“Ben kadere karşıyım, sen de bana karşı…”*
Pencereni aç, perdeni arala Aslı...

Bodrum Masalı’nın son yazısında giderayak demiştim, önceden çıkan final haberi ve ekibin vedalaşması bende sezon finali değil izlenimi uyandırmıştı. Eğer henüz mutlu haberi almadıysanız bu yazı aracılığıyla ben ileteyim, gelecek sezon yine Bodrum’dayız. ^^

Gelelim bölüme…

Öncelikle bu kez kesin olarak Timuçin Esen dinledik değil mi? Dinledik!

O sahne ayrı çöktü içime şarkı ayrı.

Hele Üzüm’ün ‘Nesi var Haydar’ımın?’ diye soruşu… Aah be!

Bir tümörün var artık Haydar Efe, ismini Üzüm koy.

Haydar Efe’nin vasiyetini yazıp her şeyi Üzüm’e bırakması, bunu Ateş’e anlattığında, Ateş’in hüzünlü gözleri… Neyse ki Uzay vardı da hemen yanda hüngür şakırt ağlamadım. Onu görünce bir gülesim geliyor malum.

Ateş parçası da bu aralar pek bir formunda, nasıl özlemişim yazdan kalma hallerini, iyi ki geri döndü. Bu kez de Aslı kız süründürüyor ama olsun, bir vuruyor bir öpüyor.

Pencereden giren Ateş’lere bayılırız… Yavaş yavaş yerleşti bir de yatağa fırsatçı ama sevimli.

Eski formlarını kazanıyorlar gibi bir de Ateş annesinin dizine yasladığı o başını Aslı’sının dizine de yaslarsa yeniden tam olacak. Özledik efendim, unutulmasın güzellikler.

Bölüm genel olarak beklentimi çok nefis karşıladı, giderek yükseliyor tempo demiştim ya çok eğlenceli bir hal aldı. Karakterlerin kavuşmalarına bağlıyorum bunu çünkü aşk varsa huzur da vardır, e huzur haliyle enerjiyi de yanında getirir. Ha huzur var da sorun yok mu? Olmaz mı? Alası var, yine…

Evren’in yükseldikçe yükselmeleri bana sadece düşüşünün ne kadar sert olacağını düşündürüyor. Bilen bilir Gözde’nin zekasını hep takdir etmişimdir, bir de Gözde’nin boyun eğmediği zamanları. Gözde aşka aşık çünkü siz de takdir edersiniz ki Evren Ergüven pek de aşık olunacak bir kişi değil. Bırakın aşık olunmayı ben kendisiyle aynı sofraya oturmazdım da neyse.

Gözde gerçekten abisinin yanında olursa en azından kendi vicdanında kendisini bir nebze de olsa haklı çıkartır. Her şeyi aşk için yaptı ama artık o da anladı, anladığı gibi de koyuldu işte işe.

Nasıl yaparlar ederler bilmiyorum artık ama Bora’yı bir salın yeter ya hu!

Adamın annesi öldü, e dava deseniz onun için de Muzo yattı hapiste tamam belki yetmiyor ama yetsin. Adam perişan oldu zaten bir umudu vardı o da yok oldu. Hayatta tutunmak için elinde kalan son birkaç şeyi de kaybetmesin.

Muzo ne güzel söyledi, ailen düşmanın oldu düşmanın da ailen, diye.

Tam da öyle oldu, Bora neye niyet geldi elinde ne kaldı. Faryalı’nın yardımlarına oldukça mahcup teşekkür eden hallerini gördükçe içimde hep sizden ne güzel dost olurmuş diye bağırma isteği artıyor.

Nejat İşler umarım gelecek sezonda da dizinin kadrosunda vardır, yoksa çok üzülürüm. 

Dikkat Kelebek çıkabilir!

İnanılır gibi değil ama Su keman çalabildiğini hatırladı. Ben de kendisine kocaman sarılmak istiyorum gerçekten. 3 aydır eline ısrarla almadığı kemanına sonunda kavuştu, hazır kavuşmuşken de karşılığını aldı.

Okul işi nasıl ve ne sonuç doğuracak bilemiyorum ama bu Kelebek’in hayatında bomba etkisi yaratacak kesin. Hazır Su gidiyorken -çünkü lütfen gitmemesi gibi bir ihtimal olmasın, geleceği bu onun- Kelebek de okula dönse ya. Dönüp dolaşıp bu noktaya geliyorum ama sonunda Yıldız da bu konuda açtı ağzını. Evet yeni hayatlarına alışmaları gerekiyordu ama alıştılar işte, neredeyse her şey yoluna girdi, Bora da artık onların tarafında. Evren ise Evren, ona çare yok. Büyükler geçindirir evi gençler kendi geleceklerinin peşine düşsün.

Kelebek’in Su’yu sevme şeklini çok seviyorum. Dediği kadar var, gerçekten susuyor da düşüyor kıyısına. Günün tüm yorgunluğundan, karmaşasından kaçıyor da gidiyor Su’ya, ancak o zaman uçuşabiliyor o da.

Kelebek, Su ile nefes alıyor. Su bazen yoruyor bu da kendi yorgunluğundan kaynaklanıyor elbette ama yine de Kelebek ile bir bütün olmayı başarıyorlar.

 

 


Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER