Yine her zamanki gibi bölüme Noah'ın anlattıklarıyla başladık. Melanie Marnich'in yazdığı dördüncü bölüm, Amerika yayınında dizinin izlenme oranlarının yükselmeye başladığı bölüm oldu. Dizinin zaten yayına çıktığı andan itibaren yükselen bir izlenme grafiği vardı ama, bu bölümden sonra diziyi tutabilene aşk'olsun. Noah, sorgu molasındaydı, ortanca oğlu Trevor ile telefonda konuşuyordu. Sonra anlatmaya ya da hatırlamaya başladı. Alison ile tekne turuna çıktıkları o günü... Bu hikayenin su ile trajik bağı çok ilginç geliyordu, döne döne tekrar ediyorum çünkü her bölümde gözümüze sokuluyordu. Bende takıntı olmuştu. Sebebini bu bölümde Noah ile aynı anda anladık.
Noah kahveyi üzerine dökünce hiç yanmadı çünkü Amerikalı olmak bunu gerektirir. 1994 yılında sonuçlanan
Liebeck - McDonalds
davasında, 79 yaşında bir hanımefendiye 800 bin dolar tazminat ödenerek dev rekora imza atıldıktan sonra kahve ısısına düzenleme getirilmiş*. Demek ki o günden beri kahveyi yanmayacak kadar soğuk içiyor Amerikalılar.. Hoş, ben Noah'ın yanmamasına değil de kendi kahvesini yudumlarken bir kısmını üstüne döktükten sonra Alison'a aldığı kahveyi içmeye devam etmesine takıldım. Hayır, kendi kahveni hepten boca ettiysen, elinde niye boş bardağı tutuyorsun? Gemide çöp tenekesi mi yok? Yaşlı ahbabıyla konuşan Alison'a kıl kıl bakıp gülümsemeler filan.. Bu bölüm çok tuhafsın Noah..
İyi ki iki kahve almışım, Alison'unkini içeyim bari
Noah çekici bir orta yaş erkeği, ne yazık ki kendi de bunun farkında..
Kendi cehenneminin kapısında dikilen Noah
Ve cennetin kapısını aralayan Alison
Hikaye bu bölümde Noah-Alison arasındaki cinsel çekime daha doğrusu 'o ilk sefer'e adanmıştı. 'Black Mambo' eşliğinde giyinme kabininde başlayan öpüşmeler, ayak üstü oynaşmalar ve vuslat bölme damgasını vurdu. Öpüştüler, seviştiler, dondurma yediler, çiftimiz çocuklar gibi şen şakrak kaçamak bir gün yaşadılar. Onlara ait bir cennette, yalnızca yaramaz çocukların ödüllendirildiği bir gün geçirdiler. Bölümden çıkarılacak ders ise "hayatla yeterince hemhal olmadan evlenirseniz yaşınız ilerlediğinde başınıza bela açmanız çok daha kolaylaşır." oldu. Noah, üniversite aşkıyla evlenmişti, bunu biliyorduk zaten. Bu bölümde de annesinin MS hastası olduğunu ve Noah henüz 17 yaşındayken de öldüğünü, bu nedenle de hayatından sadece üç kadın geçtiğini öğrendik.
Bence Noah, kömür karasına dönmüş libidosu için faturayı sağa sola kesen tiplerden. Muhtemelen birinin canını taammüden alacak kadar öfkelenmesine de libidosunun tetiklediği öfke sebep olacak. Alison kısmına bakarsak, kendi tanımıyla, rüzgar nereden eserse oraya savrulan bir annesi ve Alzeimer hastası bir anneannesi olduğunu öğrendik. "O zaman sende skor kaç" sorusuna, yüzlerce diye cevap verdi. Rahmetli Ananem, erkeklere bu tür sorulmaması gerektiğini, soran erkek olursa da "Hayatımdan üç erkek geçti, biri de sensin" denilmesi gerektiğini öğütlerdi mahallenin yetişkin kızlarına, kocanızın iki tabağı varsa birini kırın dediği gibi..
Dondurmam kaymak, ver bakalım bir yanak!
Noah'ın evdeki baklaya razı olmaya karar verdiği an
The Affair'in en güzel tarafı sıradışı bir hikaye gibi paketlenmiş su katılmamış bir soap opera olması mı acaba? İlk üç bölümün tek ilginç noktası kurgusal hikayenin ikili akışı derken bu bölümde onu da esirgediler ve hikayeyi en başından iki farklı gözden değil de Noah'ın bıraktığı yerden Alison'un tamamladığı anlatım biçimine geçtiler. İşin kötüsü şimdi Noah'ın bıraktığı yerden devam eden Alison akışı yüzünden bazı olayların iç yüzünü de öğrenemeyeceğiz. en azından iki farklı yorum dinleyip kendi kişisel yorumumuza varamayacağız. Mesela Alison gerçekten Cole'u hiç aldatmadı mı yoksa Noah kızın cevabını çarpıttı mi? O gün Block Adası'nda gerçekten neler oldu? Alison'un anlattığı kısımda olanlar Noah'ın anlattıklarından daha ilginçti kuşkusuz da, benim aklım Noah'ın ağzından dinlediğimiz kısmın iç yüzünde kaldı. Bence Alison'un seks sonrası gergin ve huysuzluk hallerinin sebebi yalnızca Gabriel olamaz.
Bu akış biçimi kalıcı mı olacak yoksa hafyata yine ikili sisteme dönecek miyiz? Göreceğiz. Bu diziyi sıradan bir kaçamak hikayesi (aşk diyemedim, bak) gibi izleyemeyecek miyim? The Affair hakkında sağda solda yazılan yorumları okuyunca yarısının diziyi izlemediğini düşünüyorum. Diğer yarısı ise insanın soğancığını kabartıyor ve yorumlarken dizi "elit" bir zekaya hitab ediyormuş havasına bürünmek istiyorsun. "Neler neler anladım, ne alt metinler okudum siz anlamadınız mı? Nanik!" demek istiyo insan. Neyse..
Böyle işte..
R.
*Bilgi için teşekkürler Arman Güvenç ve Volkodav Reyiz!