Uzuuuun bir aradan sonra nihayet başladık yeni bölüme. En son
Polat’ı, Brendon’un yanında hiç de hoşuna gitmeyen bir şeyleri izlerken
bırakmıştık. Tahminimde yanılmamışım. Sagir işin içindeymiş. Brendon tıpkı
yıllar önce Amon’un yaptığı gibi Polat’ı ailesi ile tehdit etmeye kalktı ama
çabuk oturdu. Sezon başlangıcından beri ergen çocuklar gibi “istediğimi yaparım”
havasındaki Sagir nihayet ipleri eline aldı. Brendon’un tüm planları da duvara
toslamış oldu. Bedelini de boynuna kalem yiyerek ödedi. Büyüklerimiz “kalem,
kılıçtan keskindir” derken bunu kastediyorlardı herhalde.
Tam bu noktada dikkatimi çeken şey Polat’ın yerdeki adama da
sıkması ve içerisinde Brendon gibi değerli bir adam olmasına rağmen “tekneyi
yakın” emri vermesiydi. Polat düşmanlarına zaman zaman çok acımasız ölümler
hazırladı. Domuzlara dahi yem ettiği oldu. Bunların hepsinde karşı taraf öyle
şeyler yapmıştı ki sonuna kadar haketmişti ama daha önce yerdeki adama
sıktığını ben hatırlamıyorum. Bu yeni ve büyük kavgasında belli ki daha da
acımasız olacak.
Ben dönyanın en böyük teröristiyemm. Been dönyanın en böyük teröristiyemmm.
Sagir evi sardığında tıpkı bir zamanlar Tombalacı’nın veya
İskender’in yaptığı gibi bir katliam olacak diye korkmadım desem yalan olur.
İçeride sadece Nazife Anne’nin olması bir oh çektirdi. Sonrasında yaşananlar
ise tamamen Sagir’in nasıl beceriksiz bir adam olduğunu gösterdi hepimize.
Artık Polat’ın elinde. Bu adam bu beceriksizlikle Vadi’de iyi yaşıyor doğrusu.
Hakkını yemeyelim Alptekin de iyi direndi. Sonrasında olaya
yetişen Siyah Sancak ve çatışmalar hiç fena değildi. Bir kez daha gördük ki susturucu
profesyonelliktir. Fakat Akif’in, Sagir ile karşı karşıya geldiğinde silahını
bırakmasına çok kızdım. Tamam, sonuna kadar Akif’lik bir hareket. Bu konu
inanılmaz bir zayıflığı var. O yüzden diyorum Akif tek çalışsa şimdiki halinden
çok çok daha faydalı olur diye. Sagir’in sırf zevk için de olsa Alptekin’e
sıkacağı belliydi. Normal şartlarda oradan giren kurşun net öldürür ama burası Kurtlar Vadisi umarım ölmez.
Araba benim değil mi? İstediğim gibi inerim.
Açıkçası Pusat’ı her geçen hafta biraz daha beğeniyorum. Cahit’den
oluru alır da durur mu? Hemen çöktü bir tırcı mekanına. Adamın jipten iniş
şekli bile tarz. Attığı meydan dayağı da güzeldi de bir taşla vurduğu kuşların
farkında bile değil. Geçmiş yazıların birinde bu Miss Cat ve o çocuk Pittbull’u
yerler demiştim. Pittbull’un hala Baltazar’la çalıştığı duyulunca o operasyonda
resmi olarak başlamış oldu. Çete karışacak hacı...
Hazır Kenan’ın ‘sözde’ kardeşinden bahsetmişken Kenan’a da
değinmeden olmaz. Ha bana göre kardeş değiller o ayrı. Babasının verdiği umutla
Kenan yavaş yavaş eşelemeye başladı ve daha ilk adımlarda karşımıza çıkan tek
isim her devrin adamı Hakkı oldu. Belki Kenan bunu geç farkedecek ama belli ki
Hakkı’nın kaza olayında bir parmağı var. Sanırım sadakatle bağlı olduğu asıl
yer Fehmi’nin evinden başka bir yer. Dur bakalım Hakkı’dan daha neler çıkacak...
Uf mu oldun sen?
Brendon’un İngiltere’ye dönme haberi doğrusu hiç hoşuma gitmedi.
Umarım geçici bir durum olur da kısa sürede tekrar döner. Onu sevmemek, Can
beyi sevmemekten daha güzel. Can bey ipleri eline alınca ilk iş olarak emniyet
ulağının bağlı olduğu ipi kesti. Ulakların kime hizmet ettiği aşikar. Burada
Vadi aklı bize, emniyetten tasfiye olduklarını, artık arkalarındaki gücün de
onları yalnız bıraktığını söylüyor.
Fakat Mete bey’in “yeni adamlarımızla artık çok daha güçlüyüz”
lafı da aslında hiçbir şeyin değişmediğini gösteriyor. Gelenlerin yine arka
planda aynı güçlere hizmet etmesi kurgusal bir seçim mi yoksa Vadi aklının
verdiği bir mesaj mı yakında anlarız. Ulak’ın öldürülmesiyle de Vadi fanları
geçmiş aylara gidip bir takım olayları örtüştürmeye çalışacaktır kuşkusuz.
Cahit yavaş yavaş konsey işlerine dönmeye başladı. İlk iş ‘kasa’yı
ikna etmek. Adamın mekanına girdiğinde üstünden çıkarttığı silahlar kahkaha
sebebiydi. Hani metal dedektörden geçse, dedektör “bu ne ya kardeşim” diye dile
gelir istifa ederdi. Yine de içeriye silah sokmayı becerdi. Çünkü o İngiliz bir
Cahit. Adamı ikna etmesini beklerken altınların adama ait olduğunu öğrenmek sürpriz
oldu. Cahit eğer altınları adama getirirse adam da konseye girecek. Yani Cahit
ve Tilki karşı karşıya... Bu maç kaçmaz. Bu maç nefesler tutulur. Bu maç yer
yerinden oynar. Bu maç kolay kolay bitmez. Bu maç 100 yıl konuşulur!
Bu alemde sıkamayacağı adam yok da kaçabileceği adam var mı şüpheliyim.
Maçların bir de ön eleme turları var tabi. Ah Erhan ah... Adama
yanaşıyorsun tamam, karşısına çıkıyorsun tamam da nasıl kaçacağını hiç mi hesap
etmedin? İnsan nasıl kaçacağını hesap etmeden operasyon yapar mı? Sen böyle
İskender’e de sıkmıştın. Arada bi atar geliyor sana gidip sıkıyorsun birilerine.
Öyle olmuyor ama işte. Bu adamların tek kurşunluk ömrü olsa zaten oraya kadar
gelemezlerdi. Bakalım Tilki’nin elinde seni neler bekliyor.
Sagir, Polat’ın üstündeki suçlamaların kalkması için eylemlerini
itiraf edeceğini kabul etmişti ve bunun için canlı yayın şartı koşmuştu. Akif
sen tut yayını hakikaten canlı yap. 30 saniye bile geciktirme.. Sonuçta ne
oldu? Sagir adamlarına mesaj yolladı ve yine bomba kozunu kullanarak ellerinden
kurtuldu. Tam bu noktada bir saflık daha var ki kendisini “dünyanın en büyük
teröristi” ilan eden biri bomba patlatacağım dedikten sonra patlatamazsa onu
kim ciddiye alır ki?
Bizimkiler mutlu mesut bir akşam geçirmeye başlarken Sagir’in
adamı Leyla ve Elif’in peşindeydi. Araba numarası gerçekten güzeldi ve sonunda
bomba patladı. Elif ve Leyla yere düştüler ama sanmıyorum ki bir şey olsun. Kan
falan göremedim ben. Fakat Sagir’in üçüncü kez Polat’ın ailesine sataşması
ömrünü hayli kısalttı diyebilirim. Bakalım gelecek hafta ne olacak...
Not: Senaristlerin tüm ekibin yaşanan onca olumsuzluklara rağmen
gerçekten iyi iş çıkarttıklarını düşünüyorum. Fakat bu hafta diyaloglar biraz
inceden kekreydi ve benim gözümde bazı sahnelerin etkisini düşürdü. Umarım
sadece bu haftalık bir durumdur.