Dil yarası en acı yara imiş..

Öncelikle gecikmeden dolayı hepinizden özür dilerim, sınavlar dolayısıyla diziyi izleyemedim. Yorumlara göz attığımda genel olarak beğenildiğini gördüğüm için yine umutla oturdum bilgisayarımın başına. Genel olarak umutlarımın tamamen yıkılmadığı bir bölüm oldu. Tabii Ebru ve Baran meselesinin sıkmaya başladığını söylemiştim, o konuda bir beklentim kalmayınca sıkılmadım da. Ama eskiden dakika saydığım diziyi yayın gününde izleyememe rağmen merak etmediğimi fark ettim. Bunu da geçen haftalardaki yorumlarımda bahsettiğim senaryonun eski heyecanını yitirmesine bağlıyorum ve yorumuma geçiyorum.

En büyük alkış Kadriye Ana'ya!

Dil yarası el yarasından ağırdır. El yarasının izi geçince acın da geçer. Evet, belki tamamen unutamazsın. Hiçbir iz kalmayan derine baktıkça hatırlarsın. Başkaları kusursuz bir cilt görür, sen ise yaralarını. Her baktığında hatırlarsın. Ama dil yarası öyle değildir. Görmesen de yeniden duymasan da hep aklındadır. Başını yastığa her koyuşunda, otobüste, işte kısaca yaşadığın her an kulaklarında yankılanır duydukların. Kulağında yankılananları başkalarının da duyduğunu düşünür, yavaş yavaş soyutlarsın kendini çevrendekilerden.. Bu yüzden en ağır yara dil yarasıdır. Hele ki Melek gibi küçük bir yerde yaşayanlar için. Böyleleri hem el yarası alır hem de dil yarası. Kendal da bu yaptıklarının doğru olmadığını biliyor fakat O’na öğretilen doğruları uygulamayı tercih ediyor. Melek de töre kurbanı kızlarımızdan biri olacaktı. Tabii Kadriye Ana izin verseydi.. Genellikle izlediğimiz töre dizilerinde anne-babalar töre uğruna evlatlarının canının alınmasına bile göz yumarlar. Fakat Kadriye Ana alıştığımız annelerden biri olmadı. Kendal’a göz yumacağına meydan okudu. Sadece Kendal’a da değil, tüm Halfeti’ye. Kadriye Ana’nın söyledikleri konak kadınlarının etraftakilere dağıttıkları taşlardan daha ağırdı. Halfeti halkı ders almışa benziyordu, umarım herkes payına düşen dersi alır.

Fikriye cesaret hapını yuttu bir kere..

Tabii Kadriye Ana’nın söylediklerinden Fikriye de dersini aldı. Kadriye Ana’nın elindeki taşı sonradan Kadriye Ana’ya verip diz çöktüğü sahnede kalbim küt küt çarptı. Ebru'ya her zaman hak veren Kadriye Ana'nın ne yapacağını çok merak ediyorum..

Anneyim ben!

Bu bölüm biraz dumur oldum. Ada’yı yine Baran’ın geri döndüreceğini düşünmüştüm. Hatta Maya’nın Serdar’ı sevdiğini de Baran’a söylediğini tahmin etmiştim. Hayaller hayaller işte. Ebru ve Baran’ın birlikte Ada’yı geri döndürmek için uğraştığına üzüldüm mü? Tabii ki hayır. İkisini birlikte görmeyi çok seviyorum, söylemiştim. Bu yüzden sevindim bile. Diğer sevindiğim nokta ise Ebru’nun çocuklarını ihmal ettiğini fark etmiş olmasıydı. Maya’nın duygularını nasıl anlayamadığıyla ilgili kendi kendiyle yaptığı hesaplaşma hoşuma gitti. Umarım bu hesaplaşma sadece bu bölümde kalmaz ve Ebru Halfeti halkının süper kahramanı olurken çocuklarını daha fazla ihmal etmez. Yanlış anlamayın, Ebru’nun çocuklarına ne kadar düşkün olduğunu ve çektiği tüm çileye çocukları için katlandığını biliyorum. Fakat herkesin derdini anlayıp çareler ararken çocuklarını ihmal ettiğini düşünüyorum. Umarım çocuklarına daha fazla zaman ayırabilir..
Ada ve Baran’ın arabadaki tatlı atışmaları bu bölüm izlemekten en çok keyif aldığım sahneydi. Araları tamamen düzeliyor gibi.. İlk zamanlarını hatırladım da, o zamanlar böyle tatlı tatlı atışacaklarını söyleseler dalga geçtiklerini düşünürdüm. AdBar konusunda yeni bölümden çok umutluyum, haftalar sonra ilk defa yeni bölüm için sabırsızlanıyorum..

Bunu AyBar'a yapmayın senaristler!

Geçen haftalarda yurttan kaçırma olayının başka bir dizide de olduğunu ve aklıma o diziyi getirdiğini söylemiştim. Orada da çalışmak zorunda kalan esas kız cafede işe giriyor, esas oğlan da çalıştığı cafeye müşteri olarak gidiyordu. Klişeleşmiş bir olay, bu yüzden kopya olduğunu söylemeyeceğim. Daha farklı bir açıdan yaklaşacağım. O dizideki çift evliydi. Evliliklerindeki sorun yüzünden o haldeydiler. Baran ve Ayşe’nin durumu ise çok farklı. Aralarında bir sorun yok, bu yüzden Ayşe’nin Baran’ı terslemesini doğru bulmuyorum. Yurttan kaçırdığı için sinirli olduğunu düşünebilirsiniz ama Ayşe kaçırma olayından önce de Baran’a tepkiliydi. Bu yalanı Ayşe’ye söyleyen Baran değil. Son sahnede araları düzelmiş olsa bile Ayşe’nin Baran’a haksızlık ettiğini düşünüyorum. Senaristlerin ise ikisine de. Ayşe ve Baran daha çok genç bir çift. Ufak kıskançlıklar, flörtleşmeler olması gerekirken böyle sahnelerini izlemek bana haksızlık gibi geliyor. Geçen yılların yıprattığı bir AyBar yerine genç, deli dolu bir AyBar daha güzel olmaz mı sizce de?

Senin yerine yine biz utandık Kendal!

Kendal’ın ayağının sakat olması tüm konak halkının işine yaradı. Ortalıkta dolaşamayınca herkes rahattı. Kendal’ın evde Asım’dan başka kimse yokken zor durumda kalmasını ve hor gördüğü, aşağıladığı kadınlara muhtaç kalmasını izlemek çok keyif verdi. Asım’ın babasına yardım etmesini ve bunu yaparken de hiç gocunmamasını izlerken ise UTANDIM. Ah be Asım, sen ne koca yürekli birisin böyle!

Kasım, kod adı Gizem.

Geçen hafta ortalarda görünmeyen Kasım meğer hapishaneye girmiş. Özlem’in Fikriye’den yardım isterkenki samimiyetine ben kefilim. Yalnız Kasım ve Özlem’in telefon konuşmasına takıldım. Sanki birinden intikam alıp kaçacaklar gibi geldi bana.. Umarım yanlış anlamışımdır. Ben onların bu kaçak hallerini çok seviyorum.

Bazen kardeşin için canını bile verirsin..

Yine kardeşlik başroldeydi. Maya kardeşi uğruna canını bile vereceğini söyledi, Ada aşkından vazgeçti. Aslında ikisinin de yaptığı aynı şey. İkisi de canını veriyor birbirleri için. Emre ve Maya yakınlaşmadan Ada ve Serdar mutlu olamaz. Buraya yazıyorum, sonra söylemedin demeyin.

Yeni bölüm fragmanı heyecanlıydı baya. Bu bölüm yol alınamayan Fırat olayı biraz daha ortaya çıkacak anlaşılan. Fırat’a yorumumda yer vermedim çünkü pek bir gelişmesi olmadı. Yeni yorumumda uzun uzun yazacağım gibi görünüyor. Haftaya görüşmek dileğiyle..

67. Bölüm Fragmanı :
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER