Bu bölümü, yoğunluğum sebebiyle ikiye bölerek
izledim. Durum öyle olunca, bazı şeyleri, daha doğrusu Lale ve Onur’un sahne
azlığını tolere edebildiğimi fark ettim. Acaba bundan sonra bölümleri hep ikiye
bölerek mi izlesem diye düşünmedim de değil. Madem onlar Lale ve Onur’un
sahneleri çoğaltmıyorlar, ben de bu yolu izlerim ne yapayım? Her neyse, 52.bölümü
izledikten sonra, bölüm sonunda aklımda kalan ve bölümün bende uyandırdığı tek
his; “Lale ve Onur’u rahat bırakmanızın zamanı gelmedi mi artık?” oldu. Allah
aşkına şu çifti bir bırakın, bir nefes alsınlar! Songül ve Yıldız’ın özellikle
Songül’ün ego savaşı, -birazdan geleceğim o konuya- bu bölüm beni aşırı yordu.
Betül’e bile o kadar kızmadım, gerisini siz düşünün.
Bölümün en sevdiğim repliğinden bahsetmek istiyorum
önce. “Sen benim Leyla’msın, Zühre’msin, Aslım’sın.” Onur Sarıhan romantikliği
ve ince düşüncesi diye bir şey var arkadaşlar. Canım Onur, sevdiği kadın için
ne yapacağını şaşıran, sürekli onu mutlu etsin diye uğraşan, ikinci kez evlenme
teklifi eden Onur. (Böylesi var mı gerçekten ya? Şuraya bi’minik dua çizelim.
^.^) Onur bu zamana kadar ne yaptıysa, hepsini yapmış olmak için değil,
gerçekten istediği için yaptı. İlk yaptığı evlilik teklifine de laf ettirmem. Orda
bir durun Songül Hanım! Sizin o beğenmediğiniz, zengin işi dediğiniz, evlilik
teklifi; her detayıyla düşünülmüş, romantik ve zarif bir evlilik teklifiydi. Kurdurduğu
masada, Lale’nin o zamana kadar aşerdiği bütün yiyecekler vardı. Eğer Lale’ye
değer vermiyor olsaydı; -ki, o zaman ikisi de tam anlamıyla duygularından emin
değildi ve Onur’un Lale için, ilişkileri için attığı güzel adımlardan biriydi-
pekâlâ evlilik teklifi yapmadan geçebilirdi. Ama o yapmadı. Bir de yaptığı
evlilik teklifini küçümsüyorlar. Tam delirmelik!

Mutluluk dansı :)
Lale’nin, bu kadar çabuk başkaları tarafından etkilenmesinden
çok rahatsızım. Bu annesi bile olsa... Bir insanın kendi düşünceleri ve bir
hayat tarzı olur değil mi? Annesi orada Onur’u yerden yere vuruyor, bizimki
sesini çıkartıp kocasını savunacağına, “Tam bir zengin işiydi evlilik teklifi
evet.” diyor. Şaka mı bu? Lale o tekliften sonra havalara uçuyordu.
Parmağındaki tektaşı görünce de, hepsi bir uçmaya başlamışlardı. Kızınız
parmağında iple dönseydi, o zaman da “Ay bu ne yani?” deyip, o çok abarttığınız
maneviyatı zerre önemsemezdiniz, birbirimizi kandırmayalım.
Onur’un ilk evlenme teklifi de, the bestti, bu da
öyle oldu. Tektaş yine çok şıktı. Genelde evlenme tekliflerinde korkunç
yüzükler veriyorlar dizilerde. O yüzden bu benim için önemli bir detay.
Kısacası, bu teklif de, Onur Sarıhan karizmasına yakışır bir evlenme
teklifiydi. Ama 2. tanıtımda bu sahneyi görmemeyi tercih ederdim. Keşke izlerken
bize de, Lale gibi sürpriz olsaydı. Yani ben tiyatro sahnesinde Onur’u görünce
şaşırsaydım. O zaman çok daha iyi olurdu.
Pınar Bey’in son ödevi verdiğindeki tereddütlerimi
daha önce yazmıştım size. Ve bu durumu iki aşamada değerlendirmiştim. LalOn
sahneleri zaten az, bu durumdan sonra hepten azalacak diye korkuyordum. Çok da
korktuğuma uğramış değilim. Hâlâ aynı azlıkta seyir ediyor çünkü. Diğer bir
kısmı da, -ve benim sevdiğim kısmı da- hiç olmadığı kadar sağlamlaşarak devam
edecekti ilişkileri. Her şeyi baştan yaşamak güzel bir detaydı, ta ki; aileler
yine içine turp sıkana kadar.
Bizi ne zaman rahat bıracaklar by Lale
Songül’ün egoları, Songül’ün abartıları, Songül’ün
laf sokmaları, Songül’ün sürekli değişen ruh hali, Songül’ün anlayışsızlığı,
Songül, Songül, Songül… İlk bölümlerde yazdığım gibi, Songül aslında tipik bir
anne figürüydü. Doğal halleriyle, annelik içgüdüsüyle evlatlarını korumalarıyla,
her şeyiyle. Ki hâlâ en çok onun sahnelerinden keyif alıyorum. Çünkü Sumru
Yavrucuk. ^.^ Ama gel gelelim, evladının mutluluğunu zerre düşünmemesi, fazla
egosu, anlayışsızlığı, Yıldız’a sürekli “ Kızı istediniz mi, kızı istediniz mi?”
diye gereksiz laf sokmaları, -Lale Yenilmez değil, Sarıhan unutuyor galiba- ve
en önemlisi Onur’u yerden yere vurmasıyla, beni bu bölüm gerçekten yıldırdı.
Yazı devam ediyor...