Bir haftanın, bir yıl gibi
geldiği uzuuuuun bir süre sonra, 2015’in ilk MedCezir bölümü, özlemleri mutlu sona kavuşturdu. Hep söylerim, en
sevdiğim bölümler aksiyonlu değil, günlük olayların gerçekleştiği bölümlerdir. Gerçi
siz günlük dediğime bakmayın, Altınkoy’un günlük rutinleri, değme aksiyonlara
taş çıkartır. Mesela polis arabaları, ev baskınları falan Altınkoy’un sıradan
olayları hep. Asım Şekip Kaya’nın yılbaşı partisi mesela, o baskından sonra
aynı tadında devam etti, ne var ki?
"Aa, polis baskın yapmaya gelmiş yaw, çok sıradan"
Geçen bölüm, Bıyıklı’nın
gönderdiği delilleri polise teslim etmek için sabah beklenmedi ve hemen aynı
anda, yılbaşı gecesi, organize olundu. Turunç Nadir, Sude’den aldığı teknenin
anahtarıyla, deniz yoluyla kaçışını gerçekleştirdi. Ama Yaman, bu kadar olaydan
sonra hemen uyandı şekerim, deniz yoluyla kaçar dedi. Nadir maalesef kaçmayı
başardı, denizin ortasında teknede bıraktığı Leyla, yeni yılın ilk saatlerinde
kurtarıldı. Neyse ki Leyla bu işten sağ kurtuldu. Ben onun Altınkoy’da neler yapacağını
merak ediyorum çünkü. Şu Nadir bir çabuk yakalansın, mirası Leyla’ya kalsın da,
Leyla’cım da “çakma Sude” hayatına bir çabuk adım atsın, entrikalarına
başlasın. Zira Leyla’nın entrika çevirme yeteneği tamamen günlük olaylarla
sınırlı, gördük ki büyük krizlerde DEV saçmalıyor. Tekneden suya atlayıp
Nadir’den kaçmaya çalışmak ne yahu! Gerçi büyük krizlerde, Leyla’nın örnek
aldığı Sude’nin kararlarının başarısı da şu ara tartışılır ya neyse, ona
birazdan geleceğim, önce bu bölümün en eğlenceli kısımlarından bahsedelim.
"Paralel evrenimde ben de Kuzey Tekinoğlu'ydum işte"
Tabiî ki en eğlendiğim
bölümler, Mert’in olduğu kısımlardı. Mert bazen gerçekten dayanılmaz oluyor,
ama bu bölüm çok eğlenceliydi. Hasan’ın Turunç Nadir itirafı sonrası, Selim
Yaman’ı sakinleştirmekle meşgulken, sıvışmayı planlayan Hasan’ı durdurmak için
attığı yumruk, Mert’in tarihinde bir ilkti tabiî ki. Sonrasındaki Kuzey
Tekinoğlu tavırları ve Eylül’ün erkeğinin kahramanlığından kasım kasım
kasılmasına bayıldım. Eylül’ün Mert’i hep aşağılamasına ne kadar bozulduğumu
bilirsiniz. Mert’in Eylül’ün gözünde yüksek bir değer kazanması için sık sık
böyle kahramanlıklar yapmaya ihtiyacı var. Evet bir tane de değil,
kahramanlıklarını sürekli yenilemeli, yoksa Eylül’ün, heyecanı başka sulara
yelken açarak arayacağı çok açık. Artık Mert kendine nasıl bir yol çizer
bilemiyorum. Yalnız kahramanlığını ocak başında kutlaması çok hoştu, sert erkek
olmak bunu gerektirir. Orkun’un Mert’in kahramanlık balonunu saniyeler içinde
söndürmesine bayılsam da, Uzay’ın da o ortamda olmasından yana şikâyetçiyim.
Hem Uzay, ne zamandan beri Orkun’la takılıyor? Bu çocuğun sürekli üçüncü kişi
olma durumu bitmeyecek mi? Bak Orkun’cuğum Ceren kokanasını nasıl da hemen
benimsedi! Uzay da kendine bir yıl çizse ya! Yalnız, Ceren’i de sanırsın
Orkun’un 40 yıllık sevgilisi, hemen olaylara adapte olmuş, avukat çağırmalar,
ifade verirken Orkun’a eşlik etmeler falan. Kızın tam bir soğuk nevale olduğunu
düşünüyorum bu arada, evet. Ama Orkun’un yanındaki kızlara, görümce kafasıyla
bakacağımı söylemiştim, zamana ihtiyacım var. Orkun’sa yanında bir kadın olunca,
kendini daha iyi hisseden erkeklerden kesinlikle. Kadını her ortamda yanında
asilce salınsın istiyor. Aslında bu hissiyle Eylül’ün kafasından çok da uzakta
değil. Tek başına da iyi, ama çift olmak onun için de zenginlik…
"Bir zenginlik göstergesi olarak portakal suyu ve çayı beraber içmek"
Yılbaşı gecesi aksiyonu
sonrası Serez’lerdeki kahvaltıda Deniz’in Sedef’e karşı iyice dolduğunu gördük
artık. Ben onun Sedef’e laf sokmaya kalkmasını ve Sedef tarafından bozguna
uğratılmasını zevke izlemeye hazırlanırken, o tercihini Selim’e dırdır etmekten
yana kullandı, hayal kırıklığına uğradım. Bu arada yumurtalı ekmekle, krepin
aynı kahvaltı sofrasına hazırlanması kalp ben.
