O
Hayat Benim’in oyuncu kadrosuna bu hafta Mürşit Ağa
Bağ ve Ece İrtem katıldı. Mürşit Ağa
Bağ’ı Mehmet Emir’in iş ortağı Burhan, Ece İrtem’i
de kızı Sinem rolüyle izledik. Oyuncular hikayeye bir şirket yemeği ile dahil
oldular. Başlangıçta bu sahnenin yeni oyuncuları diziye dahil etmek için
çekildiğini düşünmüştüm. Bu yüzdan biraz gereksiz bulmuştum. Fakat yemekte
meydana gelen bir kaç olay ve etkileri bütün bölüme yansıyınca bu sahnenin oldukça önemli ve gerekli olduğunu anladım.
Payetli! elbisesiyle Ece
İrtem çok hoş gözüküyor.
Mürşit Ağa Bağ ve Ece
İrtem hakkında yorum yapmak için biraz erken. Çünkü hikayede henüz çok yeniler.
Fakat sahnelerinden pek etkilenmediğimi söyleyebilirim.
Efsun bile korktuğuna
göre durum vahim!
Herkes sığınaklara!
Hülya’nın Efsun’u
aşağılamasına, Efsun’un da buna karşılık Hülya’yı çıldırtmasına alıştık artık. Şirket
yemeğinde Hülya Efsun’un çok üzerine gidince, Efsun’da onu en hassas
noktasından yakalayıp, Asım’ın terkediş hikayesini gazetecilere anlattı.
Anlatırken sarhoştu ama bu bilgiyi ayık da olsa sızdırırdı. İntikam bünyede
durmayan bir şey en nihayetinde. Haberi gazetecilere Efsun’un anlattığını öğrenen
Hülya’nın çıldırıp, eline gelen herşeyi Efsun’a fırlatmasından resmen korktum. O sahnede
mutlaka bir kaza olmuştur. Sahnenin çok gerçekçi çekilmesinden dolayı da bunu
düşünmüş olabilirim. Hülya’nın akıl sağlığından endişeleniyorum. Onun hayali
Efsun’u akıl hastanesine kapatmaktı ama şu an kendisi açık ara Efsun’dan daha
yakın bu sona.
Ateş’e çelik yelek
giymesini tavsiye ediyorum.
Sıkı tut elini ve sakın
bırakma!
İlyas’ın gerçeği itiraf
etmemesi az daha Ateş’in hayatına mâl olacaktı. Çünkü Ateş alnına silah
dayanması pahasına İlyas’ın masumiyetini ispatlamak için uğraştı. Elbette ki
Ateş’in kurtulacağını biliyorduk ama bu sahneler bize yalanın sonuçları
hakkında mesajlar veriyor. Ateş hem kişiliğinden dolayı hem de mesleği gereği adaletten
yana bir adam. Fakat bu yüzden bazen çok risk alıyor. Mesela Sinem’i hırpalayan
adamın tehlikeli olup olmadığına bakmadan üstüne atladı. Hikayenin ilerleyen
zamanlarında başına bir şey gelecek diye korkmuyor değilim.
Diziyle ilgili derdimiz
bu ara gerçeği bilenlerin susması. İtiraf olmayacak orası belli ama Sakine ve
Mücella’nın susmalarına ne demeli? İkisi
de Nuran’a söylenip duruyor ama bir adım ötesine geçecek bir şey yapmıyorlar.
Mücella evi Nuran’a temizletmeye, Sakine çayını yudumlamaya devam ediyor. İlyas’ın
vicdan muhasebesinde zaten işlem hatası var ve bu yüzden doğrular ona uzak. Bu bölüm ablasından susmasını istedi
mesela. Ben şaşırmadım. İlyas’ın bu sırrı söyleyecek adam olacağına başından
beri inanmıyorum zaten.
Eski değil canım azıcık
yıpranmış palto
Paltoyu birazcık büyük
alsaydınız, seneye de giyerdi!
Efsun babasının SSK
primini yatırıp onu emekli edeceğine, gitti annesine palto aldı! Yeni palto alınmasına
seyircilerden sevinen çok olmuştur ama mutlulukları kısa sürdü çünkü bir
sonraki sahnede eski palto yine Nuran’ın üstündeydi. Bakkala giderken yeni
palto mu giyilir? Zamanında biz de öyle yapmadık mı? O palto dizinin olmazsa
olmazı. Yeşim Ceren Bozoğlu’nun da o paltoyu sevdiğini düşünüyorum. Bence dizi
bittiğinde kesinlikle hatıra olarak alacak. (“Palto” mu desem “kaban” mı desem
bilemedim. Nuran palto dedi, komşusu kaban dedi. Ben de tercihimi Türk Dil
Kurumu’na baktıktan sonra “Palto”dan yana kullandım.)
Efsun’u sevmek zorunda
değiliz. Ama Ceren Moray’ı sevelim. Efsun bu bölüm “sevgi” diledi etrafındakilerden.
Ceren Moray’ın dileği ise “iyi oyuncu” luğunu sürdürebilmek bence . Bu hafta
sarhoş rolünde çok başarılıydı. Başka türlüsü beklenemezdi zaten. İsmail ile
beraber oldukları sahneleri de çok beğendim. Özellikle İsmail’in Efsun’a
kelepçe taktığı sahne pek hoşdu. Bir de Efsun’un ayakkabılarını taşıdı ki bence
bu adamdan müthiş bir “aşık” olur. İsmail işinde başarılı, hırslı bir adam ve
Efsungillerle! ilgili şüpheleri var. Bunu çözene kadar da işin peşini
bırakmayacak. Bu yüzden Efsun’a yaklaştı. Fakat bu onun zaman içinde Efsun’a
aşık olmayacağı anlamına gelmez.
Refika’yı az ve öz
konuşturuyorsunuz ama her konuşmasında Bahar’ın Hasret’in kızı olduğuna dair
6.his cümleleri kuruyor. Daha fazla konuşsun ama biraz da havadan sudan
konuşsun!
Sakine’ye bisküvi yedirip
ona bu kelimeyi söyletmeyen, “Devrim” kelimesini cümle içinde kullanan
senaristlere ayrıca teşekkür etmek isterim. Tesadüfler güzeldir işte.
Ah o gözyaşı ah!
Bir yere gitmek yok,
hesabımız var.
Ve Yeşim Ceren Bozoğlu.
Merdivenden yuvarlanmadan önce, kızını savunurken gözünden akan o yaş neydi
öyle? Müthişti. Yüzünün alev alev yanması, sendelemesi bölüm boyunca söz edilen
tansiyon probleminin işaretleriydi. Merdivenden yuvarlanırken dublör kullanmak
istemediğine bahse girerim. Zor ikna etmişlerdir bence. İnanılmaz gözü kara bir
oyuncu çünkü. Okuduğum ropörtajlar ve izlediğim programlardan biliyorum. Nuran’a
gelince, sakın öleyim deme, daha bize gerçekleri anlatacaksın. O güne kadar
ölmek yok!