Kazan kaynıyor fokur fokur… Kimi zaman aile ilişkileri, kimi
zaman aşklar, kimi zamansa dostluklar batıyor kazandan taşanlarla. İşte öyle
zamanlarda ocağın altını kısacak bir el arıyor insan. Usulca kaynatacak kazanı;
ne çiğ kalacak içindekiler, ne de taşıp her yeri batıracak.
Kemal, o el işte. Ne zaman canından çok sevdiği biri derdini
açsa, koşuyor yardımına. Ama asla taşmıyor. Usul usul dokunuyor hayata,
yaşananlara, yaşanacaklara… Bazen usul usul yürümek gerekir ya hani, yol boyunca kimin elinden tutsa hızını arttırmıyor karakterimiz de. Kemal Kuzgun, insanın yüzüne sıcacık bir gülümseme
oturtacak kadar güzel bir karakter. Kemal, Mahinur Ergun’un Hayat Sırları’ndaki
imza karakteri olmuş bana göre. Her hafta üzerine uzun uzun konuşmak istiyorum,
hatta bazen kendimi tekrar ediyorum farkındayım. Kelimeler de tükeniyor bazen,
en azından benim kelimelerim tükeniyor.
Hiç derdimiz yoktu zaten sen de gel Hakan, gel.
Kemal’in hiçbir konuda altta kalmamasını seviyorum ben.
Gururunu ise en çok. Banu’nun babasının karşısına çıkan Kemal’i, Tuba’nın karşısında
gördük bu kez. Her ne kadar Tuba’yı kullandığı için biraz kızsam da Kemal’in o
gece yemek yapmasını istemiyordum. İyi oldu. Kemal’le Banu’nun önünden Tuba
engeli de kalktı nihayetinde, peki bundan sonrasında ne olacak?
Kemal, Banu’ya koşmayacaktır bir süre daha. Banu, ne kadar
bekleyecek Kemal’i? Hepsi birer soru işareti. Tuba meselesini kapatmadan önce
merak ettiğim bir şeyi dile getirmek istiyorum fakat. Kemal’in Seher’in kardeşi
olduğundan Tuba’nın haberi var mıydı? Ne ara öğrendi? Duyunca tepkisiz
kalmasından dolayı bildiğini düşünsem de emin olamıyorum orası ayrı.
Huzur...
Sırlar içinde oradan oraya koştuğumuz hikayede en geride
kalan Seher’in sırrı olsa da Kemal’in attığı adım hikayenin merkezini
değiştirecek gibi hissediyorum. Seher, ne kadar istemese de Burak’ı da bu sırra
dahil etmek zorunda. Burak’la Seher arasında sıcacık bir ilişki izleyemiyoruz
aslında. Çünkü ortak bir acı çekmiyorlar. Kızları ya da bir başka mesele fark
etmez, bu aşkın acılarla sınanmaya ihtiyacı var. Tabii ortada ortak bir dert
söz konusuyken odak dağıtmaya da gerek yok, Burak’ın acilen Zeyno’yla ilgili
bir şeyleri öğrenmesi gerek. Kulağına kar suyu kaçsa bile olur yani, sorun
değil.
"Gel evlenelim Seher, kardeşlerine de bakarım ben."
Seher ve Burak tarafında durum stabil. Fakat en azından Seher, Burak'a daha az tepkili. Bu da bir şey... Bir şey fark ettim. Ben Burak'ın Seher'e bakışlarını, sevgisini yansıtmasını çok seviyorum ama Burak'ın başkalarına filmi üzerinden Seher'i anlatmasını sevmiyorum. Burak, üniversiteli gençlere 'filmin' devamıyla ilgili o cümleyi kurmasaydı da ben başka yollarla Burak'ın yapacaklarını takip etseydim daha çok hoşuma giderdi. Sahne yapay kalmış biraz.
Hani sır diyoruz ya, hikayedeki her karakterin hayatına
dokunan bir oldu sırlar. Adı üstünde, hayatın sırları… İlk bölümden beri fazla
cool bulduğum Murat’ın sırrı, hiç beklemediğim bir anda aralandı. Babasıyla
anlaşamayıp kendi yolunu çizen zengin oğlan Murat hikayesi çok klişe olsa da,
klişeleri severiz anlatım biçimlerinden ötürü. Bakalım, neler olacak o cephede?
Şirin, Murat ve Arhan arasında bir aşk üçgenine hayır demem.
Ayhan, pardon Arhan nasılsın? Senin hikayeye kattığın enerjiyi seviyorum Arhan, biraz
araştırsan Seher’in sırrını bile öğrenirsin sen. Senden umutluyum… Açıkçası Burak’ın arkadaşı, Banu’nun kuzeni kontenjanından ‘her yerde’
olan Arhan’ın hikayeye farklı bir noktadan bağlanabilme ihtimalini sevdim. Arhan-Şirin
arasında yazılacak türlü saçmalıklara da varım.
"Sana karavan bile getirttim, ayıp be!"
"Bir de getirtmeseydin, abinim ben."
Ve gelelim Şirin’e. Karakter, her an karikatürize olabilecek
bir karakterken sırrın ağırlığını üzerine yükleyip onu ‘normal’ bir dizi
karakteri seviyesine çekmek çok güzel bir hamleydi. Zira, abartılı karakterleri
severim fakat dramada karikatürize karakter izlemek istemem.
Şirin’in hayal kırıklığı çift taraflı. Hakan, onu resmen kullandı.
Babası, yalan söyledi. Ee biraz da şaşkın. Haliyle bölüm boyunca tepkilerini
sevdim. Zaman zaman ‘Şirin’ oldu ama yine de 7 bölüm içindeki en farklı Şirin’i
izledik kuşkusuz.
Ecem Erkek, adını ilk duyduğumda o çerçeveye neden girdiğini
düşündüğüm bir oyuncuydu. Hayat Sırları sayesinde kendisini tanıdığım için
mutluyum. Karakteri komedi ağırlıklı olsa da Hakan’la hesaplaştığı anda da
sahnenin hakkını vermiş. Onu biraz daha dramatik yönü kuvvetli sahnelerde
izlemek isterim açıkçası. Çünkü sahneyi getireceği noktayı cidden merak
ediyorum.
Yazı devam ediyor...