Glee, hayallerin gerçekleşirken bile düşlerdekinden çok uzak olabileceğini acı bir şekilde önümüze seren bir bölümle son sezon açılışını yaptı. Vay be! Altıncı ve final sezonuyla
Glee'ye veda etmeye hazırlanıyoruz. Yıllar süren bu müzikal yolculukta beni
Glee'ye bağlayan pek çok neden vardı. Yeni şarkılar keşfetmek, harika cover'lar, müthiş mash-up'lar, şahane sahne şovları, Brittany S. Pierce, klip tadında performanslar, dans koreografileri, değişken ilişki ağları, gençlik enerjisi, Sue Sylvester ve Brittana'nın kavuşma ihtimali gibi gibi. Hiçbir zaman kopamamam ve senaryodaki tıkanmalara sabretmem elbette ki bunların cazibesinedir. Ama bir üçüncü sezon vardı ki; o sezon yaşattığı heyecan ve keyfi gözlerimde bir damla yaşla anıyorum. Amerika canlı yayınıyla aynı anda izleme çabaları ve fanfiction'lardan medet ummaya kadar varmıştı iş. Neyse ki 'Asla İstediğim Doğrultuda Gitmeyen Diziler' kervanına katılmakta geç kalmayarak bu enginlere sığmayıp taşan Gleek'liğime gem vurabilmiştim. Kulakları galiz kelimelerle çınlanan senaristlere ve Ryan Murphy'e selam olsun. Artık helalleşme vakti.

Çok güzelsin Finn. Seni seviyorum.
Veda sezonu Cory Monteith'e adanmış diye duydum. Fetus Face'i (Finn Hudson) özlediğimi farkettim. Glee gibi vücuduma salt mutluluk ve neşe aşılamak için izlediğim bir dizide zaman zaman Finn'in aklıma gelmesi ve ölüm gercegini düşünerek mevcut durumdan yabancılaşmam sık yaşadığım şeyler. Cory'nin genç yaşında aramızdan ayrılması sarsıcıydı. Finn karakterini uzun zaman esas oğlan olarak kabullenememem, sıkıcı ve yeterince yetenekli görmemem Glee'nin MJ özel bölümününde I Just Can't Stop Loving You performansına kadardı. O öyle bir andı ki bana bütün bildiğimi unutturan, tüm duyularımı yeniden canlandıran. Cory Monteith gerçekten aşıktı ve kıvılcım saçan gözleriyle Lea Michele ile yaptıkları bu düet yetenek ve aşk birleşiminin ne yüce bir olay olduğuna ispattı adeta. Ben kıymetini geç bilsem de Finn/Cory çok özel bir insandı.
Rachel Berry, NYADA hayalini gerçeğe dönüştürürken ilk televizyon işi That's So Rachel dibe vurmuştur. Tüm zamanların en kötü reyting sonuçları ve olumsuz eleştiriler zaten Broadway dışına çıkarken bile türlü badireler atlatan ürkek kuş Rachel'a haliyle fazla geliyor. Alanis Morissette'nin efsanevi şarkısı Uninvited ile Lea Michel'in özlediğimiz sesine kavuşmak ve hollywood stüdyolarını terk-i diyar eylemesi pek bir etkileyiciydi. Yüzünü eğme küçük kız diye teselli etmek istedim. Üstüne babalarının boşanma haberi derken Rachel için 'Haydi gel köyümüze geri dönelim. Klaine'in düğününde halay çekelim' çanları çalmaya başladı. Şaka maka Ohio'ya dönüşe ciddi seviniyorum. Tamam New York City macerası iyiydi hoştu da oraya topluca sığmıyorlardı sanki. Glee demek McKinley lisesi demek, Sue'nun ofisi demek, Cheerios demek, The Choir Room demek, buzlu içecek demek ve bunların hiçbir NYC'de yok. Bu sezon zaten kısa olacak, Glee ruhunu sıkıştırılmış, konsantre alacağız ki bunun için 'there's no like home' diye bir deyiş vardır. Ev gibisi yok!
Merkür'ün Venüs'e etkisi: Yıldız düşüklüğü!
