Bu hafta kurabiyelerimle oturdum ekran başına. Hem not
almak, hem kurabiye gömmek, hem de izlemek haliyle biraz zor oldu. Arada bir
iki ayrıntıda hatam olursa şimdiden affola...
Geçen hafta bıraktığımız yerden devam ettik. Polat gelen
mesajın ardından ilk kez Brendonla konuştu. Nihayet telefonda da olsa karşı
karşıya gelebildiler. Polat’ın “zaman kazanıp yerimi tespit etmeye çalışmayın
boşuna” demesi hiç önemli değildi benim için ama konuşma sonrasında KGT
merkezini arayıp karşıdaki numaranın yerinin tespit edilip, edilmediğini
sorması gerçekten şaşırtıcıydı. Hani bizimkiler de (özellikle Cahit) bu tür
numaralar yapmaya başlamıştı ama Polat’dan beklemiyordum. Hoşuma gitti doğrusu.
Devler liginde taktiksiz maç kazanamazsın.
Leyla’dan yasal süreçle ilgili “tutukluluk için yeterli
değil” güvencesini de aldıktan sonra evden çıkışı muhteşemdi. Polislerin
saygısı, geriye çekilişleri, Polat’ın onlara karşı anlayışı eminim Vadi’ye
tutkun herkesi mest etmiştir. Önce yol verdiler, şimdi de göz altına alırken
dahi neredeyse utanıyorlar. Vadi’deki polislerin bu tutumlarına sıksık görmemiz
gerçekten ilginç. Burada da bir mesaj vardır elbet. Ben alamadım ama olsun.
Polat’ın evinin önünde bunlar yaşanırken çok geçmeden
Brendon’a teslim alındığı haberi geldi ve Saf’iye hemen çözülüp, daha rahat bir
yere alındı. Juliette, Saf’iye’ye de aslında hürmet ettiğini gösterir şekilde özür
diledi ve “Cahit’i konuşturmak içindi...” dedi. Tabi tokadı da yedi. İlginç
olan tokadı yemesi değil karşılık vermemesiydi. Asla da veremezdi. Geçen bölüm
dizi-yorum’unda değinmiştik bu konuya. Saf’iye’nin de kanı kutsal. Ona asla
zarar veremezler. Dünyayı kana bular da bu hanedanlar birbirlerinin burunlarını
dahi asla kanatmazlar.
Brendon Polat’ın gelişini keyifle beklerken bu kez de
devreye Ulak girdi. Neymiş? Polat ilk olarak emniyete götürülüp orada
sorgulanacakmış. Demek ki Ulak’ın ait olduğu gücün Polat’la bir meselesi var.
Üstelik bunu Brendon, yani ortakları da bilsin istemiyorlar. Bunun kokusu
ilerleyen bölümlerde çıkacaktır.
Polat’ı o kadar ağına düşürdükten sonra Ulak’a verir mi?
Dünyayı yıkar yine vermez. Nitekim denedi de... Polat’ı götüren aracın önünü Lion
timi kesti. Hiç, “bunlar bizim ortağımız, yarın yine yüz yüze bakarız.
Yaralayıp bırakalım” demediler vallahi. Sıktılar adamlara. Tabi Polat durur mu?
Polat da onlara sıktı. Sonuçta tabi ki ayakta kalan tek kişi Polat’dı. Yalnız
ben Lion timindeki özgüvene hayran kaldım. Sadece 4 kişi yol kesip Polat
Alemdar’ı almayı planlamışlar. Müthiş ego vallahi. Sonuçta Polat’ı bir kar
fırtınası olarak düşünürsek Lion timi tam olarak alttaki resimdi. (temsili)
Kaymasın diye zinciri de var.
Juliette ise beklemekten sıkılmış, Cahit’e yürümeye karar vermiş.
Karar vermiş de pek becerememiş. Daha önce de pek çok yapımda tehlikeli
kadınların, kolları bağlı erkeklerin vucudunda veya yüzünde tehditkar bir
şekilde silah veya bıçak dolaştırdığını görmüşüzdür. Fakat Juliette bunu o
kadar kötü yaptı ki sahne oldukça sakil bir hal aldı. Resmen sıkılarak
bitmesini bekledim. Cahit, belki ilerde bir şekilde yararlanmak için Juliette’in
yürümesine karşılık verebilirdi. Bu tam da Cahit’den beklenebilecek bir hareket
olurdu. Fakat kadın o kadar kötü yürüdü ki Cahit bile uğraşmak istemedi.
Fehmi anlaşılan asosyal hayatına geri dönmüş. Önce kaçak
petrol işini üstlenerek konseye girmeye çalışan birini reddetti. Sonra da
raconu kesti. Kurtun, kurt olduğu döneme geri dönüyorlar. İşi Baltazar ve Pusat’a
verecekler. Sefirlik için bakalım hangisi başarılı olacak. Açıkçası Fehmi’ye bu
tarz racon kesmeleri çok yakıştırıyorum. 12 sene evvel Vadi’ye girseymiş epey
efsane bir karakter olurmuş. Kısmet bu zamanaymış diyelim. Şimdi Baltazar ile
Pusat düşünsün...
Hazır yeri gelmişken ortaya da bir soru atayım. Neden Vadi’de
“kara” yerine “siyah” kelimesi kullanılıyor? Petrol için siyah altın dendi.
Askeri birliğe Siyah Sancak dendi. Halbuki kara altın ve kara sancak kulağıma
çok daha iyi geliyor. Neden seçimleri hep siyahtan yana kullanıyorlar
anlamıyorum. Vadi ile alakasız ama Kill
Bill’de de black mamba’yı siyah mamba olarak çevirmişlerdi. Halbuki kara
mamba çok daha iyi. Bunun belli bir mantığı varsa biri açıklasın lütfen.
Vur vur inlesin Brendon dinlesin!
Polat indirdiği adamlardan birini kaptığı gibi buluşma
noktalarına gitti. Eski ahşap bir binaymış. İngilizler zaten eskiyi sever. Şaşırmadım
o yüzden. Fakat iç mimari resmen berbattı. Hep derim, İngilizler iki şeyden
anlamazlar, iç mimari ve yemek. Polat arabadan indikten sonra silahını ateş
edemeyeceği şekilde tuttu ve Lion timinden birine teslim etmek yerine arabanın
üstüne bıraktı. Çok güzel bir detaydı. Polat asla düşmanına kendi eliyle
silahını vermez!
İçeri girdi ama Brendon yoktu. Baskın için eve yaklaşmış
Siyah Sancak’la da irtibat kurması imkansızdı. Beklenen baskın gerçekleşti.
Hızla ve en etkili şekilde tek bir kayıp dahi vermeden evi kontrolleri altına aldılar.
Gerçekten güzel bir baskındı ama hiçbir işe yaramadı.
Cahit’i fazla yalnız bırakmak olmaz. Tekrar Cahit’e döndük
ki Juliette gitmiş bile. Anlaşılan yüz bulamayınca utanıp kaçtı. Cahit’i de iki
Lion timiyle başbaşa bırakmışlar. Yine o müthiş özgüven karşımızdaydı yani.
Cahit daha önce bir filmde de gördüğüm şekilde önce dikkat çekip sonra kalp
atışlarını sıfıra en yakın noktaya kadar düşürdü. İhalenin elinde kalmasını
istemeyen yurdum Lion askeri de Cahit’i çözdü. Sonrasında üçü beraber yerde
attaaa’ya gittiler. Aslında ikisi gitti. Cahit onlara eşlik etti. Sahnede dikkatimi
çeken bir diğer nokta da çizmelerin temizliğiydi. Helal olsun İngilizlere.
Adamları leblebi gibi harcıyorlar ama sürekli çizmelerini yenilemeyi de eksik
etmiyorlar. Neredeyse çizmelerle hiç yere basılmamış.
Ölümüne kankayız!
Elleri çözülmüş bir Cahit doğada 10 operasyon timi
gücündedir. Cahit’le beraber uzun uzun evi gezdik. Sonunda doğal olarak
gözümüze batan odada Saf’iye’yi bulduk. Hemen Saf’iye’yi dışarı çıkartıp
kaçmasını söyledi ve kendisi içeri girip mermisi bitene kadar Lion timini oyaladı.
Sonra da teslim oldu gönül rahatlığıyla. Tabi bu rahatlık arkadan Saf’iye “Cahit”
diye seslenene kadar sürdü. Polyanna Saf’iye’yi diri diri gömerdi. Cahit’i
ise o an iyi ki tutan vardı diyorum başka da bir şey demiyorum.
Adam hayatını tonla tehlikeye atsın ve sen geri gel. Saf’iye
“sevgilini serbest bırak, dönerse senindir dönmezse zaten hiç senin olmamıştır”
durumu var sandı galiba. Hatta belki Lion timi birbirlerine doğru beş dakika
boyunca koştuktan sonra sarılarak kavuşmalarına izin verir diye de umut
etmiştir. Saf’iye’nin saf duygularıyla oynadı Lion timi! İkisini de yine paket
ettiler. Bunun bedelini ödeyecekler!
Tüm bunlar olurken duyduk ki Polat, Çengelköy karakoluna
teslim olmuş. Ulak çekmeceden bir liste çıkardı ve inceledikten sonra “orada
hiç adamımız yok” dedi. Zaten öylesi bir liste de hep çekmecede saklanır. Bu
memlekette kasetler makam odalarından çıkarken tabi ki listeler de
çekmecelerden çıkacak. Etkileyici olan, Çengelköy karakolunun temiz olduğunu Polat
nereden biliyordu? Sanırım burada devreye Süha Bey’in Polat’a verdiği
istihbarat bilgileri giriyor. Polat böylesi bir güce belki de ilk kez sahip.
Heyecanlanmadım desem yalan olur.
Ulak, adamları olmamasına rağmen hemen Çengelköy karakoluna
hareket etti. Daha doğrusu o öyle sanıyor. Adam daha şöföründen bir haber.
Sanırım sık sık A Haber’de gösterilen cemaatin mağdur ettiği polislere ithafen şekillendirilmiş eski polis karakteri ve Erhan paketlediler adamı. Ben zaten bu
sezon dizide Türk Polisi’ni hiç anlamadım. Ulaklar ve adamları var. Onların
emrinde kullanılanlar var. Polat ve ekibinin emrinde kullanılanlar var. Kısaca
polis hani somut, ortada olan, kanunlarla bağlı devlet dışında herkese hizmet
eder olmuş. Her ne kadar Polis’in, Polat’a davranışları hepimizin hoşuna gitse
de memlekette doğru düzgün işini yapan polis hiç kalmadı mı yahu? Ne olmuş
teşkilata böyle?.. Üzücü gerçekten.
Uzun bir aradan sonra Halife Britani’yi de gördük.
Saldırıdan sonra kendisini toparlamış ama ev hapsine vermişler. Sözünü kimseye
geçiremez olmuş. Zorla Brendon’a ulaştı ama ondan da istediğini alamadı. Yaza
kadar dinlenecekmiş. Yani Vadi Aklı diyor ki “havalar ısınır, IŞİD yine
hortlar.” Ben de her vicdan sahibi insan gibi “inşallah bu sefer o akıl yanılır”
diyorum. Bu arada Brendon kariyerinde biri ki İngilizler çok milliyetçi
olurlar bir Alman arabasına biniyorsa bu iş bitmiştir arkadaşlar. Almandan
şaşmayacaksın.
Erhan ve Deli Polis, Ulak’ı oldukça kolay bir şekilde
öttürdüler. Aslında bu kolaylık beni şaşırtmadı desem yalan olur. Ulak’ın ve
hizmet ettiği grubun kimleri simgelediği herkesin malumu ve o adamlar birlik
olmalarıyla, ötmemeleriyle ünlüler. Sanırım Brendon sadece ortakları,
kendilerinden değil diye Ulak onu satmakta bir mahsur görmedi. Gelecek
bölümlerde mutlaka Ulak’ın da arkasındakiler deşilecektir. O zaman merakla
izleyeceğim Vadi aklına göre ötecekler mi? Nasıl ötecekler?.. Ben de böyle
şeyleri merak ediyorum işte ne yapayım...
Önce beni kurtaracaksınız anladınız mı önce beni! Beni beni Cahit'inizi!!
Saf’iye ve Cahit’in yerini tespit eder etmez operasyon
planını Polat’ın yeni karargahında yaptılar. Akif ve Yasin komutan Saf’iye ve
Cahit’i kurtaracak, Polat da Brendon’la ilgilenecek. Kurtarmada öncelik de
Cahit’e verilecek. Zira Saf’iye’ye bir şey yapamazlar.
..Ve operasyon başladı. Susturucu bir kadın olsa kesinlikle ona
aşık olurdum. Çıt bile çıkarmadan koca mekanı iki dakikada kontrolleri altına
aldılar. Son Lion askeri Saf’iye’nin kafasına silah dayadı ama Yasin Komutan’ın
yine çok farklı bir yerden çıkacağını bildiğimden sıfır sıkıntı yaptım. Nitekim
o da arkadan çıktı ve işi bitirdi.
Polat haberi alır almaz yata doğru öyle bir yürüdü ki
İstanbul’un yedi tepesi o an kesin titremiştir. Silahını tabi ki de Timur’a
teslim etti. Brendon’un onu tek başına karşılaması şaşırttı beni. Polat’la
Brendon’u baş başa görünce “Brandon’la buraya kadarmış” dedim. Polat, “sizin”
dedi. “Hanedanların oturduğu masaya” dedi. “Oturacağım” dedi. “Ama” dedi. “Dünyayı
kana bulamak için değil” dedi. “Hanedanları kana bulamak için!” dedi.
Sonra notebook’dan Ra’ya ulaşmasını ve birazdan orada
olacakları onun da izlemesini istedi. Brendon’un o andaki rahatlığı ve cevabı
enfesti. Meğer tam bir İngiliz tezgahı kurmuş. Notebook’u açtığında Polat’ın
yüzü inanılmazdı. Los Angeles’de Amon, anne ve babasını gösterirken dahi o
şekilde bakmamıştı. Notebook’da ne olduğunu gelecek bölümde göreceğiz ama Sagir’in
de işin içinde olduğu belli. İngiliz avlamak o kadar kolay olmuyor. Düşman da
olsalar dizide böyle hareketler görmek çok büyük keyif veriyor. Artık fragmana
kadar çatlarız, fragman’dan sonra da çatır çatır çatlarız meraktan. Hadi
hayırlısı...
Not: İki hafta önce menemen vardı eyvallah dedik. Biz de
yaptık, gömdük de kuzuyu evde nasıl çevirelim be kardeşim? Bizim Zülfikar gibi
ağamız yok ki!