Görev: kıskançlık
Şimdi kıskanılmak hoşuna gidiyor ama senin kıskandığın günleri de unutmadık Mahir Kara!
Uzun zaman olmuştu böyle aksiyon izlemeyeli, zamana karşı nefes nefese biz. Yani aslında bu bölüm hem aşk isteyenleri, hem de bol aksiyon olsun diyenleri mutlu eden bir bölüm oldu. Mahir bolca adam dövdü ve bol dayak yedi! Feride'nin kıskançlıkları Mahir'i ve bizleri epey bir gülümsetti.
 
Ama bölümü aklımda hep aynı soru ile izledim. Bu kadar bela bir adamın başında niye olur? Haydi oldu diyelim, Mahir'in bir paratoner olduğunu kabul ederek; bu belalar bizi Beyefendi'ye götürecek mi? Sahiden Beyefendi için kaç adım daha atıldı bugün? Mahir'in koca bölüm oradan oraya çaresizce koşan hali için ne desem az gelecek. Hırsızı yakalar ama babasının elini dahi tutamaz. Dosyayı alır ama üstüne bin ton dayağı yer. Üstelik dosyayı direkt Belgin'e götürse demek bir de tacize uğrayacaktı! Sen koru Yarabbi! Peki, ne oldu bu bölüm; Mahir'in elleri gene bomboş kaldı! "Haydi, Mahir yeter al şu dosyayı artık" dedik, biraz adrenalin yükseldi o kadar. Netice mi Mahir gene geç kaldı, yetişemedi ama bu defa akıllıca bir hareket yaparak.

Bu yara bandına yakınlaştık ama o zamanlarda kandan DNA analizi yapılıyor muydu ki?

Haftalardır Belgin'in Mahir'in başının etini yiyip istediği dosyaya çok şükür kavuştuk. Hepimize geçmiş olsun. Hep söylüyorum, bizim iki âşık küçük bir beyin fırtınası ile ne güzel fikirler buluyorlar öyle. Belgin'in bu kadar ısrarla istediği dosyanın mühim olmasının bir nedeni olduğunu düşündü Mahir. Feride bu fikri destekledi ve dosya içindeki mühim bilgiler not alındı. İşte bunlar hep görmek istediğimiz ve beklediğimiz davranışlar. Ama bu dosya bizi bir yere götürecek mi? En kötüsü dosyayı almak için girdiği evde, kasayı açmaya çalışırken yere düşen yara bandı (o yılları da düşünürsek) nasıl bir sorun teşkil edebilir. Bunun yanıtını gerçekten merak ettim.

Aile demek, birinin yüzünün gülmesi için diğerinin canını ortaya koyması demektir.

Nazif Baba'nın eşinden kalan tek maddi yadigârına yani alyansına göz diken eşkıyalara dersini veren Mahir'in çabası muazzamdı. Uzun zaman sonra baba evine gelip gururla annesinin yüzüğünü masaya koyarken "hatıralarını" geri getirdim dedi babasına. Gidenin her şeyini alıp gitmesi hiçbir zaman söz konusu olmuyor aslında. Cemal Süreya'nın dediği gibi; gitmekle gidilmiyor ki... gönlün kalır, aklın kalır, anıların kalır... Gerçekten bir yüzüğün ne manaya geldiğini anlamayan insanların onu sadece maddi bir emtia olarak görmesi normaldir. Ama kimisi için bir yüzük anılar demektir, hayat demektir.

Babasına veremedi ama anasının işlediği örtünün üzerine bıraktı.

Aslında yüzüğü gördükten sonra babasının bir an yüzünün yumuşaması bile nasıl umut oldu Mahir'e. Baba - oğul ilişkilerini bir müddet daha askıda tutan Nazif Baba bu gelen hediyeye gene gönlünün güzelliğince yanıt verdi. Bizler Mahir ile Feride'nin evlerine gelen gizli ziyaretçinin kim olduğunu çok düşündük ama Nazif Baba gelmemişti hiç aklımıza. Yüzüğe karşılık fırından yeni çıkmış, sıcacık, açma! Mahir'in çok sevdiği ama bunu az kişinin bildiği açmayı alıp, kapı önüne koyup kaçmak istedi. Ama Feride'ye yakalandı. Peki, biz o sahnede kime ayrı bitsek; canı gönülden sadece "baba" deyip tüm saygı ifadelerini kullanmış olan Feride'ye mi? Yoksa kendince kimliğini saklayıp oğlunu mutlu eden babamıza mı? Evet, şahane bir jestti. Oğluna ne kadar sitem edip "beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın" dese de aslında kalbi hep oğluyla. Ne zaman yeniden eski baba - oğul olurlar bilmiyorum ama bir sarılsalar da biraz özlem mi dinse nedir? 

Güğüm mü o? 

Hayatın zaten Mahir'e karşı olduğunu biliyoruz ilk günden beri. Bugün buna bir de zaman eklendi. Daha doğrusu görünen o ki tüm dünya Mahir'e karşı. Ne kadar zor oluyor hayatlarında olan her hadise; aşkları zor, savaşları zor, imtihanları ise daha da çetin! Ama çok güzel Mahir - Feride sahneleri izliyoruz. Sıcak ve oldukça samimi. Bir de Feride'nin kıskanan halleri var ki tadından yenmiyor. Böyle tatlı şeyler olsa hep arada bizlerde böyle nefes alsak oh mis gibi. Feride'nin kıskanmalarına, yanaklarının kızarmasına o içten gülüşüyle yanıt veren Mahir'e ise uygun sıfat bulamadım burayı siz doldurun. Çok tatlıydılar, çok! Hemen buraya bir parantez açalım; Belgin'in Mahir'i bütün misafirperver haliyle beklediğinden habersiz olan Suna ve Feride'nin konuşmaları çok tatlıydı. Suna'yı bazen bizim dış sesimiz gibi düşünüyoruz ve şahane oluyor bizim için konuşması. Bıyıklarını kesme diyen Feride'nin saf hallerini ise ayrıca tatlı buldum ama demeden geçemeyeceğim bıyık bir insana ancak bu kadar yakışabilir zaten! Hepimiz Feride ile aynı fikirdeyiz galiba. Değil mi?
Yalnız her bölüm bir objeye yoğunlaşıyoruz fark ettiniz mi? Çay, mandalina, açma. Daha neler bekliyor bizi sabırsızlıkla bekliyorum.

Tamam, sana kırmızı çok yakışıyor tatlım ama az ötede oyna bak burada aile var.

Evlerinde ki halleri bize sanki yıllardır evli olan insanları hatırlatıyor. Demek ki evli olsalar mümkün değil kavga etmeye fırsat bulamazlar. Başlarında bunca sıkıntı varken bolca destek olurlar ancak birbirlerine. (Burada büyük bir mesaj var galiba!)
Belgin diziye girdiğinden beri Mahir için ne zaman ciddi bir adım atacak diye bekledim durdum. Bugün Mahir'in kibarca kovmasına baya içerlense bile gene de bildiğini okudu. Dosyam da dosyam diye tutturup evinde, baya da bir hazırlık yapıp kırmızı, alev alev yakan geceliği ile tüm gece Mahir'i bekledi. Belgin'in bu gecelikli halinden korkmalı mıyız? Mahir cephesinden bir şüphemiz yok ama Belgin pek "hayır" cevabını sevmiyor. Orada işler baya karışacak gibi. Locanın en sevimsiz üyesi ve Mahir'i en sevmeyen olarak Sarı için çanlar çalmaya başladı galiba. Sarı'yı Mahir'in şefkatli kollarında dayak yerken görmeyi çok arzu ediyorum. Daha önce demiştim o dörtlüden ilk olarak Sarı gider. At fava bekle.

Osman oğlum, kırk yılda bir abin doğru bir şey yaptı onu da sen batırma lütfen!

Osman için seferber olan o kadar insana rağmen Osman'ın kararı beni şaşırttı. Osman'ı da ancak Mahir ikna eder gibi geliyor, kendi pişmanlıklarını başkasında görmek istemeyecektir. Evet, ama ne olursa Osman lütfen okuluna devam etsin. Yalnız demesem kusur kalırım; Sosyete Yusuf'un kibarlığı beni öldürecek. O nasıl bir kibarlık. Bana her defasında karşımdakini unutturuyor. Masaya oturan Belgin için ayağa kalkan biri ama acımasızca adam öldürüyor. Çok ilgi çekici geliyor bana Sosyete Yusuf.
Bir sonraki bölümün resimlerini paylaşma alışkanlığı kaldığı yerden devam ediyor. Hem de en mühim resim paylaşılmış. Mahir büyük ihtimal dosyayı Belgin'e ulaştırıp, onca dayağı boşa yedikten sonra evde uzun süre dinlenir herhalde. Bunu önümüzdeki bölüm göreceğiz nasılsa. Her şeye rağmen; âşıklarımızı yan yana ve her adımda beraber görmek mutluluk verici. Hep beraber el ele olsunlar ki daha sırada büyük sınanmalar bekliyor bizleri! 

Bize her hafta gerek sitemizde, gerek de Twitter'dan yalnız bırakmayan ailemizden yazılarımız için, dizimizle ilgili birçok haber ve içerik için, Karadayı'mıza oy vermek için özellikle üye olmanızı rica ediyoruz. Yorumlarınız bizler için çok önemli. Siz de görüşlerinizi bizimle paylaşın hep birlikte olalım sitede. 
Umutların en bitmiş ansa yeşermesi dileği ile. Sağlıklı günler.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER