Boranlar Bursa’da’ partisinde Osman ve müstakbel yeni
sevgilisinden ne kadar sıkıldıysam Esma Sultan’ın haşmetli dönüşüne de bir o
kadar vuruldum. Esma’nın ‘Konağım da konağım, soyadım da soyadım’ diye
tutturmasına evet başlarda ben de kızıyordum ama konaktan uzak geçen
günlerimizde anladım ki o konak Esma için gerçekten yuva ve konağın yuva olması
da ancak içinde Esma varken oluyor. Gururundan taviz vermeden geçirmeye
çalıştığı onca ayın yorgunluğundan sonra parmağında âşık olduğu adamın yüzüğü,
yanında ailesi ve başının üstünde konağın çatısıyla Esma ne kadar gururlu ve
eskiden olduğundan farklı olarak bu sefer ne kadar içten bir şekilde mutluydu.
Tabii yine ‘Âlem aile görsün, namımız yürüsün’ havası da vardı buram buram ama
bu sefer ön planda olan kendisiydi, kendisi, Garip ve ailesi. Bir de Kıymet sen ne gevşek bir insanmışsın, bölüme leke düşmesin diye bu sefer bahsetmek istemiyorum.
'Gerçekten film mi izleyeceğiz?' by Adem Boran - 2018
Esma’ya bu büyük mutluluğu yaşatan Adem’in kendisi de hayatında belki de ilk defa mutlu olmaya çok yaklaşmış gibi görünüyor, zaten o
da bunu ‘İlk defa geleceğe doğru bir adım attım’ diye anlattı. Adem’in artık
kendisi ile bir araya gelmek için ısrarcı olmadığını görünce Dilara’nın buna
bozulması ne kadar canımı sıktıysa Güneş’le Adem’in dünyanın en romantik filmi
Çikolata’yı izlemesi de beni o kadar neşelendirdi. Güneş karakterine uzun süre
alışamadım ama artık Adem’le olmalarını net bir şekilde istiyorum. Ülfet
hayatımızdan bir daha dönmemek üzere mi çıktı onu tam anlayamadım ama.
Bölümde manasız bulduğum birkaç şey de oldu tabii. Nurgul’le
kocasının o şahane evlerinde yaşamak yerine konakta Boranlar için çalışmayı bu
kadar heyecanla karşılaması bunlardan bir tanesi. Diğeri ise İpek’in kariyerine
devam edecek olması. Yani buna sesli gülmekten başka bir şey yapamadım
açıkçası, Fikret gibi ‘Kariyerine başlamış mıydın ki devam edesin?’ demek
istiyorum sadece. Bir de Faruk’un gidip Süreyya’ya bir okul tutması tamam
romantik ama yine de keşke önce bir sorsaydı kıza. Faruk her zaman biraz
buyurgan, her zaman en iyiyi kendisi biliyor aslında, iyi bir şey yapmaya
çalışırken bile değişmiyor bu. Neyse, bu bölümün mutluluğunu Faruk’la da
bozamayacağım.
Boranlara mutluluklar, diziye bol reytingler, bizlere iyi
seyirler dilerim.