İnsan dışıyla karşılanır; içiyle uğurlanır!
Devir, ye kürküm ye devri, bu konuda hemfikiriz, değil mi? Ama aynı zamanda "İnsan dışıyla karşılanır; içi ile uğurlanır!" Gönülden, samimiyetle inanadığım bir atasözüdür bu. Bir güler yüzün, iki güzel sözün sihrine inanıyorum. Anlamsız bakış ve kırıcı sözlere inandığım gibi. Ender'in hikayesi de bu sözdeki gibi aslında. Ender, Halit'ten resmen boşandı. Giydikleri ile hala kapılarda karşılanıyor ama girdiği yerden "içi" ile uğurlanıyor.

*

Emir, ne rahat ya! Kendisini gülerek ve severek izliyoruz. Alihan'ın da Emir'i severek(!) izlediğine eminim. Çünkü romantik komedi tadında bir çift olmak, arabanın kaputunun üzerine oturarak sevimsiz sevimsiz olan biteni kesip kıskançık krizlerine girmek demektir. Alihan, dürüst olsun, canımı yesin. Kardeşim sen, her seferin Zeynep'i en fazla bir kol boyu uzaklığımda istiyorum, desene! Ne uğraştırıyorsun kızı çayla çorbayla, kaktüsle, çiçekle, böcekle. Artık Zeynep ve Alihan'ı yolları engellerle dolu bir çift olarak kabul ediyoruz. Ama dediğim gibi yolları engellerle dolu. Her şeyden önce Alihan'ın kız arkadaşı (!?) Lal var. Lal, bir Ender değil, ama dişli bir kadına benziyor. Zeynep'i süründürecektir. Bu süreçte Zeynep'ten beklentim kendisini değiştirmemesi yönünde. Bakmayın, bu sayfalarda Alihan'a tatlı sert yükleniyorum ama Zeynep'e olduğu gibi aşık olduğunu için bu durum içten içe hoşuma da gidiyor. Rimelle, allıkla olsaydı bu işler, ooo! Yalnız Zeynep, bin yıllık arkadaşı olan ilişkisini Alihan yüzünden sorgularsa Zeynep, benim için tam bir hayal kırıklığı olur diye düşünürken birden Alihan'ın, Halit'in eski eşinin kardeşi olduğu aklıma geldi. Bunlar Zeynep'in iyi günleri gibi, tadını çıkart kızım!

Ay bayılırım romantikli öbüşme ^^

(Bana kalırsa Yılmaz kardeşler de evlerinin kapısını söktürüp yerine boncuklu berber perdesi taktırsınlar. Alihan'ı ayrı geliyor, Halit'i ayrı.)

Gelelim Yıldız'a... Şu an için, Yıldız, uzaklardaki yıldızlar gibi parlıyor. Henüz kimse Yıldız'ı muhattap almıyor Halit, kimseyi ürkütmeden Yıldız'ın etrafına görünmez duvarlarını örmeye başladı bile. Tabii ki burada Sıtkı'yı unutmamak lazım. O halde Halit, Sıtkı ve şans Yıldız'ın yanında. Dileriz ki Yıldız ve herkes hayatları boyunca bu kadar şanslı olurlar. Yıldız'ın şansına kendiliğinde oluşan mağduriyet eklenince... Hele ki bu topraklarda, mağduriyet her zaman çalışır. Arsız da olsan, yolsuz da olsan, "Ben mağdurum, mağduriyetim de şundan şundan." dersen ihya olursun. Bu sebeple, Ender'in Yıldız'ın üzerine attığı hırsız boomerangı Ender'e daha güçlü bir rüzgarla geri dönecektir. Kaldı ki Ender gibi cesur bir kadından Yıldız'a neden bu kadar dolu olduğunu da anlatmasını bekleriz. Neden Yıldız'a bu kadar gıcıksın Ender'ciğim, gerçerkleri anlatsana biraz?^^ Bir de para konusu var. Ender, 100.000 doları beğenmedi ama birincisi doların kuru 4 lira, ikincisi hani zamanında Yıldız'ı küçümseyerek 100.000 teklif etmişti ya, ona saysın.

Küpeler inci mi?

Ender'den bahsedip Caner'den bahsetmesek olmaz. Caner'in ipiyle kuyuya inilir mi, kestirmek zor. Zira atasözü bile var. "Kılavuzu karga olanın..." diye başlayan hani. Aslında Caner'in söyledikleri çok mantıklı. Ender'in gücü, "Argun" soyadından geliyordu. Soyadı gittikten sonra hala ayakta olmasını göstermesi için Caner'in kılavuzluğuna ihtiyacı var. Ancak Caner'in de bu işi hayrına yapmadığını hepimiz biliyoruz. Caner de dönüp dolaşıp kendi cebindeki paraya bakacak.

