Ayağındaki çamuru Gökdemir ailesinin salonuna usulca bırakan
Cemal’in hayatındaki tozları silkelemeye gönüllüyüm! Cemal’in kusurlarının
törpülenmesini gözlemlemeye de. Karşımda duran gençten memnun değilim esasında.
Hele hele, ‘namus’ adı altında Esra’ya söylediklerini, söyleyeceklerini
düşündükçe daha da uzaklaşıyorum ondan. Ama bir yandan da kollarımı açmış
bekliyorum. Değişmesini, içindeki öfkeyi eritmesini bekliyorum…
Bugüne kadar oynadığı hiçbir karakterinde Kaan Yıldırım’la
yıldızlarımız barışmamıştı. Cemal’le tanışmadan evvel, ön yargım da dağları
aşmıştı haliyle. Sırf Ahmet Mümtaz Taylan’ı izlemek için göz ucuyla bakmayı
düşünürken Cemal’in peşinden sürükleniyorum iki bölümdür. Öyle yakışmış ki
Cemal olmak, keşke daha önce olsaymış diye düşünüyorum! İnsanlık Suçu;
çok büyük beklentilerle izlediğim bir dizi değildi, izlemeden önce yazmayı da hiç düşünmezdim. Ama içimde bir
şeyler Cemal’i bırakma dedi ve işte buradayım!
Bu Cemal’in hikayesi… Cemal’in yaşadıklarının ve yaşayamadıklarının
geceyle gündüz gibi iç içe geçeceği bir hikaye. İzlerken tüm karakterlerin
birbirine kenetlenmesini bekliyorum böyle olunca da. Fakat henüz Hülya ve Sami
dışında ısındığım bir karakter yok Cemal’in etrafında. Sami de ‘eh işte’
kıvamında, ona ayrıca geleceğim.
Cemal’in babasını anımsadığı, Esra’nın annesine sığındığı,
Hülya’nın gözyaşlarını saklamaya çalıştığı geçmişle geleceğin iç içe geçtiği
sahneyi çok beğendim. Karakterler de, oyuncuların duyguları da kalbime aktı.
Ama oradan uzaklaşıp da bir başka ‘karanlığa’ uzandığımda hislerim parça parça
oldu. Suna-Cavidan kısmında işin duygularına biraz daha çalışmak lazım zira ben
Cavidan’a inanmadım.
Suna’nın sınavı da annesiyle. Annesine gerçekten
kıyamadığından mı, yoksa o hayatı elinin tersiyle itmek benliğine zor
geldiğinden mi henüz bilemediğim bir sebeple Gökdemir ailesine görünmez bir
halatla bağlı. Sevimsizlik abidesi Gökhan’dan tez zamanda ayrılmasını diliyorum
ama ayrılsalar dahi Sami Gökdemir’in Suna’yı bırakacağını düşünmüyorum. Sanki
bu işin içinde başka bir iş de var.
Sami Gökdemir… Amcamız resmen kara kutu. Karakter tanıtımları,
iki bölümdür attığı adımlar derken Sami Bey’le tanışsak da onu daha da derinden
tanımaya ihtiyacımız var. Zira sevecek miyim, sevmeyecek miyim hala karar
verebilmiş değilim. Cemal ve Gökhan’ın kavgası sırasında hem korkup, hem de
söylendim ama kendisine; hakkını yemeyeyim.
Sami Bey’in Emel’le neden evlendiğini de çok merak ediyorum.
Baktığımda Emel, bazı konularda empati kurabileceğim bir karakter. Kim ister
ki, o kadar özel bir günde sahneyi paylaştığı kişinin polisler tarafından apar
topar götürülmesini? Ama isterim ki, Emel’e tutunabileceğim bir dal olsun.
Ve isterim ki, bir bölümde bu kadar çok şarkı dinlemeyeyim…
Sizce de 75 dakikada 3 klip izlemek fazla olmadı mı?
İnsanlık Suçu, ilk 45 dakikası biraz yavaş ilerlese de
sonrasında akıp giden bir bölümle selamladı cumartesi gününü. İlk bölüm
reytinglerinin pek parlak olduğunu söylemek zor ama hafta içinde verilen
tekrarların seyirciyi çekmiş olmasını ve listede yükselmesini kalpten
diliyorum. Karakterlerin bir sonraki adımlarını tahmin etsem de, gizem yaratılmaya
çalışılan meselelerde şaşırmasam da keyifle takip ediyorum yaşananları. Umarım
aynı keyif artarak sürer ve uzun haftalar boyunca yazmaya devam ederim.
Sadece Cemal'e değil, herkese yeni bir 'şans' lazım aslında. Herkesin hayatı kendince karmaşık ve bir çıkış yoluna ihtiyaç duyacak yakın zamanda. Emeği geçen herkesin emeklerine sağlık!