Tanrı sütü, Frank Gallagher Birası...
Beşinci sezonuyla Shameless seyircisini ekran karşısına kitlemeye devam ediyor. Şunu söylemek istiyorum ki bu bölüm tüm sezonların içinde izlediklerim arasında en çarpıcı olanlardan biriydi. Kısaca Shameless’ta bu hafta ne olduğuna göz atalım.

Hiç kuşkusuz bölüme damgasını vuran başlıca iki olay; Frank’in bira yapımında bir işkolik haline gelerek gecesini gündüzünü bodrum katındaki imalathanesinde geçirmesi ve Debbie’nin ev partisiydi. Karl tekerlekli sandalyesinden memnun hayatına devam ederken, Frank’in yine ona en sadık olan oğluna işi düştü, evlerini satın almak isteyen emlakçı lezbiyenleri saf dışı bırakmak için zira kendisi bira hazırlamakla meşguldü bölüm boyunca. Karl kurnazlıklarıyla onları alt etmeye çalıştı ama görünene göre bu iş sandığı kadar kolay olmayacak. Fiona ise bence bölümün şanslısıydı, başta Davis’in kız arkadaşının bir anda ortaya çıkışı kısa bir şok yaşatsa da, Fiona jazzcı çocuk Gus ile yakınlaştı. Bir nevi hiç beklemediği bir yerden güzel bir başlangıç yaşattı Danis’in yalanı. Gus’ın daha duyarlı ve sağlam karakterli bir insan gibi gözüktüğünü düşünüyorum ayrıca müzikle iç içe yaşaması da ona ayrı bir çekicilik katıyor.  



Sheila ise ah zavallı Sheila… Bu kadına çok üzüldüm özellikle bölümün sonunda yaşananlardan sonra, fakat ona daha sonra değineceğim. Sheila, Sammy ile bir süredir sorun yaşıyor bildiğimiz gibi ve emlakçıların mahalle üzerindeki çalışmaları ve evi satın alma teklifi Sheila’ya harika bir fırsat gibi gözüktü. Frank’i evi satmak için ikna etme çabalarında, Frank’in sözleri onun kalbini bir hayli kırmış gibi gözüktü. Özellikle Frank ‘Bu ev, bu mahalle benim hayatımdaki en değerli şeyler’ dedikten sonra Sheila’nın ‘Benim hiç önemim yok mu?’ demesi eminim hepimize aynı duyguları hissettirmiştir.
 
Bu bölüm, bir diğer üzüldüğüm karakter ise Mandie oldu. Ya aslında Shameless izlerken böyle duyguları hissetmek normal değil daha çok bizi güldüren bir dizi olmuştur ama bu bölüm nedense böyle bir etkisi oldu. Mandie, bildiğimiz gibi, hoşlanmadığı bir çocukla çıkıyor ve çocuk iş için Indiana’ya gitmek konusunda Mandie’yi zorladı. Neden o çocukla çıkmaya devam ettiğini anlamış değilim ayrıca bildiğimiz gibi şiddet de kullanmıştı. Nedeni Lip’e ulaşamayacağı düşüncesi ama hala onu sevmeye devam etmesi ki bunu da itiraf etti. Lip’ten aynı karşılığı alamadığı için, erkek arkadaşının kararına uyum gösterdi.
 


Debbie’ye gelince; bu kızın büyümek, büyük hissetmek konusundaki bu denli merakını anlamış değilim. Beşinci sezonun başından beri bana hayli itici geliyor. Bence parti düzenlemekteki asıl amacı da Matt ile tekrar bir araya gelebileceği düşüncesiydi. Ama bakın sonunda ne oldu, çocuk Debbie’yi kendisine tecavüz etmekle suçladı. Şunu da söylemeden geçemiyeceğim, Debbie’nin portakal suyunu içerken ‘Ben bir kadınım’ diye bağırması da aşırı itici bir sahneydi.
 
Son olarak en bomba sahneye geliyorum, zira benim bölüm sonunda gözlerim yuvalarından fırladı. Sammy-Frank-Sheila arasındaki tartışmada Frank tüm nefretini kızına ve karısına kusuşu ipleri kopartan noktaydı. Zira onun için en önemli şey ‘Tanrıların Sütü’ diye adlandırdığı kendi yapımı birasıydı. Onlar tartışmanın hararetiyle sokağa fırlamışlarken içeride kalan adam imalathanede ya yalnış bir şey yaptı ya da Frank’in bir hatası vardı ki ev bir anda BOOM! Tabii 3’ü de şok geçirdikten sonra Sheila karavanına atlayıp gitti, Frank’in incitici sözleri mi ona şok geçirtti yoksa evin havaya uçması mı, anlamış değilim. Umarım geri dönersin Sheila…
 
Son olarak şunu söylemeden geçemiyeceğim; Vi’nin Alibi’ın üst katını süt pompalama merkezine çevirmesi harika bir fikir, kadında tam bir girişimcilik ruhu var!
 
Haftaya görüşmek üzere…


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER