İstanbullu Gelin’in 36.bölümünü izledikten sonra tüm bölüm
yorumunu Burcu’nu ailesinin Boranlar’a geldiği ve özellikle de Esma Hanım’ın
Burcu’nun annesi Siren’le tanıştığı kısma ayırmaya karar verdim zira uzun zamandır
en sevdiğim sahneler bunlar oldu.
Yalnız küpelere dev bayıldım
Burcu’nun annesi ve Esma için daha önemlisi Garip’in eski
eşi olarak sadece genç ve güzel birini değil, aynı zamanda hal hareketleri ve
kafa yapısı ile Esma’nın bu kadar zıttı birini seçmek muhteşem, çok eğlendik
sayelerinde. Yine de belirtmek isterim ki Defne Samyeli değil de başka biri
olsaymış Siren rolünde belki daha mutlu olabilirmişiz. Boyunca kızı olan aşırı
güzel kadın rolüne teoride çok uygun tabii Defne Hanım zira kendisi gerçekten
bakmalara doyamayacağınız güzellikte ancak Siren olarak çok da inandırıcı
değildi. Sürekli sarhoş gibi konuşması sarhoştuysa hiç gerçekçi değil, ayıksa
da bir o kadar yersizdi mesela. Komple beğenmedim desem haksızlık olur ama daha
iyi olabilirdi diye düşünüyorum.
Biraz sağ yap, hah işte o
Siren daha yoldayken konakta maaile yaşamayı demode ve
gereksiz bulmasıyla takdirimi kazandı aslında. Bu uğurda hayatını mahvetmeyi
göze almış İpek ve ondan da önce kızının göbeğini oraya gömecek kadar aklını
yitirmiş Kıymet Hanım da bunları duysun isterdim. Konağın kapısında
belirmesiyle hane halkına hayatlarına en büyük şaşkınlığını yaşatmayı başaran
Siren, içeri girip de ortamda kendince en alfa gördüğü erkeğe- ki bu Faruk elbette- koşup Osman diye sarılmasıyla
çok şey anlattı aslında. Siren kızının evleneceği erkek olarak Osman’ı kafasına
oturtamamakla çok haklı zira her ne kadar annesinin uçarılığı yanında Burcu çok
aklı başında kalsa da daha iki gün önce Osman’a yılbaşında yanardönerli mont
almış birinden bahsediyoruz, Osman’dan değişmesini talep eden birinden.
Annesine ceza kesmeye ve Süreyya’yı unutmaya çalışan Osman, tüm Boran erkekleri
gibi annesi ile olan ilişkisinin bedelini başka kadınlara ödetiyor maalesef.
İyi elini öpmedi
Gelelim dizinin bence şimdiye kadar yaşanmış en muhteşem
anına. Siren’in Esma Hanım’a dönüp, sesini de yükselterek – çünkü yaşlılarla
konuşurken öyle yaparız- ‘Büyük Hanım da buradaymış’ dediği sahneyi defalarca
başa alıp izledim, öyle bir doyamama hali. Nasıl oluyormuş dünyanın merkezi
olmamak Esma Hanım? Bir bakışınla her dediğini yaptırıyorsun insanlara, dünyayı
ele geçirmeye hazırsın ama bak işte seni hiç tanımayan biri için evin tonton
ninesisin. Tonton bir nine olmakta problem gören bir kimse değilim ama Esma
Hanım’ın bunu ne kadar da istemeyeceğini adımız gibi biliyoruz, hele de
sevdiceğinin yanında, hele de onun eski karısı tarafından. Yazım kurallarına
uyma çabamı bir kenara bırakıp ‘Hahahahahah’ diyeceğim burada müsaadenizle.
Kimlere karıştın Osman?
Siren nişan konusuna ‘old fashioned’, ‘Biz Garip’le hiç
böyle şeyler yapmadık’ diye anlattıkça ailenin geri kalanının maç izler gibi
bir ona bir Esma Hanım’a bakması şahaneydi, yanlarında oturup onlarla çay
içiyormuş gibi hissettim. Hele Siren Garip’e ‘Çok değişmişsin’ dedikçe Esma’nın
devrilen gözlerine vuruldum adeta. Mesele sadece oğlunun evleneceği kızın
geleneklere aldırmayan annesi değil elbette, evvel eski adından bile iyi
tanıdığı Garip’in bambaşka bir geçmişi olduğu gerçeğinin yüzüne bir tokat gibi
çarpması. Esma Sultan kadar geleneksel bir kadına bir ömür âşık kalmış Garip’in
Siren’le evlenip barklanmış olabilmesi onun kadar beni de şaşırttı açıkçası.
Eski sevgililer, eski eşler CV’lerimizdeki birer referanssa, Siren’e bakan bir
Esma Garip’i işe almazdı aslında bence. Bakalım ilişkiye nasıl yansıyacak bu
durum?
Son olarak o kargaşada bile ‘Esma Anne’nin bohçaları
meşhurdur, efsanedir’ diye prim peşinde olan İpek’in ezikliğine çok
sinirlendiğimi ve Siren’in akrepli küpelerine bayıldığımı belirtmek isterim.
İyi seyirler dilerim.