"Baldan tatlı dedikleri buymuş."
Selim’in, Deniz’in ne kadar
yanlış bir tercih olduğunu fark etmesi uzun bile sürdü. Daha ilk
dırdırlanmasında fark etmeliydi. Selim bence kadınına hayran olmayı isteyen bir
adam. Deniz’inse şu ana kadar hayran olunacak tek özelliğinin şapşikliği
olduğunun farkındayız. Bu durumda Selim’in Sedef’e karşı hisleri olması normal
geliyor tabi. Sedef’cim her ruh halinde öyle içten ki! Bakın yavaş yavaş
kendimizi alıştırıyoruz Selim-Sedef durumlarına. Bu işin çok yavaş
gelişmesinden dolayı da mutluyum, ufak ufak böyle küçük adımlarla gelmeye devam
lütfen. Gerçi henüz Sedef’den yana hiçbir ışık yok, bakalım Selim’in
duygularını Sedef nasıl karşılayacak.
"Fotodaki üç ışık kaynağını bulunuz."
Kahvaltı sofrasındaki “Yaman
The Rockstar” hayalleri bölümün eğlenceliklerindendi. Mira’nın yılbaşı hediyesi
olarak televizyonda Yaman’ın bestesinin yayınlanması sağlaması, youtube’da
tabiî ki tık rekorlarına ulaşacaktı, Mira’nın içinde olduğu hangi iş sıradan
olur ki? Herkesin Yaman’ın ünlü olacağına dair gaz vermesi, Mira’nın bu duruma önce
bayılıp, sonra kıskançlığa kapılması, Yaman’ınsa Mira’nın kıskançlığından
hoşnut olması ama yine de gerçekçi takılması ve Beren’in “kesin ayrılırsınız”
tespiti çok keyifliydi.
Üst sıra: sevgilisini yıldız yapmaya kalkan kızın dramı, Alt sıra foto1: "benim bütün şarkılarım Mira'ya bi kere canımss, foto 2: Biz(temsili)
Mira’cım kıskançlık içinde
bütün yüzüne bulaştırdığın o çikolata kremasıyla, tüm kadınları temsil
ediyorsun tatlım, bizi çikolatalardan medet ummaya itenler utansın! Ben
Yaman’ın mimarlık hayallerini destekliyorum. İsterse ileride bestelerinden
oluşan bir klasik müzik albümü falan yayınlayıp, “cemiyet hayatının sanatçı
ruhlu mimarı” diye Güneri Civaoğlu’nun ya da Hülya Avşar’ın programına falan
katılabilir. Rockstarlık, popstarlık bunlar Yaman için hafif şeyler bence,
sabun köpüğü…
"X bu kadar seksi bir harf miydi?"
Yaman’ın Altınkoy’da kabul
görmesinin keyfini sürmesinden yana, Mert’in yanındaki Eylül gibi, göğsü
kabaran kaç kişiyiz? Tüm o popstarlık hikayelerinde Yaman’ın Mira’ya güven
veren tavrı, beraber film seyretmekten oluşan planları ile ilişkilerinin
süt-liman hali, alışkın olmadığımız kadar güzel. Yaman’ın level atlamasını,
Mira’nın evine ön kapıdan girmesinden anlayabiliriz. Mira’ya ders
çalıştırmalar, evde Sude ve Faruk’la karşılaşınca saklanacak yer aramak yerine,
cool cool “merhaba” demeler, çok tatlı! Yaman’cım Altınkoy’u arkasına alarak
öyle bir kendine güven sağladı ki, Orkun’un tacizlerine bile prim vermiyor,
“hadi sana geçmiş olsun canımss” diyor, bayıldım. Tabi bu arada, Mira’nın
erkeğinin zekasına hayran bakışları da “Altınkoylu olmak; hayran olunana aşık
olmayı gerektirir” tespitinin bir başka ispatı. İlişkilerinin bu boyutunun
keyfini sürüyoruz, başka boyutlar da istiyoruz tabi, hatta bölüm yayınlandığı
sırada RT’lediğim bir tweette olduğu gibi; Nevin’in yatılı olarak Buluter’lerin
bakıcısı olacağı, hepimizin kafasında aynı ampulü yaktı. Bu arada Nevin’cim
hadi hayırlı olsun, sonunda Altınkoy’a kapağı attın, darısı Kenan’ın başına.
Bak ünlü olma konusunda Kenan’ın mankenlik kariyerine sıcak bakıyorum. Şu
andaki “gömlek düğmesi açmalar bize ters, erkekler çok yakın temas kurmasın”
triplerine bakmayın, aldığı parayı görünce gözleri parlayacak elbette. Tabi
kazanacağı paralar, hiçbir zaman Sude’yle beraber olmasına yetmeyecek. Bu arada
“Altınkoy PR ve Menajerlik” firmasının temellerinin nasıl atıldığına, tanık
olduğumuzun farkındayız, değil mi? Eylül hep fashionista kalacak değil, ileride
bu işi de yapacak elbette. İlk yıldızı da Kenan Koper’den başkası değil.
"Karikatürist olmanın ilk kuralı alına düşen kıvırcık saçlar bir kere."
Mert’in bu hafta gözüme
taptatlı görünmesinin bir diğer sebebi de, sonunda “geri bas”ı öğrenmiş olması.
Yaman’la Mira’nın
baş başa olduğu zamanları bölmemeyi başardı. Aferin, böyle böyle olacaksın sen Mert’cim.
Ama Uzay karşısında hala doğru hamleleri yapamıyorsun. Mert’cim Allah aşkına
senin ne işin var Uzay’la ortaklık ilişkilerinde falan? Sen sanatçısın, kendine
bir menajer bulursun(ki onu da uzaklarda aramana gerek yok), o da senin için
anlaşmalar yapar. Ortaklık falan sana çok ters, Uzay gibiler ancak seni taklit
edebilirler, senin yolundan giderler. Erdil Yaşaroğlu’nu MedCezir’de görmek çok hoşuma gitse de, o kısmı gereksiz bulduğumu
söylemeden edemeyeceğim. Gerçi bu hikâye The
O.C.’de de vardı, ama bizdeki, gözüme çok “olmuş olsun” diye göründü. Belki
de ileride bu görüşmenin devamı gelir ve daha fazla anlam kazanır.
"Bir sürü haller içinde halim..."
Gelelim sona bıraktığım
Sude’nin durumuna. Asım’ın “kameralardaki görüntüleri izledim” blöfü
sırasındaki paniği çok eğlenceli olsa da, Sude’yi bu kadar çaresiz görmek içimi
acıtıyor. Ben onu sağa sola laf sokarken görmeyi seviyorum. Kenan’ın yanına
giderken, giydikleriyle bile, Bayan Asım Şekip Kaya çizgisinden çıkıp Asude’ye
bürünmesi çok hoş. Gerçi Faruk’un kendisini izleyip, Kenan’ın evinde onarı basması,
Asude’yi tekrar Sude’ye döndürdü. İlk kez böyle aşık oluyorum falan diyor ama,
Sude olmak terazide aşktan çok daha ağır geliyor. Nadir’le geçmişteki
ortaklığınınsa başına bela olacağı çok belliydi zaten. Nadir kaçışı sırasında,
ondan yüz bin dolar istedi. Nadir de iyi günlerinde hiç köşeye para koymamış
demek ki, bu parayı Sude’den istiyor. Hem de onunla buluşmayı göze alıyor. Bu
parayı Asım yerine Faruk’tan istemeyi tercih eden Sude, eli boş döndü.
Çaresizlik içinde sızlanırken Yaman’a yakalanınca da Yaman’dan yardım istedi.
Ah be Sude’cim, kızının sevgilisinden yardım dilenecek kadar mı kötü
durumdasın? Tamam Yaman’a karşı değilsin artık, müstakbel kayınvalidesi olmaya
hazırsın da, bu kadarı fazla. Gerçi Nevin’den sonra Yaman’a annelik görevini
yerine getirmeye niyetlisin belli, eh Yaman’a annelik yapmak da, başına bela
sarmak demek. Ama Mira bunu öğrenince kızının yüzüne nasıl bakacaksın? Madem
yardım isteyeceksin git Faruk’tan iste. Ay çok kızgınım sevgili okuyucu,
Yaman’a yine rahat yok, yine rahat yok! Zaten Yaman da Turunç Nadir eline
düşsün diye dualar ediyordu, üstelik kendisinden yardım isteyen biri için
kahramanlık yapmak, Yaman için olmazsa olmaz. Şimdi Yaman, bir taşla iki kuş
vurmak için, kim bilir kendini nasıl tehlikeden tehlikeye atacak. Çok
endişeliyim, çok.