Sanırım Poyraz
Karayel sevenlerin kaderi beklemek. Artık iyice emin
oldum. Diziyi aylarca bekle, yeni bölüm yayınlansın diye bekle,
bir buçuk saatlik özeti bekle... Neyse ki bölüm çok güzeldi de
beklediğime değdi. Dizilerde en
sevmediğim şeylerden biri önceki bölümün son sahnesinden değil
de, başka bir yerden başlamasıdır. Poyraz Karayel'de ise geçen haftanın son sahnesiyle birleştirip
yeni bölümü devam ettirmeleri hoşuma gitti. Ama bu güzel detay,
Poyraz arabayı çarptıktan sonra neler olduğu gösterilmeyerek bozuldu
gitti. Ayşegül'ün gerçek kimliğinin bu kadar çabuk
öğrenilmemesi de güzel oldu. Araya baba, oğul ve dava olayları
girmeden ateş bacayı sararsa çok daha iyi. Çünkü Ayşegül zeki
bir kadın, elbet Poyraz'dan ve bu tesadüflerden şüphelenecektir.
Hadi bundan şüphelenmedi diyelim, babasından köşe bucak kaçan
biri babasının yeni elemanıyla neden birlikte olsun ki? Onda bir
tür kendini koruma psikolojisi gelişmiş. Yalnız daha iyiyim,
kimse yeterince bana yaklaşmazsa böylece ne ona, ne de bana zarar
verebilir diye düşünüyor.
Her bölüm kaçırılmaktan helak oldu çocuk..
Gerçi kaçan
kovalanır demişler bu da bir gerçek. Tıpkı iki bölümdür
polislerin saniyesinde Poyraz'ı bulması gibi. Hiç işim düşmedi,
Allah da düşürmesin ama gerçekten çağırınca bu kadar çabuk
olay yerine intikal ediyor mu polis? Eğer böyleyse maşallah
diyelim. Polis demişken, Poyraz'ın nasıl polis olmaya karar
verdiğini çok merak ediyorum Cidden. Onda ne suçluları
yakalayayım telaşı, ne meslekten atıldığı için bir hırs, ne de
kahraman olayım sevdası yok. Benden bir şey olmaz bari polis mi
olayım, dedi ne yaptı anlamadım. İki bölümdür operasyon anındaki korkusu, beceriksizliği de eklenince ortaya böyle bir tablo
çıkıyor. Yanlış meslek seçimi yapmışsın Poyraz'cım,
zaten atılman iyi olmuş bence. Bir de gizli görev verdiler bakalım
nasıl çıkacak bu işin içinden. Neyse ki Ayşegül var, o da
olmasa yandı gülüm keten helva!...
İlker Kaleli bu kadar güzel bakmayı nerden öğrendi?
Çocuk kaçırmaydı,
yakalanmaydı derken Poyraz'ın becerebildiği tek şey ağzının
iyi laf yapması. O da sadece kadınlar ve çocuklara... Komşunun
oğluyla sosyal mesaj içeren ödev sahnesi yine çok güzeldi. Her
bölüm bundan bir doz alırım ben. Bu seferki Türk ailesi ve
televizyon göndermesiydi. Tam da yerinde bir göndermeydi.
Senaristlerin kendi yaptıkları işleri eleştirmeleri güzel.
Bölümde diğer beğendiğim sahne ise; Poyraz'ın kitabı ezbere okuduğu yerdi.
Kullandığım 'nickname'den bellidir kitapları ne kadar sevdiğim. Televizyon karşısında ben bile etkilendiysem, Ayşegül
ne durumda düşünemiyorum bile. İleride nasip olur da görürsek
eğer, Ayşegül tam bu anda aşık oldu Poyraz'a sahnesi istiyorum
lütfen. Çünkü çok güzel bir etkilenme anıydı.
Sinan'ı oynayan
oyuncuya ayrı bir paragraf açmazsam olmaz sanırım. Ataberk Mutlu
çoğu büyük ağabey ve ablalarından güzel rol yapıyor. Öyle ki
anneanne ve dede sahnelerinde iki tecrübeli oyuncuyla oynamasına
rağmen hiç sırıtmıyor. Dahası rol bile çalıyor. Maşallah
diyelim, nazar değmesin.
Şu adamlara "size gülüyorum çok komiksiniz" desem topuğuma sıkarlar..
Öyle mafyaymış,
silahmış hiç sevmem derdim ama büyük konuşmuşum. Zaten ne
zaman böyle desem başıma gelir. Tıpkı burada olduğu gibi.
Zülfikar, Sefer ve Taş Kafa'dan oluşan üçlü grup benim bu
düşüncemi yerle bir ettiler. (Taş Kafa demişken dizide gerçek
ismini öğrensek hiç fena olmaz hani. Böyle hitap etmek biraz
garip geliyor bana.) O adamı öldürüp gömdükleri sahnede ekran
karşısında ben gülüyordum. Tövbe tövbe. O sahnede Sefer'in
Beşiktaş forması gözlerden kaçmadı tabii. Favori adamım sensin
bundan sonra Sefer. Gerçi bizim takımı seçenlerin şanstan yana
yüzü gülmez ama olsun.
Poyraz'ın Bahri
Umman'ın yanında işe başlayacağı çok belliydi, o yüzden
bu duruma şaşırmadım. Asıl olay bundan sonra başlıyor.
Eski polis olması yüzünden kendini herkese ispat etmek ve
güvenlerini kazanma sınavı verecek. Bu anlarda Poyraz ne yapacak, o
panik ve korkak halleriyle merak ediyorum. Ama ekibe girdikten sonra
dizinin mafya tarafı ilgimi daha da çok çekecekmiş gibi bir his
var içimde, benden söylemesi.
İlk bölüme göre
hikayenin içine daha çok girdiğimiz ve beklenen aşk unsuruna
birkaç adım daha yaklaştığımız bir bölümü geride bıraktık.
Dizi biraz yavaş tempoda ilerliyor olabilir ama, benim en sevdiğim
yanı da bu. Tıpkı yemekler gibi. En güzel yemekler kısık ateşte
pişenlerdir çünkü. Tabii sektör fast-food seviyor, orası ayrı
bir konu. Umarım Poyraz Karayel kendine bu menüde yer bulur ve uzun
süre bırakmaz. Emeği geçen herkesin emeğine sağlık.
Kitapkurdu
*Neco Çelik'in yönettiği 2005 yapımı film.
Poyraz Karayel 3. Bölüm Fragmanı