Yıldızlar şahidim olsun, kalbim senin...
Sonsuz mutluluk...
Hayal ediyorum; karşımda koca bir tencere çikolatalı puding var, tabakları doldurup taşıracak kadar çok. Ama gözüm o dolu tabaklarda değil, tencerenin dibinde kalan puding kalıntılarında. Neden bilmem, orası hep daha tatlı gelir bana. Belki de musluktan akan suyla beraber akıp gitmesi üzüyor, biraz daha benimle kalsın istiyorum.

En kıymetli detaylardan biri...

Hayat Şarkısı, bir nevi çikolatalı puding benim için. Kaç bölüm izlersem izleyeyim doyamayacağım. Dolu tabaklara değil de tencerenin dibine bakıp kalacağım. Finalin ardından “Keşke bir bölüm daha olsa.” diyeceğim. Yetmeyecek bir bölüm daha, bir bölüm daha…

"Yine beni sev, hep beni sev" temalı

“Bazı kalp kırıklıklarını Hayat Şarkısı ile bile tamir edemezsin.” dedi ya Süheyla Hanım, içimde bir şeyler acıdı. Star isimlerden oluşan başrolleri olmadan, destansı öykülere sırtını dayamadan, bahar sürprizlerine feda edilmesine bakmadan ayakta kaldı Hayat Şarkısı.Notalarından beslendi, hüznünü mutluluğuna katık etti ve çaldı hiç susmazcasına. Kalpler kırıldı, Süheyla Hanım’ın dediği gibi tamiri de zor ama fırtınaları dindirmesini de bildi. Sezon sonu olarak tasvir edilen Haziran ayında, hikayesini dilediği gibi sonlandırma hakkını söke söke aldı. Yıllar geçtiğinde gününü geriye alan dizi diye anılacak televizyon tarihinde. Ve daha birçok şeyle elbet…

Hiçbir şekilde sınırları yok, hiçbir şekilde.

Hayat Şarkısı, kıymetlim; Hülya ve Kerim de öyle. Deli dolu aşklarından, bulutlanan gözlerine kadar her hallerine hayranım. Hangi kadın, kocası duştayken suyu kapatır ve bu suçuna oğlunu da alet eder ki? Ya da hangi adam karısının saç kurutma makinesinin içine pudra doldurur? Hem de en güllüsünden. İnsan, bir köşede durup saatlerce onları izlemek istiyor.

Sen gül, hep gül... 

Hülya, nice olaylar atlattın da en mutlu günlerinden birinde karakola düşüyorsun. Hep öyle olmaz mı zaten? Çok gülersek, çok ağlarız. Çok güldüm, finale kadar birkaç yer dışında hiç ağlamadım hatta. Onlarda da tam bir anneanne edasıyla hareket ettiğimi ve mutluluk sebebiyle ağladığımı belirtmeliyim. Ama ne zaman ki Hülya’yı o merdivenin başında gördüm, kalbim acıdı. Cevher Malikanesi’ne temelli girdiği ilk gün geldi aklıma. Her şey mutlu bir aileye sahip olmak içindi değil mi Hülya? Eminim karakolda sana “Değdi mi?” diye sorsalar, “Değdi.” dersin. Çok güzelsin be Hülya, umarım o karakoldan çıkar ve hep gülersin.

Sizin bi' Hatçe Hala varmış onu da getiriverin bari, onun da ruhunu inceleyeyim.

Hülya’nın korku sahibi olmama hastalığını teşhis eden Tamer Bey, ailenin geri kalanı hakkında bilgi sahibi olsa kesinlikle yanlış teşhiste bulunurdu. Küçükten büyüğe herkesin ziyaret edip, ortadaki şekerlere uzandığı terapi sahnelerini gözlerimden yaşlar gelerek izliyorum.

Çünkü Serkan Keskin kalp! Hayat Şarkısı’nın en keyifli sahnelerinden bazılarında onunla da bir araya gelmek ne kadar güzel oldu. Sakin sakin not alışı, sinir bozucu bakışları, sıcacık konuşması. Tamer Beycim, iyisiniz, hoşsunuz.

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER