Ölürsem, ölürsün!
Bol karakol sahneleri içinde bir bölüm bitti. Turgut bıraktığı yerden sanki hiç gitmemiş gibi devam ediyor kötülüklerine. Bir de yanına Belgin'i aldı yolları açık olsun! Bölüm sonu yanağa konan öpücük nasıl bir zafer öpücüğüydü öyle. Sinirlenmemiz için yazıldıysa çok başarılıydı. Güzel bir gol oldu ama şaşırmadık. Tabii sabrımıza biraz daha yüklenelim bence. Bundan sonra iki kat sabır gerek izlerken, aynı bugün gibi. Belgin'den sonra Turgut'un üzerinden giden bir hikâyemiz olmaya başladı. Çok merak ettim Turgut dönmese hikâyenin yönü nasıl olurdu diye. Belgin ile Turgut ortaklığına karşı Mahir ile Feride. Çok güzel bir eşleşme. Kimin kazanacağını zaman gösterecek elbette ama belli ki bizimkiler bu oyun sırasında büyük kaybedecek. Tabii ki şimdilik! Sahi zaman demişken; geçmeyen bir zaman dilimi var dizide bu aralar. Dizi başladığından beri bir bölüm içinde normal şartlarda birkaç günden fazla geçmiyor zaten. Geçen hafta sadece bir bölümü tek güne yaymıştık. Bu hafta ise bölüm içinde ikinci günü bitiremedik. Bölümler böyle yavaş gittikçe hafiften bir endişe sarıyor yüreğimi korktuğumuz başımıza gelecek diye. Sonra iyiyi çağır, iyi düşün diyorum susturuyorum tüm sesleri.

Ben arıyorum ama Feride bir şeyler buldu galiba.

Sinirim bozula bozula izliyorum bu ara bölümleri. Hikâyenin Turgut'un üstüne bu kadar yoğunlaşması canımı sıkmıyor desem yalan olur. Turgut'un gelişinin altyapısı oluşuyor kabul ediyorum ama bu bölüm Turgut ve karakoldan başka bir şey izlemedik. Ben Mahir'in güçlenmesine tanıklık ederiz diye her bölüm bir heves başlıyorum izlemeye. Sonra bölüm bitiyor yol aldığımız yere bakıyorum ve biraz daha beklentilerimi düşürüyorum. Tam olayların en hararetli zamanı yine ne "aşkı" diyecekler bana! Ama ben o aşkı arıyorum kıyıda köşede. Hatta birkaç dakikaya bile razı halde, yok bugün göremedim onu bile.

Mahir önce Turgut'tan, sonra da Mehmet Saim'den bolca sağlı sollu ataklar yedi. Koca bir bölüm Turgut'un Turgut olduğunu ispatlamaya çalıştık durduk. Turgut'un zekâsını iyi bilenler olarak Mahir ve Feride bu oyuna inanmadı. Her koldan bir araştırma süreci başladı. Kendini sağlama almadan Turgut'un ortaya çıkmayacağını bilen herkes bir delil peşine düştü. Ama Turgut bu. Ameliyatla doğum lekesini bile aldırmış, hiç yanlış yapar mı? Kayıp parmak izi dosyası, Kocaeli'nde ki eş dost, Turgut'un babası ve doğum lekesi derken Turgut Akın oldu mu size Korkut Ölmez. 

Viko mu o ışık anahtarları?

Ne şahane bir plan yapmış Turgut ve her detay düşünülmüş. Mendile bile özel olarak isim yazılmış. Kendi ayağı ile karakola giden Turgut çıktığı andan itibaren herkese Korkut olduğunu da  resmi olarak ispat etti ve duyurdu. Tabii bu demektir ki planlarını yapmak üzere işinin de başına geçti. Aman Yarabbi ne tatlıydı karakolda gördüğümüz Turgut. Çok sevimli bir karakterdi önceden de zaten. Gelmiş geçmiş "en tatlı kötü" kimdir diye sorsalar direkt Turgut derim. Bölümün büyük bir kısmını işgal etti diye kızgınım aslında. Ama bölüm içinde sayesinde en azından biraz güldüm. Güleriz ağlanacak halimize, o da ayrı bir konu. Turgut diziye döndüğünden beri kafamda tek sahne vardı; Mehmet Saim ile karşılaşacağı an. Eski dostlar kartlarını açık oynadı birbirine. Mehmet Saim gibi birinin Turgut'un müthiş zekâsını hafife alması ise bence komikti! Gerçek kimliğini sadece Mehmet Saim'e açıkladıktan sonra şartlarını söyledi! Aba altından sopayı gösterip bana bir şey olursa senin de sonun gelir dedi. Eceliyle bile ölmüş olsa giderken Mehmet Saim'in de ipini çekmiş olacak. Turgut'un planı öldürmek olsaydı bunu sessiz sedasız zaten yapardı. Turgut herkesi birbirine kırdıracak buna Belgin de eşlik edecek. Bir yere kadar çok güzel yol alırlar orası kesin. Biri Feride'yi diğeri de Mahir'i istiyor. İşte olay burada kopar çünkü yaşayan bir Mahir Turgut'un işine gelmez. Yani demem o ki Belgin - Turgut ortaklığı çıkarlar çatıştığı an bozulur. Bu saatten sonra aşkı bulan ve yanıp tutuşan Belgin Mahir'i canlı isteyecektir. Yoksa nasıl yesin o börekleri Mahir olmadan!

Gerçekten mi sıkıyor ne yapıyor? Güçlü Mahir'den kastımız bu değil.

Bugün Mahir ile Feride'ye dair ne yazabilirim diye düşündüm durdum bölümü izlerken. Bölüm içinde karşılıklı sahneleri kaç dakikaydı bilmiyorum. Tek bir gülüş yeter mi bize? Bana yetmiyor! Beklentiyi her defasında düşürüyorum. Her taraftan köşeye sıkışmış Mahir'i izlemek benim için hiç keyifli değil eminim ki kimse Mahir'in tekrar en başa dönmesine "aman ne hoş" oldu nidaları atmıyordur. Güçlü Mahir'i göremeden mide ağrısından gideceğim galiba. Bir de Mahir'in yalan söylemesi var ki (Feride'yi düşünmüş olsa bile) beni birkaç bölümdür inanılmaz rahatsız ediyor. Önce Seyit'i vurduğunu saklayan Mahir şimdi de Belgin ile buluşacağını saklıyor. Feride değil miydi zaten iş için görüşmesine izin veren? O zaman yalan niye söylenir? Bunlar Mahir karakterine ters şeyler aslında ve biliyoruz ki Mahir yalanı asla affetmez.
Bu kadar Belgin dedikten sonra; açık açık Mahir'i tehdit eden Belgin'e de iki çift lafım mevcut. Hayatımda hiç inanmadığım bir şey var ki o da tesadüf. Tesadüfe bakın ki ne zaman Mahir ile ilgili bir durum var Belgin orada. İyi ki Belgin geldi yoksa Mahir'i kim koruyacaktı kabadayılardan. Yoksa her defasında kim bulup getirecek aranan adresleri. Bilgilerin yeni kaynağı belli oldu peki Belgin ve Turgut ne zaman tanıştı? Başından beri olamaz çünkü en başında Mahir'i tanımıyordu bile Belgin. Artık Mahir ile Feride'yi de biliyor ki her şeyi bildiğine göre bunu bilmesi de normal. Zaten Turgut bizim âşıklardan haberdar yani böylece Belgin'in bilmeme ihtimali ortadan kalktı. Mahir'e giden her yol mubah olunca yapacağı şeylerin sınırını merak ediyor insan! 

İlknur: Ben çiftlikte falan yaşayamam apartman dairesi isterim.

İlknur'un kiminle beraber olduğunu öğrenmesi bence gayet güzel oldu. Seyis'in kabadayı olması bu aşk önünde kocaman bir duvar olacak. Evlilik teklifine verilecek yanıt az çok belli olsa bile, yeni çocuğunu kaybetmiş İlknur'un tekrar çocuk sahibi olma fikrini duyunca dolan gözleriydi en net yanıt. Songül'ün ısrarla düğün dernek işlerine devam etmesi şaşırtmaya devam ediyor. Nazif Baba gibi görmüş geçirmiş biri ilk defa gelinlik deneyen kızının hal ve tavırlardan, heyecanından ya da soğuk tavırlarından anlardı hevesini. Mutsuz bir evlilik yapma fikri bir ömür mutsuz olmaktan daha mı iyidir? Nazif Baba'nın Mahir'e hesap sorma şekli de beni çok şaşırttı. Orhan'ın "bunu abim yaptı" demesine koşa koşa soluğu karakolda aldı. Benim tanıdığım Nazif Baba önce oğluna böyle bir şey yaptın mı diye sorardı. Yok, eğer sormuyorsa onun da bizler gibi Mahir konusunda kafası karıştı demektir.

Bölüm içinde öyle bir yer vardı ki demesem içimde kalır. Kerime'nin Turgut'un yaşadığını duyduğunda verdiği tepki! Yüzünün hali, kurduğu cümleler inanılmaz güzeldi. Aslında Mehmet Saim'in ne kadar aciz olduğunu bir kez daha anladık. Öldürmeye alışmış insanlar için kimi öldürdüğünün, kime zarar verdiğinin de bir önemi olmuyor. Rahatının bozulacağını duyduğu için eşinin gırtlağına sarılan biri kendinden başkasını da düşünmez. Mehmet Saim'in Mahir'e verdiği ayar için ise sadece birkaç cümle yazıp bitiriyorum. Böylesi bir durumda o kişiye derler ki; tencere dibin kara seninki benden kara! Keşke bir yürek aynası olsa da böyle yüreği pislik tutmuş insanları herkese gösterse! Ne güzel olurdu. 

Her gönlün bir çıkmaz sokağı vardır. Gönül kıyısı bir sokağa vardıysa oradan mutlaka bir yol açılır yüreğe. Yüreğinizin çıkmazları hep sevdiklerinize çıksın.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER