Bu haftanın açılışını Edip’in bebek yüzlü katil halleriyle yaptık. Oyuna
girdiği andan itibaren ilgiyi bir an olsun elinden bırakmayan adamımız ortalığı
karıştırmakta tam bir usta. Çekişme, kıskançlık ve itiraflarla dolu günler
bakalım kahramanlarımıza ne getirmiş.
Maçın adamı bu bölüm tartışmasız Edip’ti. Edip’e ağız dolusu bir “Heybetini
gizle yiğidim, duruşun çakalları korkutuyor.” demek istiyorum. Yemeğe çat kapı
gelip Oya’nın asla akıl edemeyeceği bir rolle Sarmaşık sahnesinde yerini alan
adamımızın varlığı ilk andan itibaren masadaki herkesi rahatsız etti. Bu tuhaf
emrivakiyle beraber Serhan’ın keyfi masadan koşarak uzaklaştı. 96 çetesi ise
iki kahramanıyla aynı masada kanlı canlı oturunca sessizliğe bürünüp renkten renge girdi.
Ölüm grubuna düştükBöyle sofralarda hiç yemek yediniz mi? İlk yan etki genelde iştahın
kapanması olur ki 96 masasında da bunu açıkça gördük. Herkesin yüzünü allar
basar, birkaç tip hep masadan kaçar. Oturup o gerginlikle yine kim ne
yumurtlayacak diye beklenir, bomboş konular üzerinden zorlama sohbetler döner.
Ben genelde “Salataya da uzak kaldım, şimdi bu ortamda birinden bir şey
istenmez.” diyerek kederlenirim. Öncelikle masadaki en erkeksi yarayı alan
Taylan oldu. Boynuzlarının ucuna birer anten takma isteğimi dizginleyemiyorum
sevgili Taylan. Kendini dünyanın merkezinde zannetmek için biraz fazla yaşlı değil
misin? Sinirli şirin Serhan gidip banyonun bir tozunu aldıktan sonra dönüp sinirlenmeye
devam etti ve banyoda yaptığı korkunç planı masaya döner dönmez devreye soktu.
Edip’i buz gibi soğukta dışarıda puro içirerek donduracaktı. Mübarek sen bunu nasıl düşündün? Vallahi şeytanın aklına
gelmez.
Serhan’ın kibar görünümlü bir maço olduğunu önceki bölümlerden biliyoruz.
İçinde yanan kıskançlık ateşi ikisinin purosunu da kül etmeye yeterken iki adam
da Oya için karşı karşıya olduğunun farkındaydı. Nitekim Edip, kaybeden
Serhan’ın hiddetini iliklerine kadar hissetti. Serhan’ın siniri öyle
kuvvetliydi ki basit bir ayağını denk al mesajının ötesine geçerek yok edecek
derecede tutkun olduğunu sözel ve fiziksel yollardan açık etti.
Şekil 1a: Ümüğünü sıkmakPelin ve Merve 96 anısını kısaca ziyaret edip büyük misafiri yüzsüzlükle
karşıladılar. Bu ikiliye benzemek ister miydiniz? Kötülükten pişman olmayan,
yaptığı her şeyin üstünden atlayıp geçen biri olmak ne kadar rahattır değil mi?
Bu özellikleri taşıyarak hayatına devam eden bu iki kadın sanmayın ki
dertsizler. Sadece kaygıları vicdanlı insanlarınkiyle kesişmiyor o kadar.
Ben tam Oya’yla Edip şimdi okkalı
bir kavga edecek derken işler ne ara “oh iyi oldu” noktasına geldi anlamadım.
Edip’in yemeğe gitmekteki amacı ağırlıklı olarak Serhan’ın yoluna taş
koymakmış. Tabii çeteye hak ettikleri vicdan muhasebesini yaptırmak istiyor ama
yemekteki tavırlarından da anlaşılacağı gibi Oya’nın ana gündemi Serhan.
Oyacığın yaşadığı vurgunu anlattığı itiraf can alıcı cinstendi. Bugüne dek
kaçtığı inkar ettiği bütün duygularına bütün samimiyetiyle teslim oluşunu
izledik. İçinde bulunduğu yoksunluğu ve çaresizliği öyle güzel anlattı ki canı
yanmayan bizden değildir. Bugüne kadar hayatın ona yasakladıklarıyla ilgili
kontrolü hep çok az olmuş. Hayata kırgınlığı da biraz bu yüzden. Adaletsizliğin
kurbanı olarak bugünlere gelen birinin belki de ilk defa bu denli tutkuyla
istediği bir şeye yine hiç de adil olmayan bir biçimde erişememesinin sıkıntısı
bu. O da biliyor ki Merve’nin hiçbir zerresi Serhan gibi bir adamı hak etmiyor.
Üstelik bu kadın elindekinin kıymetini bilmekten de oldukça uzak. Baksanıza
gözleri bütün gece duygularının karşılığı olduğuna dair bir ipucu arayıp
durmuş. Fakat Edip Oya’yı içine düştüğü bu girdaptan kurtarmaya kararlı
görünüyor. Diğer yandan Merve Oya’nın duygusal ihtiyaçlarını tespit edip adamın
zihnine yavaş yavaş kana karışacak bir kapsül gibi yerleştirdi. Nitekim yanı başında
yıllar boyu ona destek olan biri için bir ihtimal olarak bile komik olmak
gururunu incitti. Edip, Oya’nın Merve üzerinden yaşadığı türden bir adaletsizliği
Serhan’la ilgili olarak yaşıyor artık. Ona göre Oya’yı en çok kendisi hak
ediyor. İki adamın düellosu yolda başlarına büyük dertler açabilir.
"Sen sevda mısın yoksa yalan dolan?"Ah be Serhan’ım; sen Rıza’dan Güzin Abla tavsiyesi alacak adam mıydın? Konu
geleceği belirsiz aşklar olunca insan durumu anlamlandırmaya yarayacak her
bilgiye nasıl da sarılıyor. Rıza’dan duydukları Serhan’ın gözünü açtı.
Sahnelenen piyesteki ayrıntılara daha yakından bakınca durumu hemen kavraması Oya’yı
panikletti. Birbirini seven insanların beraberken yaydığı o bütün olma halini
beceremeyen ve zaten dalavere çevirmeye de pek yabancı olan Oya’nın işi fena
halde zor. Fakat en önemlisi, Serhan’ın Oya’nın ağzından gerçekleri duymak
istemesiydi. Kıskançlık konusunda evli oluşuna karşın oldukça cömert davranan
Serhan artık hislerini dile dökmeye çok yakın. Bakalım kendisinden ilerleyen
günlerde şöyle yürek titreten bir ilan-ı aşk gelecek mi…
Sofradaki hallerini izledikçe ilişkinin ne kadar iki kişilik bir dünya
olduğunu bir kez daha hatırladım. Çevremizde gözlemlediğimiz birçok ilişki
dışarıdan çiçek gibi görünüp aslında içinde ne kadar kof olabiliyor. Bu iki
kişilik bağın niteliğinin sadece o iki kişi tarafından bilinebiliyor olması
insan ilişkilerinin en oyunbaz taraflarından biri bence. Mesela Oya ve Serhan
arasındaki şey kimseden habersiz nasıl da güçlü yaşanıyor değil mi? İkisini de
kırıp döken ama bir yandan da o ölçüde tutku ve heyecan aşılayan bir
duygudaşlık… Masadaki sözde birlikte ve mutlu çiftlerin hali ise içler acısı.
İnsanlar kendilerini ve başkalarını kandırarak yaşamaya akıl almaz bir hız ve
kolaylıkla alışıyor.
Bu haftaya damgasını vuranlar arasında Nilay ve içine düştüğü büyük dram
vardı. Mehmet işler ciddiye binince yaptığı hatanın altında ezildi. Kızın
isyanı çok haklı ve gerçekti. Çünkü aile birliğinin bozulması gerçekten
çocukların hayatını geri dönülemez biçimde değiştiriyor. Fakat bu her zaman
olumsuz bir değişim değil elbette. İşin kötü yanı, Arzu ve Mehmet’in şenlikli
bir yuvası varmış gibi görünüyor. İnsanı yetişkinlik yolunda uğradığı bazı
dönüm noktaları var. Nilay da anne babasının bu kimlikleri haricinde hatalar
yapan bir “insan” olduğunu tecrübe etti. Hatalar yapılır ama iyilik ve emek göz
ardı edilemez mesajı tüm izleyenler adına rahatlatıcıydı.
Rıza şirketin başına açtığı beladan yara almadan
sıyrılacak gibi görünüyor. Serhan suçlamalarla bütün itibarını hatta belki
özgürlüğünü kaybedebilir. Bakalım Merve’nin forsu sönecek mi? Oya’nın Serhan’a
temiz çamaşır götürdüğü günler kapıda mı? Edip, Serhan’ın saf dışı kalmasını
bir şişe turşu suyu açarak mı kutlayacak? Hepsinin cevabını alacağımız salı
gününü iple çekiyor, herkese iyi haftalar diliyorum.