Geçen hafta büyük sır masaya bomba gibi düşüp parçalarıyla
herkesi yakmıştı. Ben iş yoğunluğumdan nefes alıp yazamadım ama zaten herkesin
derdini açıkça anlattığı bir bölümdü. Dört gözle beklediğimiz Oya ve Serhan vuslatı ise nihayet gerçekleşti. Biz de biraz görsek iyiydi ama sanıyorum yasaklar bugünlerde eli kolu bağlıyor. Bu noktada hayalgücümüze minnettar bir selam çakıp ilerlemek istiyorum. Bakalım
bu hafta Sarmaşık’ta ne işler dönmüş.
Oya ve Serhan kavuştular kavuşmasına ama ilişkilerinin
doğasından kaynaklı pürüzler hemen kendini göstermeye başladı. Serhan hayatı
“Ben neysem oyum.” diyerek yaşayan bir adam. Zannediyor ki açıklık her zaman
her durumda doğru olandır. Madem ilişkini ifşa etmeye bu kadar hevesliydin
boşanma konuşmasını yaparken söyleyiverseydin “Ha bu arada ben Oya’ya aşık
oldum” diye. Ayrıca ya ne olacağıdı? Oya, Arzu’yu görünce “Canım biliyorum
Serhan henüz evli ama kararlar alındı.” diye anons mu yapacaktı? Fakat onun
takıldığı konu daha ziyade Mehmet’le bir tutulmak oldu ki bu Serhan’ı gerçekten
deli edecek bir paralellik. Ne yapalım, aşk onun da köşelerini tatlı tatlı
törpüler belki zamanla. Bu yersiz çıkışından ötürü Serhan’a teessüflerimi
iletiyor ve Edip’le yaptığı bro dertleşmesine geçmek istiyorum. Edip, Serhan’a
tavsiye verecek kıvama geldiğine göre Oya’dan ümidi kesmiş gibi. Gerçi onun
sağı solu belli olmaz, hızlıca şekil değiştirebiliyor. Diğer yandan Edip’te
artık Merve’ye istediği zararı vermiş olmanın rahatlığı var. Fakat lisedeki
yıkıcı aşk küllerinden doğarsa bu iş çok başka yerlere de gidebilir. Edip işin
aslını öğrendiğinde intikamın dozunu kaçırıp Merve’nin duygularını(Merve’nin
duyguları mı?) kötüye de kullanabilir. Her şey bir yana bu ikili üzerine çok
şey izleyip kafa yorabiliriz ileriki günlerde.
Keşke duvarlardan geçebilsem..
Çiftimin ettiği dev kavganın artçıları havuzda ve cafede de
devam etti. Tektaş takınca ilişki koçuna dönüşengillerden olduğunu tahmin
ettiğim İnci türlü jest ve mimiklerle “kendini heyecanlandırıp” Serhan’ı
masalarına davet etti, üstüne bir de nikah sözü aldı. Ay siz sevgili
oldunuz da kol kola girip davetlere mi katılacaksınız?! Beraber uyandığınız ilk
sabahın aşk sarhoşluğuyla Latin danslarına girişmeniz bende bir miktar hayret
uyandırdı ama olsun hakkınızdır. Bu coşkunuzu sevgisiz geçen yılların
susuzluğuna veriyorum. Yaşayın gitsin be!
Pişmanlıklar denizinden çıkıp çay reyonunun önünde pusuya
yatan Mehmet’in perişanlığı beni acayip mutlu ediyor. Arzu da sağ olsun her
standda yeni bir konu üzerinden laf sokarak keyfimi beşe katladı. Tabii Mehmet
servet avcısını elde etmek için hiç uğraşmadığından nasıl kadın tavlanır
unutmuş. Bu pişkinliği başarılı bir şekilde savuşturan Arzu ise hala poğaça
yapmadan güne başlayamıyor. Bir yandan Mehmet’in taarruzları diğer yandan
şirket işleri derken o da kendini gündelik telaşlara kaptırmıştı ta ki yangına
kadar. Çocukların atlattığı büyük tehlike süresince Mehmet’in sergilediği
soğukkanlılık Arzu’nun karşısında ani bir sinir boşalmasına dönüştü. Hayattaki
öncelikleri ve kaybetme korkusu yangınla beraber suratına tokat gibi çarpılan
adamımız yaptığı hatalar için içtenlikle özür diledi. Mehmet’i teskin etmeye
çalışan Arzu da tüm kızgınlığına rağmen bu adamla bir ömür aynı yolda
yürüyeceğini tekrar hatırladı. Anne babalığın güçlü bağlayıcılığını fark eden
bir diğer kişi de Burcu oldu elbette. Artık bu olaydan sonra bir güzel haber de
senden bekliyoruz utanmaz kadın.
Taytay'ın banyosu: Sizlere yepyeni bir bistro anlayışı sunmaktan gurur duyuyoruz.
Bu haftanın beni en çok etkileyen tarafı çocuk/genç
oyuncuların göz dolduran performansı aslında. Özellikle Taylan ve Berk’in
ilişkisine yakından tanık olma fırsatını yakaladığımız sahneler beni mest etti.
Taylan’ın tüm iyi niyetine rağmen önüne geçemediği tecrübesizliği, ciddi plan
ve program gerektiren çocuk yetiştirme işini tamamen el yordamıyla halletmeye
çalışması birçok insanda farkındalık yaratmış olsa gerek. Çocuk büyütmek
hakikaten çocuk oyuncağı değil çünkü. Taylan yine de beni bu hafta da her
anıyla kendine hayran bıraktı. Gerçekten ekranların en inandırıcı
karakterlerinden biri sanırım, herkesin emeğine sağlık.
Gelelim bu haftanın önemli dönemeci yangın sahnesine. Açıkçası
bir izleyici olarak itfaiyecilerin içerde ne yaptığıyla ilgili bir şeyler
görmeyi bekledim. Olay, mahsur kalanlar ve dışarıda durumdan etkilenenler
olarak ikiye bölünerek anlatıldı. Karakterlerin haberi alıp gelişleri bazen çok
uzadı ve içerdeki hareketin verdiği gerilimi düşürdü. Onun dışında okul önü ve
özellikle içerdekilerin inandırıcılığı yolundaydı aslında. Fakat itfaiyecilerin
karşılaştığı zorlukları yeterince göremememiz ya da alternatif bir giriş kapısını
bile sormamaları gibi eksiklikler sebebiyle bir noktadan sonra izlemekten yoruldum.
Sonuç olarak en azından yangın anında yapılması gerekenler seyirciye geçmiştir
diye düşünüp avunuyorum.
Göz süzüp aşk doktorluğu yapacağına iki çocuk kurtarsaydın :/
Herkesin kendi yetişkin dertlerinde kaybolduğu anda ceza gibi
gelen yangının ardından hayat yavaş yavaş akmaya başladı. Sarmacı avukat bu
sefer Merve-Serhan evliliği için kolları sıvıyor. Bir yandan tatlı gömerken
diğer yandan Merve’ye gözdağı vermesiyle yine gönlümün sultanı oldu, konuş be
cesur yürek! Merve meseleyi kendi gerçekliğiyle anlatırken durumu hemen
kavrayıp birkaç soruyla köşeye sıkıştırdı ve istediğini aldı. O kadın dünyadaki
her şeyi yer ama senin numaralarını yemez tatlım. Merve’nin tek derdinin
prestij olduğunu anlayınca aşık olmuştur o deyip panik butonuna bastı ve ondan
sonrası tufan artık. Yeni derdin hayırlı olsun canım, şimdi işin yoksa Serhan’ın
peşinde dedektiflik yap.
Oya ve Serhan’ın ortak dillerini oluşturup temel sıkıntılarıyla
ilgili kararlar alması gerek. Yaşadıkları aşkın çevresel koşulları normal yeni sevgililer
gibi uçuşmalarına izin vermeyecek maalesef. Bakalım bu iki tedirgin aşık
gelecek günleri hangi tedbirlerle karşılayacak. Ne acıklı değil mi? Sevginden
kalbin patlayacak ama rahat rahat yaşayamıyorsun. Şüpheci bir Merve ve durumu
lehine kullanmak isteyen bir Pelin’le açacağımız yeni bölümde görüşmek üzere,
şimdilik hoşçakalın!