McKinley High School'da eğitim ve öğretim hayatı Sue'nun müdürlüğüyle beraber sıkı yönetim altında kurulmuş, Figgins hademelikten bile sürgün edilmiş, müzik ve sanatdan arınmış şekilde tam da Sue'nun hayallerindeki gibi sürmekte. Sue öğrencileri süründürdükçe benim de gülmekten sürünmem artık sıradan şeyler ama etkisi de hiç azalmıyor namussuzun.
Rachel'ın yuvaya dönüşü ve olaya el atması kısa sürmedi. Çünkü olaya el atacak adam kalmamış. Will Schuester, Vocal Adrenaline koçu olmuş, bebişine karşı yeni dans hareketleri denemeleri yapacak kadar da 'yeni gelin heyecanıyla' dolu. Aman heyecanı daim olsun tabii de New Directions'la rakip olması ne bileyim, çok kaderin cilvesi.
Emma'nın ailesinin istediği gibi 'ginger' bir bebek. Daniel Finn Schuester.
Rachel ve Blaine kalp ben. Bu ikili çok tatlış değil mi yahu? Blaine'in Rachel'ı Dalton Academy'e götürmesi ve Warblers koçu ünvanıyla Rachel'ın karşısında yaptıkları muhteşem Sing performansı sezonun ilk tekrar tekrar izlenecek türdeki icrası olarak kayıtlara geçti. Izlemelere doyamadım açıkçası ve Rachel'ı kız arkadaşı gibi hayal etmek hoşuma gitti. Blaine'in biseksüel olduğunu farketmesiyle Blachel yaşasaydık iyiydi. Belki başka bir dünyada!
Biri de bize şöyle bir karşılama yapsaydı n'olurdu sanki...
Kurt ve Blaine'in şok ayrılığını bir flashback sahnesiyle öğreniyoruz. Kurt'ün ayrılmak için bayağıdır arandığı zaten malum. Ayrılık bahanesi kıçından element uydurmalı cinsinden olmakla beraber benim burada ele almak istediğim Blaine'in hali. Seren Serengil'in Ben Adamı Ayrılırken Tanırım diye bir şarkısı vardır. Aslında Kurt her ne kadar işin 'buldu da bunuyor' tarafında olsa da bu şarkıda bahsi geçen şekilde Blaine'den ayrılmakta iyi etmişim diyebilirdi. Zira o nasıl sulu zırlak bir ağlamadır Blaine'ciğim? Kurt bence işte tam da bu yüzden terketmiş olabilir. Zavallım zamanında alfa erkek olarak tanımlıyordu Blaine'i. Klaine'a etkileyici bir storyline yaratmak için miydi bu abartılı dramatik hâl ve tavırlar bilemiyorum ama müşterisi değilim onu biliyorum. Güldürdünüz.
Beni beni Blaine'ini!
Ama bu sadece başlangıçmış meğerse. Kurt biten ilişkisine saygısından iki sene kimseyle birlikte olmamış falan (?) nedense Blaine aşkı depreşiyor ve o eski ilgiyi alakayı aramaya başlıyor tabii, pamuklara sarmalanmaktan bıkan bir Pamuk Prenses olarak... Ama o da ne! Blaine ve Karofsky mi? Karofsky? Blaine'e ayılıp bayıldığım söylenemez ama yoklukta bile gideri olmayan eski zorbalardan birine tutulmak. Ikinci bölümü henüz izlemedim ve bunun bir Kurt'ü bertaraf etme projesi olduğunu ummak istiyorum. Bu gerçek olamaz. Üstelik 'bear' muhabbetine giriyorlar mıç mıç, yılışıkca. Karofsky bear olamayacak kadar kılsız ayrıca. Bu kez Kurt'den kendini tuvalete kilitleyip ağlama krizleri gibi abartılı, sancılı, ağrılı, kanayan bir aşk acısı izledik. Yüreğim cız bız etti.
Ağla kalbim ağla, sen ağla kalbim ağla...
Klasik bölüm sonu şarkılarımıza yakışır Let It Go şarkısı Rachel'dan yıkılmadım ayaktayım tadında geldi. Yıllar sonra yeniden bir 'ezik' pozisyonuna dönmesi onun gibi başarı yolundaki 'ezik' addedilen fakat yetenekli gençler için bir şans olacak. Keşke son sezon olmasaydı diye üzülüyorum ve sanırım bu yazıyı toparlamam ikinci bölümü izledikten sonra olacak. Görüşürüz.