İzlediğimiz
bunca aksiyon dozu yüksek bölümden sonra, MedCezir’in sevgi
kelebekli, dilek ağaçlı, köftecili, kıskançlıklı, teklifli, evetli(kalkp kalp
kalp kalp) bölümü keyfimi arttırdı. Alıştığım ve her bölümde aradığım,
incelikle kurgulanmış diyaloglar, karakterlerin oya gibi işlendiği sahneler çok
tadımlık olsa da, hepimizin Turunç Nadir sonrası böyle bir nefes alışa, günlük
hayata dönüşe ihtiyacı vardı, iyi geldi.
"Sol ayağı öne at, dizi hafif kır, silahı sabit tut, tamam Yaman öğrendim!" by Mert
Geçen
bölümün mirası, Turunç Nadir’in ölümü ve kötü adamların hapsi boylaması
hepimizin yüreğine su serpti değil mi? Yaman’cım yine kahramanlığını yaptı, bir
tekme ile Nadir’in elinden silahı aldı. Mert de artık bir iki numara öğrendi
Yaman’dan, ama yok, iflah olmayacak bu çocuk. Mert’cim, Yaman adama silah
doğrultmuşken, sen de biraz bir Robin’liğe soyunsaydın, şoförün silahını alıp,
kendinizi garantiye alsaydın ya kuzum. İşin kaymağını yemeye gelince, mangalda
kül bırakmıyorsun, bir havalar, bir havalar… Neyse ki Turunç Nadir silahı
alır almaz, kendi adamlarına yaptığı gibi, hemen tetiği çekmeye kalkmadı. Önce
bir iki laf edeyim, birkaç kötü adam kahkahası savurayım dedi.
"Buradan sonra bir baskın daha var, ona da geleceksiniz, valla bırakmam."
Yalnız Nadir’in,
silah Yaman’dayken, onu gaza getirmeye çalışmasından bir ara bayağı korktum.
“Sende de babanın genleri var” falan dedi. Neyse ki Yaman’cım bu gazlara
gelmedi, vallahi insan o silahı eline alınca içinden ne çıkacağı belli olmaz.
Zaten sonra polisler yetişip kurtardılar, rahat bir nefes aldık. Yalnız
baskına, operasyona, teşhise her yere, polisin peşine koloni halinde takılan
Altınkoy sakinleri de bu işlere iyice alıştılar. Hatta polis bile bu durumu
kanıksadı. Mert teşhis etsin diye adamları yakalayıp karakola getirmek ve orada
Mert’in karşısına çıkarmak yerine, Selim Serez’in arabasının ön koltuğuna
kuruldular, Eylül falan hep beraber, pikniğe gider gibi operasyona gittiler.
Demek ki Altınkoy’un polisleri bunlar, onlarda da bu Altınkoy ruhu var; kendi
içimizde fütursuzca savaşabiliriz ama dışarıdan bir tehlike geldiğinde
kenetleniriz.
Nadir’in
ölümüne DEV sevindim de, inceden bir endişeye de kapılmadım değil hani. Şimdi
sayko kontenjanımız açık. Dizimizin tarzı belli; dram. İnşallah Mira’nın
hastalığı tekrar ortaya çıkıp, dramlarımız oradan yürümez. Evet, “çok güldük,
kesin çok ağlayacağız” bilinçaltı mesajımdan kurtulamıyorum. Korkuyorum ne
yapayım.

Mr & Mrs Smith
Nadir’in
adamlarının yakalanması sırasında, Yaman’ın bir kahramanlığı daha olmasaydı,
hatırım kalırdı vallahi. Ama Mira’cım da, Yaman'ın kalemi olduğunu bir kez
daha gösterdi, en kritik anda Hızır gibi yetişti şekerim. Gerçi onun Yaman'ı
takip etmesi "kim bilir yine ne işler açacak başına" endişesinden çok,
"benden habersiz ne yapacak acaba" merakıydı, ama olsun. Aksiyon
aşkla buluşunca harikadır, hepimiz Speed'leri
Mr & Mrs Smith' leri bayılarak
izledik mi, yakışır, tatlısınız.
Altınkoy'daki tek Turunç; bardaklarımızdaki portakal suyu.
Eh, tüm kötü
adamlar yakalandı, öyle korktuğumuz gibi "Turunç'u gitti, suyu kaldı"
durumları da olmadı, o halde Altınkoy ruhu kendini göstersin, şov başlasın!
Önce Serez'lerdeki geleneksel "felaket sonrası kahvaltı", sonra yine
Serez'lerde daha geniş bir parti. Yalnız kahvaltıya davetsiz olarak katılan
Orkun'u, akşamki partiye davet etmemelerine DEV bozuldum. E çocuk geldi özrünü
de diledi, Yaman'cım tatlım hemen empati kurdu, oracıkta affediverdi. Yaman'ın
bu tavrına bayılıyorum yalnız. Hani Selim'in öz oğlu olsa bu kadar adil olurdu.
Orkun'a bir kafa atma fırsatı doğduğunda hiç sakınmaz ama, "yiğidi öldür
hakkını ver" in de, vücuda gelmiş hali adeta... ( ne vücut ama şakası
beklemeyin lütfen, bu hafta geçen sezondan bir sürü sahne izledim, bu bölüm
biraz daha toparlanmış olsa da(evet her bölüm kesiyorumJ) Çağatay Ulusoy geçen sezonki fiziğinde değil. Tamam
ya vurmayın. Adam her türlü yıkılır, görüyorum, hastasıyız da demiştim daha
önce, ama haklıyım kabul edin) Ne diyorduk, Orkun da adaletli davrandı,
Kenan'ın ayağına kadar gitti, teşekkür etmek için. Yalnız Kenan'ın kolye
hırsızlığı ne çabuk arada kaynadı, fark ettiniz mi? Neyse, Orkun'un gerektiği
yerde dürüst davranması, onun çok tatlı bir özelliği. Yaman'la Mira'yı da, bu
bölüm daha bir kabullenmiş görünüyordu, “seninki” dedi Mira'ya... Hep
söylüyorum şu dizi bitmeden bir Orkun&Yaman işbirliği görelim, çok tatlı
olmaz mı? Orkun'un entrikacı beyin kıvrımları, Yaman'ın zehir gibi zekâsı ile
buluşsun, bir defalık ortak olsunlar lütfen.
Al tablo diye duvara as.
Mira ile
Yaman niye sürekli arabadaydılar yalnız onu anlamadım, kahvaltıda gezelim falan
dediler de, Mira'cım, tatil ilan edilen gün için planınız bu muydu? Pek bir
yavan buldum. Üstelik ne yalan söyleyeyim, Kenan Doğulu’ya bayılrım ama,
şarkıları arasındaki en komik aşk şarkısı bence Tencere Kapak. Ben, aşk
şarkılarında böyle tabirlerin kullanılmasına karşıyım, aşk sözlerinin suyu mu
çıktı, tencere kapak diye romantizm mi olur yahu, neyse konumuz bu değil.
Mira'nın, Yaman'ın yanında cool'luğu bırakıp, standart aşık moduna geçmesine
bayılıyorum, dilek ağacına çaput bağlamalar falan... Gerçi "ünlüler
kıskançlık kategorisine girmiyor"a ve son hamlesine bayıldım, yine tam
Mira davranışıydı ama oraya birazdan geleceğim. Turunç'suz günlerde aşk ne
güzelmiş, Nevin de salça olmadı, oh!

"Ay Faruk'cuğum olur mu hiç?" (İç ses: "Şu tabloyu atmayı düşünüyordum zaten.")
Gelelim
süngüsü düşük, zehiri içinde saklı, hırslı ana kraliçemiz Sude'ye. Suçu
sonrası, Asım Şekip özlem çeksin diye, hiç oyalanmadan evden ayrılmasına
bayıldım. Evde göz önünde olsa, adam içten içe ona hırslanacak,
kabullenemeyecek falan ama, yokluğunda tavana bakıp, özleyecek. Sude'nin zekâsı
kalp ben. Bavulunu alıp, hemen eski evine geldi tabi, siz bakmayın onun otelde
yerimi ayırttım blöflerine, öyle bir rezervasyon olmadığına adım gibi eminim.
Tamam, Faruk da basiretsiz ve beceriksizliklerin kralı ama çok beyefendi, ona
da sempatim hep var yani.
Küçük kız kardeş dışlanması sesiyle Beren.
Herkes bir
şekilde yoluna bakıyor da, arada olan Beren'e oluyor, bu kış daha ne kayağa
gidebildi, ne de yaz tatili hayali gerçekleşecek bu gidişle. Tam Bay AŞK'la yaz
tatili planları yapıyordu, o heves de kursağında kalacak. Zaten Sude başbaşa
başbaşa deyip duruyor Bay AŞK'a, Berencik ne yapacak, düşünen yok! Bir de Mira
galaya da çağırmadı. Beren'cim bu bölüm bir kez olsun "olaylar
olaylar" bile diyemedi. Yalnız Beren'in galayı öğrendiğindeki titrek ağlak
sesiyle triplerine bayıldım, o kadar gerçekti ki! MedCezir'in
kardeşlik ilişkilerini bu kadar güzel yansıtmasını çok seviyorum. İşte şu başta
dediğim, karakterlerin ince ince işlenmesi bu!
Tabi Beylice kadınlarını bir
arada görmek de çok tatlıydı.
Deniz haklı çıkma derdindeyken Selim'in iç sesi: "Sedef de böyle düşünüyor mu acaba?"
Mira
Tozludere'ye gidince köfteciyi de es geçmedi elbette. Eylül'ün bile bayıldığı
şu köftecinin adresini bilen varsa bir haber versin. Köftecide gelen gala
haberi, Eylül'ün iştahını daha da açtı elbette. Yalnız Selim'in Deniz'i her
yere götürmesi? Beren duysa Eylül'den çok ona üzülürdü. O da Selim'le
fotoğrafları çekilsin diye az uğraşmamıştır kesin. En sonunda Deniz'in
Sed&Sel durumunu seslendirmesine bayıldım. Deniz gazeteci falan ama, gözlem
yeteneği hiç yok. Sude'yi biraz izlese, Selim'e bikbiklenmek yerine, Sedef'e
tırnaklarını göstermesinin daha akıllıca olacağını hemen kapardı. Gerçi Sedef
her şekilde kazanır ama, en azından Selim'in gözünde daha farklı bir yerde
olurdu. Gerçi Selim'in de Deniz'in çizgisiyle pek ilgilendiği yok, o Sedef'e
hislerinin sesli söylenmesinin şokunu yaşadı daha çok. Mesela gece eve gelmedi
ya, ben o sürede hiç Deniz'i düşündüğünü sanmıyorum. Sedef'e hislerini,
durumlarını falan ölçüp biçti kesin. Henüz ne karar aldığını bilmiyoruz, Sedef
de rengini hiç belli etmiyor. Bu arada SedSel fikrine artık tamamen alıştığımı
söyleyebilirim, hatta sevdiğim bu iki karakterin, birbirlerine ilgilerinin beni
heyecanlandırdığını bile söyleyebilirim. Bunun için ağırdan alan yazarlarımızı
gönülden tebrik ederim.
"Yaman müzisyen olursaaaa ben de oyuncu olsam mı acaba."
Galadaki
İnanç Pars'ı ise, hiç inandırıcı bulmadığımı söylemeliyim. Hayır, oyuncuyla
ilgili bir durum yok. Oraya gerçek bir celebrity yakışmaz mıydı şimdi? Mesela
İnanç Pars'ın şiir albümü yapacak hiç bir durumu yok yani! Prospektüs okusa,
daha inandırıcı olacak onlarca isim sayabilirim. Bak mesela Erdil Yaşaroğlu ne
güzel. Onu ilk gördüğümde, yer aldığı kısmı çok geçiştirme bulmuştum ama, şimdi
belli ki kendisini ara ara göreceğiz, sözlerimi geri aldım, net! İnanç Eylül'ü
büyük hayal kırıklığına uğratıp Mira'ya asıldı. Mira ondan gelen oyunculuk
teklifine sıcak bakacak da Yaman müzisyen, Mira da oyuncu olup bir Kenan
Doğulu-Beren Saat çifti kıvamında gidecekler diye çok korktum. Hayır, Kenan&Beren
çifti çok tatlı, çok yakışıyor, ama onlar bizim Yaman’la Mira’mız olarak
kalsınlar istiyorum.
"Hop dedik!"
Neyse, Mira
onu kıskançlık kategorisine sokmasa da, Yaman için böyle bir durum yok. Bir ara
kafayı gömecek sandım ama neyse ki olmadı. Yaman'ın karakterinin bu ödün
vermezliği ve racon takıntılarını çok seviyorum. Bir başkasında hırboca
durabilecek bu özellikler, Yaman'da çok romantik duruyor, doz aşımı yapıp, kafa
atmadığı sürece tabi. Parsık dedi çocuğa değil mi, hahahaha. E, hep Mert
Yaman'dan öğrenecek değil ya, bunu da Yaman Mert'ten öğrendi.
Yaman'ın sülalem rahat pozları
Odun kırma
ayrıntısının unutulmaması çok tatlıydı. Mira'nın o sesleri duyup erkeğinin hem
kıskançlığı, hem de gücünden yana göğsünün kabarmasına ne demeli? İkisine de
bayılmamak mümkün mü! Bir de üzerine Mert'in, “bir beste daha” oyunu gelince,
Mira "ayy daha fazla dayanamayacağım" diyerek soluğu Yaman'ın yanında
aldı tabi. Ama Yaman da oynamayı öğrendi, umursamaz tavırlarla Mira'yı hayal
kırıklığına uğratması süperdi. Bir de Mira’nın önünde tişört değiştirmeler
falan, seni bu tatlı aşk oyunlarında görmek çok keyifli Yaman tatlım! Ama maalesef
öğreneceğin daha çooook şey var.
Çok mu tatlısınız?
Yaman cool’luğu
bırakıp özüne dönünce, o yastık savaşıyla ortalığa dökülen tüyler arasındaki,
Yaman’ın “benimle evlenir misin” teklifine bayıldım. Hepimizin tüyleri diken
diken oldu. Çok mu tatlısınız! Ama aklımdakileri söylemezsem de içim hiç rahat
etmez.
Mesela önce
Mert’ten feyz almaya başlayabiliriz Yaman’cım! Bak o bile mogadişu mogadişu diye
ortalıkta dolanıyor. Senin, Mira’yla ayrı olduğunuz dönemde gördüğün rüya
dışında, tutku kıvılcımlarıyla tutuşmanı görmedik. Hayır, şimdi buradan “bütün
sevgililer haydi sevişin” çağrısı yapma gibi bir niyetim yok. Ama bizim MedCezir dizisinin Yaman’la Mira’sının
ilişkisi, artık bu seviyede. Ha, bunu görelim diye de diretmiyorum, ama bu hikâyeden
en büyük beklentim inandırıcılık olunca, şu durumun inandırıcılığı zedelediğini
düşünüyorum. Sen ki; yaz tatilinde kırmış olman muhtemel cevizler için, sonra
Leyla için herhangi bir inkâr yoluna girmedin. E söz konusu Mira olunca neden
böyle davranıyorsun, ha? Mira’cım da baktı ki böyle olmayacak, ayrı eve çıkalım
dedi. Ama Yaman’cım, sen bu cümlenin alt mesajını neden okumak istemiyorsun?
Geçen sezon finalinde kız sana açık bir teklif de yapmıştı üstelik. Sen
reddettin, tamam, hak verdik. Senin Mira’yla evlenme hayalleri kurduğunu Mira
da dâhil cümle âlem biliyor. E üstelik neredeyse kendine ait bir evin var. Evlenmeden
önce gerçekleştirmen gereken hayallerin yok mu? Sen, ayakların yere sağlam
bassın istemiyor musun? Üstelik görüşememe gibi durumlarınız falan da yok,
komşu evlerde, neredeyse birlikte yaşar durumundasınız. E Sude eve taşınsa bile,
bu saatten sonra, Mira ben Yaman’da kalacağım dediğinde ağzını açamaz. Eminim
RTÜK’e şikâyet konusu olmayacak manevralarınız vardır. Sen MedCezir’sin büyük düşün! Evlenmenin hayalini kurmanıza, hatta
teklif etmene asla karşı değilim. Ama acele etmeyin ne olur. Farz et
evlendiniz, nerede, nasıl yaşayacaksınız? Gelecek destekleri kabul mü edeceksin
Yaman’cım? Bu aşkın finansal sorunlara kurban gitmesine göz yumamayacağım için,
teklifine evet, ama zamanlamasına dikkat diyorum, sana bayılsam da, kız
tarafıyım, bunları söylemesem olmazdı.