Beklentileri önce hayal
edip, sonra üzerimize yıkılınca da altından yaralı çıkıp tekrar bina etmek! Bu
tam bize göre bir iş. Korkularımız, hayallerimiz, hayal kırıklıklarımız,
umduklarımız ve bugün bulduklarımız. Cancağızım hızlı bir giriş yaptı yeniden diziye.
Hatta bölümün büyük çoğunluğunda yaptıkları ile "Turgut şov" izledik
desek yalan olmaz. Her ne kadar Turgut konusunda kafamdaki çoğu soruya cevap
alamasam da bölüm gayet güzeldi. Bölüm hareketli ve bol sorularla bezeli olunca
#cancağızım sosyal medyayı salladı. Üstüne bir de uzun zamandır beklediğimiz
şarkıyı dinlemek ve bölüm sonu ters köşemiz bölümü "zafer kazanmış bir
halde bitirmek" demekti. Yani tüm uykusuzluğumuza değecek türden oldu.
Teşekkür ederiz.
Feride'nin
Mahir için yazdığı dilekçe ile gece bolca birbirimize "Ah Cancağızım bu
nasıl geliş!" dedik. Bunca bölümdür fedakârlık deyince akla gelen ilk kişi
olan Feride gene yaptı yapacağını. Aşk ağır bastı ve Mahir'e kıyamadı.
Günlerdir konuştuğumuz ve "Feride bunu Mahir'e" asla yapmaz dediğimiz
o malum dilekçe yazıldı ama tabii ki verilemedi. Boşuna demiyorum her defasında
"Feride gibi" sevmeli diye. Feride ki "adalet neferi"
olmasına rağmen Mahir için görevinden, canından geçmiş biri. Bunu sevdiğine
yapamadı ve bu büyük problem şimdilik aşılmış gözüküyor.
Mahir: Yok artık! Feride: Ya evet, bir de bu vardı Mahir, ben söylemeyi unuttum. Turgut yaşıyor da.
Ben
Feride'nin Mahir'e yaklaşımında zerre anormal bir şey göremedim. O dilekçeyi
verse bile haklıydı ve kimse de neden verdin diye diyemezdi. Bir hâkim olarak
Mahir söz konusu olunca yaptıklarını yazmaya kalksam epey yer kaplar. En son
Vehbi'nin evine girip bizzat Mahir'in hırsızlık yapmasına ve polisleri
oyalamaya yardım etmiş biri Hâkime Feride. Bence Mahir artık tüm kredilerini
kullandı. Bundan sonra ki ilk hatasında Feride ile ciddi bir problem
yaşayacaklar demektir. Feride'nin adaletin yerine gelmesi için gösterdiği
çaba muazzamdı. Bir yanda duyguları diğer yanda da suça bulaşmış birini adalete
teslim etme duygusu. Herkesin kendi adaletini sağlamaya çalıştığı bir dünya
düşünün evet, haklı bile olsanız bunu düşünün. Feride'nin tek derdi buydu.
Mahir'e bu konuda dur diyebilmek. Hakkını savunmak başka bir durum, birinin
canını almak ya da yaralamak çok başka. Mahir'in karşında Feride değil de başka
biri olsa muhtemelen uzun bir hapishane süreci başlıyor olacaktı. Tehlike geçti
mi? Daha her şey yeni başlıyor. Turgut bulduğu her fırsatta saldıracaktır
bundan sonra Mahir'e. Üstelik Mahir sevdiği kadına sadece beş dakika önce bir
daha kimsenin canını almayacağına dair söz verdi. Sonra ne oldu, yapıştı
Turgut'un gırtlağına. Haksız mı? Değil. Peki, Mahir ne zaman verdiği sözleri
tutacak Feride'ye?
Turgut "Bir ışık var kesin. Ama ben oraya gitmiyorum, oradan geliyorum."
Ya
Turgut; ölmüş birinin adliyeye elini kolunu sallaya sallaya gelmesi biraz fazla
ironik oldu. Koca adliyede Feride'nin ve birkaç personelin dışında hiç kimse mi
tanımadı Turgut'u? Üstelik Turgut olmadığını iddia eden bu kişi, Feride ile hep
buluştukları yere gidip bekliyor. Feride'nin de o kişinin Turgut olmadığına
inanmasını bekliyor ve pat diye bir dosya uzatıyor! Hem de Mahir dosyası. Ne
Turgut'muş yalnız yedi ayda neler yapmış öyle; ayakları tutmuyor sonra aşkın
verdiği güç ile yürüyor. Eski gücünü buluyor ve adım adım Mahir ve Feride'yi
takip ediyor. Her olaydan haberdar. Yalnız unutmadan bir konuyu hatırlayalım.
Serdar Turgut'un kaldığı hapishanede değildi. Bu kaçışın önceden ayarlanmış
olduğunu kabul etmek istiyorum ama Turgut'un kimseyle görüşemediği o dönem
geliyor aklıma. Peki, bunu da kabul ettim ya ceset? Ona ne oldu bunu da görmek
isterdim. Turgut bu gücü sadece Serdar sayesinde bulduysa bu daha komik. Sahte
kimlikle, henüz daha dumanı tüten ve kimsenin görmediği Seyit'in öldürülmesine
dair Feride'ye belge getirmesi beni fazlaca işkillendirdi. Kimden buldu o
belgeleri? Kim veriyor bu bilgileri Turgut'a. Umarım gene bir yerlerde bir
ihanet olmaz Mahir için.
Aslında
Turgut'un planı müthiş. Önce Mahir ile Feride'nin arasına şüphe sokuyor. Sonra
Mahir'e Mehmet Saim'i söyleyip öldürmesini istiyor. Turgut açısından güzel
plan, bu herkesten topluca kurtulmak demek. Tabii bir de Feride ile hayaller
demek bu ama o da ancak hayal olarak kalacak içinde bir yerlerde gene.
Feride'nin bugün yaptığı fedakârlığı düşününce Mahir'in asla Turgut'un gazı ile
hareket etmeyeceğini düşünmek istiyorum. Ne olur burada yanılmayalım!
İşte özlediğimiz Kara ailesi.
Ben
Nazif Baba ile Mahir'in barışmasını çok istedim ve hatta bekledim. Çünkü
baba-oğul karşılıklı sahneleri izlerken büyük keyif alıyorum, herkes de eminim
benim gibi düşünüyor. Bu bölüm birbirlerinden ayrı geçen zamanının acısını
çıkarmak için kucaklaşıp sarılmalarını bekledim. Olmadı. Bundan sonra daha sık
ve aile olarak görsek Kara ailesini ne güzel olur. Hazır aileye Orhan'ın da
yeniden katılması ile birlikte belki yaralar daha iyi sarılır. Orhan demişken;
çok şükür yanıltmadı bizleri. Eline verilen silahı canından birine
doğrultamadı. Bundan sonra Mahir'in sağlam bir arkası daha var. Orhan'ın
Mahir'i kurtarmak için giriştiği bu kahramanlık aynı zamanda sevdiği kadını da
yeniden kendisine geri getirdi. Orhan Nazif Baba'nın oğlu, bunu hatırlaması
gecenin en büyük kazancı bence.
Aşk meşk işlerine kabadayılık sökmez tabii. Salonu da kapatsan ışıklar yanında kadının elini bırakırsın.
Songül'ün evlilik hazırlığı yaparken Osman'a
söyledikleri beni şaşırtmaya devam ediyor. Kafası karışan Songül her defasında
Osman'ı yaralayıp bıraktı. Evlenmek istemeyen biri neden eşya bakmaya gidiyor
bunu ise hala anlamış değilim. Ya İlknur Seyis aşkı; geçici mutluluk ve aşk
güzel de bir de bunun sonucu var. Bu işlerin bitiminde bunca yaralı kalbi
kimin, nasıl teselli edeceğini çok merak ediyorum. Bölüm yazılır da Belgin
yazmadan olur mu? Gene Mahir'in bir açığına tanık oldu ve git gide Mahir'e daha
çok yaklaşmaya çalışıyor. Bundan rahatsız olmak bir yana Mahir için
endişelenmeye başladım. Gereksiz samimiyet gösterisi beni izlerken fazlasıyla
sinir ediyor. Bu takıntıyla Belgin büyük bir zarar vermese iyi bizim âşıklara.
Sahi neden her olayın baş tanığı Belgin? Mahir'in yanında bulunması için bir
sebebi daima kalsın diye galiba. Turgut ve Belgin'in tanıştıklarını hayal ettim
bir an sonra hemen vazgeçtim! Ne kadar geç o kadar iyi şimdilik bizim için.
Sahi bizim afili kabadayılara ne oldu? Sanki Turgut gelince epey bir geri
planda kaldılar. Seyit aşk, Sosyete Yusuf Ayten'i elde etme derdinde nasıl bir âlemse
artık.
Biz bu
aşka gönül verenler olarak bazen masal tadında izliyoruz hikâyeyi ve diziyi.
Hayatında bir adama âşık olmuşların, tek bir kadınla ömür hayal edenlerin, aşkı
bekleyenlerin, aşka geç kalmışların kısacası herkesin kendine pay çıkardığı
ayrıcalıklı bir aşk hikâyesi bu izlediğimiz. Hele ki bugün bizim şarkımızı
duyunca ne kadar doğru bir yerde olduğumu yeniden anladım. Ben Bir Adam Sevdim'i bizzat benim şarkım gibi kucakladım ve kaç
defa daha dinlerim bilmiyorum. Yazan, söyleyen ve müziğinden notasına kimin
emeği varsa herkese yürekten bir teşekkür ediyorum. Çok bekledik ama değdi.