Gelişmiş bir yerli dizimizin beni kıskıvrak kavrayıp
kendine bağlaması 5 ila 8'nci bölümler arasında olur. Ancak Poyraz Karayel bunu dördüncü bölümü ile başardı. Böylece kendimi dün akşam "Ay dizim başladı mı?” telaşı içinde buldum.
Geçtiğimiz bölümün son sahnesinde Poyraz’ın Bahri ailesine yakalamasının,
aslında Bahri ile ortak oyunları olduğunu herhalde hepimiz anlamıştık? Bu
nedenle Poyraz Karayel seyircisi
olarak bu küçük ters köşeye kanmadan bir haftayı rahatlıkla geçirdikten sonra
esas sabrı dizi başlayasıya kadar özet ve reklamlarda gösterdik. Ama sabreden
dervişler olarak, muradımıza da erdik, doyurucu bir bölüm izledik. Şimdi müsaadenizle
birazcık övgü içerikli cümleler sarf edeceğim.
Poyraz, ‘Bahri Baba San. ve Tic. Ltd. Şti’ deki ikinci
iş gününde önce aranan bir adamı paketlemesi, ardından da Kulaksız’a giden yolu
açan planı yapmasıyla Bahri’nin gözüne girdikçe girdi. Hatta bu hızla bir
haftaya Bahri’nin Ayşegül’ü kendi elleriyle Poyraz’a emanet edeceğini bile
düşünüyorum.
Babam diyen sevgi dolu gözler
Bahri’nin izni/emri ile oğlunun yanına koşan Poyraz’ın
babalık anlayışı gelenekselden çok uzak olmakla beraber kesinlikle işe yarıyor. Bunu, mızıka çalan babasını duyunca, Sinan’ın yumuşayan kalbinin yüzüne yansımasında görmek mümkün. Ancak o kalbi kıran, dışlanmışlık ve yalnızlık bana
çocukların da ne kadar acımasız olabileceğini hatırlattı. Ancak Sinan’ın
“bir insan aşık oldu diye bu kadar üstüne gidilir mi?" isyanı sadece çocuklara has gerçekler değildi. Ama Sinan şanslı ki Poyraz gibi insana hayatı çok fazla ciddiye almamayı
öğretebilecek bir babası var.
Bu sahneden her bölüm en az üç tane var.
Sinan’ın her vukuatında olduğu gibi bunda da Ayşegül
fonda yerini çoktan almıştı. Poyraz’ın babalık sorunlarına getirdiği öznel
çözümlere hayran hayran bakan bir Ayşegül, Poyraz’ı babalık konusunda daha da
şevklendiriyor. Ansızın ve nedensizce aile gibi olan bu üçlünün klasik Türk
tipi bir aileden en büyük farkı mütemadiyen pizza ile beslenmeleri. Ancak
farklar bunla bitmiyor, dizi içinde baba figürünün flörtleşmeye zaman ayırmak için çocuğuna, ağır ağır ve sindire
sindire oyun oynamasını tembihlemesi gibi örnekler çoğaltılabilir.
Dizimizin karşılaştırmalı baba figürleri olan Poyraz
ve Bahri’nin en büyük ortak noktaları ikisinin de evlatları peşinde koşmaları.
Ancak Bahri’nin işi Poyraz’dan çok daha zor çünkü Poyraz’ın oğlu ne kadar
babasına koşuyorsa, Bahri’nin kızı o kadar O’ndan kaçıyor. Bu bölüm de Ayşegül’ün
babasından ve adamlarından köşe bucak kaçmasını izlerken, Poyraz da çift taraflı
ajan olarak başladığı kariyerine üçüncü bir cephe ekledi. Artık Mümtaz’a
ayrı, Bahri’ye ayrı, Ayşegül’e ayrı konuşmak zorunda olan Poyraz’ın vicdan krampları
hepimize hayırlı uğurlu olsun. Sakın kinaye yaptığımı sanmayın cidden hevesle
bekliyorum bu sahneleri.
Hangi Poyraz?
Hep mi siyah - beyaz olsa ne?
İşte tam da bu noktada not aldığım bilgisayarı kapatıp
gözlerimi kırpmadan izleme moduna geçtim. Çünkü ortada Ayşegül -Poyraz yüzleşmesi
görünümlü Ahmet-Poyraz-Karayel yüzleşmesi
vardı. Yaşanan gerçekliğin donup siyah beyaz görüntüsüyle Poyraz’ın iç
dünyasına dalıp çıkmalarımız o kadar güzeldi ki az kelime, çok fotoğraf koymak
istiyorum. Ama bildiğim şey, o gece Poyraz, soyadının yalan olduğu, kalbinin
bile ona yalan söylediği Ayşegül’ün dünyasının içine, babasının Yalanlar İmparatorluğu ile savaşacak güçte bir devlet kurdu. Yalan söylemenin vicdani
yükü ile de Ayşegül’e “gitme, kal” demek yerine Poyraz, ‘gitmek çözüm değil’ demagojisi yapmayı tercih
etti.
Haydar?
Sefer ve Sema'nın daha dün işe giren, eski polis Poyraz’ın
kapı önü garip tavırlarından deli şüphelenmeleri gerektiğini düşünüyorum. Ama bir parça bile
şüphelenmediler ki Poyraz’dan çıkıp bir nevi çıkma aktivitesi olarak şık bir
İtalyan lokantasına yemeğe gittiler. Bu sayede alternatif bir kültür
çatışması sahnesi izledik. Bulunduğu duruma ayak uydururken rezil olan adam
yerine, durumu kendine uydurmaya çalışan, kendiyle barışık Sefer beğeni
toplamıştır diye tahmin ediyorum.
Siz de kalp kırıklıkları için “Kırık değildir o, çıkıktır, kırık olsa yerinde
duramazsın” şakasını yeri gelse de, yapsak diye sabırsızlanmıyor musunuz?
‘Ayşegül’ün pasaportunu evinden alma operasyonu’ ise O’nu
Karayel ailesinin hanımı pozisyonuna bir çığ hızında sürükledi. Kendini ‘bu
çocuğu sen şımarttın’ suçlamalarına cevap verirken buluverdi. Zaten devamında
da “iki parça eşya dersin, dört valizle çıkarsın” muhabbetlerine girdiler.
Poyraz ve Ayşegül’ün sevgili olmadan aile olmalarının sırrı herhalde en çok
ailenin özlemini çekmelerinden kaynaklanıyor.
“Kalbim hala sıcak, çok fazla uzağa gitmiş olamaz”
Ayşegül’ün kendisine verdiği zorunlu sürgününden
birisinin onu geri çevireceğinden elbette emindik. Ancak Poyraz’ın "kal" demesi
için çok erken, dememesi için de çok geç.. Bu yüzden de O, dolaylı olarak “kal”
demenin yolunu buldu. Bahri Baba’ya Ayşegül’ün gideceğini haber verip, Ayşegül’ün
görüş mesafesindeki final konumunu aldı. Böylece Bahri’nin has adamı olmak yolunda bir adım
daha ilerlerken, Ayşegül’e de “bak sen gitme diye babanı buldum, getirdim” demiş
oldu.
Velhasıl, iki saat boyunca hem güldük, hem duygulandık
zaman zaman heyecanlandık kısacası duygudan duyguya koştuğumuz çok güzel
bir bölüm izledik. Emeği olan herkesin eline sağlık.
Son olarak Poyraz’cığım Karayel sana diyeceğim şu ki;
takım elbise sana çok yakışıyor mafyadan ayrılsan bile kostümünü bozmamanı
tavsiye ederim. Bir de Ayşegül’cüm sanki o saçlar senin karakterin ile
uyumlu değil daha modern bir şeyler yapsan keşke.