Bu dizi de tüm karakterler akıllıca kurgulanmış. Hepsi büyük düşünen, üç adım sonranı hesaplayacak kadar zekiler. Zehra hariç. Çok küçük hesapçı. Valla delireceğim. Hala Ender'in çantasının, ayakkabısının, derneğinin peşinden koşuyor. Sen Zehra Argun'sun kızım, azıcık büyük düşün. Vizyon, vizyon! Üstelik Ender-Zehra maçının henüz başlarındayız. Çünkü Sinan! Hakikaten Sinan'a ne oldu? Ateş almaya gelir gibi, bir göründü bir kayboldu. En son kulakları ile burnu yer değiştirmiş bir şekilde kaçıyordu. Sinan, elbet bir gün gelecek ve o zaman bu savaşın ateşin daha da harlanacak. Ama Zehra'nın gece kuluplerinde yerlerde yuvarlanan fotoğrafları, videoların olduğu müddetçe, Sinan için "sevgilisinin eski üvey kızı" sıfatından ileri gidemeyecektir. Halit de yine insaflı davranıp "Seni Kanada'ya gönderirim." dedi. Ben olsam bırakırdım beş parasız Çin'in ortasına.

Konu, Halit'e doğru yaklaştıkça benim de gözlerimde şimşekler çakıyor. Tam bir kara kutu. Her şeyi biliyor, hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapıyor ve bence bu onu daha güçlü yapıyor. Her şeyden önce, ev içinde Halit, Erim "kozunu" çok güzel kullandı. Çok fazla çaba sarf etmeden, Erim'i Ender'e karşı güzel yükseltti. Ender, Erim'e hayattaki en kıymetli varlığımsın diyor. Anne değilim, bir annenin hislerini anlamam mümkün değil. Ama Erim dışındaki hayatına bakarak Ender'in "Erim samimiyetini" sorguluyorum. Aaa, ama tamam, tamam, doğru! Erim, Ender'in en kıymetli varlığı çünkü Erim'in soyadı Argun!



Halit'in hayatında ne eksik diyordum: Halit'in ikinci eşi Zerrin'in de olaylara taraf olmasıymış meğer. Görünen o ki Zerrin, ya etrafında olanları anlayabilecek zekaya sahip değil ya da zengin bir hayal gücü var. Ender'den boşalan koltuğa, yeniden oturma hayallari kurmaya başladı bile. Bu şey değil mi ya: Adnan Ziyagil ile evlenceğini zanneden Firdevs Yöreoğlu!

Zerrin'in kızı Lila'nın, duruma yaklaşımı ise çok naif, değil mi? Bu kadar entrikanın, kötülüğün, hırsın ve inrikamın içinde vicdanı ile haraket eden tek insan gibi, şu an için. O evin ve çevrenin içinde vicdanı nasıl paslanmamış, hayret ve helal!

Yalnız Halit'in Yıldız'a karşı hisleri, tatlı bir aşk mı yoksa çaktırmadan reddedilmenin verdiği bir hırs mı? Orası bende tam bir boşluk.  Şöyle ki İLK BAKIŞ'ta da yazdığım gibi Halit'in Ender'e uyguladığı psikolojik, belki fiziksel, şiddetin altı henüz doldurulmadı. Sıtkı, çıkıp sizi öyle görünce ben de Yıldız'ı takip ettim demese, Allah ne verdiyse Halit'e giydirirdim. Ama Sıtkı'nın durum açıklaması, Ender-Halit-Yıldız finalini, özellike Ender'in düştüğü durum açısından, nezdimde daha anlamlı bir hale getirdi. Ancak Halit'in Ender'e karşı neden sert olduğunu öğrenmeye ihtiyacımız var diye düşünüyorum. Dümdüz düşünüyor ve tahmin yürütüyorum: Evet, Halit'in Ender'e yaptığı psikolojik şiddetin bir kısmını gördük, tadımlık. Ender, sadece bu yoldan yürüse zaten elindeki maddi gücü kaybetmeden boşanabilirdi. Haklıyken daha haklı olmak, güçlüyken en güçlü olmak istemek bunlar hep Ender'e yakışır ama şu an karşımızda evdeki pirinçten de olan bir Ender var. Üstüne üstlük, artık Zerrin de bir şey olsa da olayların içine atlasam diye bekliyor. Halit'in geçmişini öğrenmek için bundan güzel fırsat olamaz!

Sonunda Ender, çalım ata ata giderken sonunda büyük taşa çarptı. Kafe, hamlesi kendisi için küçük ama insanlık için büyük bir adım oldu. İşin iç yüzünü bilen Halit ve Yıldız, Ender'e karşı üstelik herkesin içinde! Ender'ciğim kolaylıklar tatlım, çalıştır bakalım kafayı!

*

Özetle; Yasak Elma, dördüncü bölümüyle ve temposu yerinde, güzel bir bölümle ekranlara geldi. Karakterler aynı masaları paylaşıp göz göze geldikçe hikaye de güzel açılıyor. Herkesin eline, emeğine sağlık! ^^





BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER