“Herkes cehenneme odununu kendi taşır!”
Ruhunun olduğu yere bedenini götüremediğinde hep Araf’tasın.
Hiç tereddütsüz söylüyorum, Bu Şehir Arkandan Gelecek’in en iyi bölümüydü, 18. bölüm. Durun! Vazgeçmeyin okumaktan! Hayır, aklım da başımda, ruh sağlığım da yerinde. Söylediğimin de tam olarak arkasındayım. Bi’ sorun önce “Sinem böyle dedi de niye dedi?” diye… İddialım, en başarılı bölümdü kesinlikle. Bakış açınızı 180 derece çevirin, siz de bana katılacaksınız!

Dizinin “dram” olduğunu unutun. Kafanızda türü komediye çevirin ve öyle izleyin bir de, haklı olduğumu göreceksiniz.
 
On yedi bölüm, bize dram dediler ama ben bu bölüm algıladım ve gördüm gerçeği: Dizi komedi, arkadaşlar!
 
Şimdi bölümü baştan sona bir gözden geçirelim:
 
1. Tekin adamlarına “Gidin, Yiğit’i korkutun!” der. Adamlar gidip Süreyya’yı tararlar. Sonuç: Korkunun dozu fazla kaçar, Süreyya öğlen namazını müteakip Atik Valde Camii’nde…
 
2. Yiğit, öfkeyle Tekin’in evine gidip silahı Tekin’e doğrultur. Salondaki hizmetçi elini kolunu sallaya sallaya kapının önüne gidip güvenliği çağırır. Yiğit, Tekin’i rehin alarak güvenliklere “Çıkın dışarı!” der. Evi ve aileyi korumakla görevli güvenlikler, hizmetçiyi de yanlarına alıp kapının önüne çıkarlar. Polisi aramak mı? Yok, canım o da ne? Silah bi’ patlasın, kim öldü, kim yaşıyor belli olsun; kısmetse ondan sonra… Şimdi kapı önünde gıybet vakti…
 
3. Veysel kaçırılmıştır. Ali, Veysel’i Tekin’in kaçırdığını düşünür. Derin “Yok, babam değildir.” diye cevaplar. Haklı kız, Tekin’in altı üstü bi’ miktar (Sayıyı kesin olarak kendisi de bilemiyor da) cinayeti ve bir o kadar da cinayet girişimi var sadece. Çocuk mu kaçıracak?
 
Dağ gibi bir kadını ancak evladıyla yıkabilirsiniz.
 
4. Derin’in içine Veysel’i kaçıranın babası olduğuna dair, her nasılsa bir kuşku düşer ve tepki çok kesindir: “Eğer babamsa… Artık durmayacağım, ben ona ne yapacağımı biliyorum!” İyi de biz niye bilmiyoruz, Derin? Hayır, on sekiz bölümdür elinde nasıl bir güç, nasıl bir koz vardı da herkesten gizledin? Baban Ali’yi az kalsın öldürüyordu, anneni son anda kurtardın, hayatındaki her belanın altından baban çıktı madem ne yapacağını biliyordun, niye biz hiç görmedik? Çabuk itiraf et, sen o dibinden hiç ayırmadığın kırmızı bavulun içinde ne gibi bir silah saklıyorsun, babanı yerle bir edecek?

5. Şahin, Gülce’yi köşeye sıkıştırmış ve Veysel’in serbest bırakılma sözünü almıştır. Gülce’nin adamı, Veysel’i Şahin’e teslim etmek üzere yola çıkacaktır. Veysel’in elini, ayağını, ağzını çözer. Arabada ön koltuğa yanına alır. Eeee, çocuk orman yolunda manzarayı rahat rahat izlesin tabii. Hap kadar çocuğu niye bağlıyoruz ki zaten, delikanlılığa ters… Sonuç: Veysel yan koltuktan direksiyona bir asılır. Araba odun yığınına dalar. Gangster abimiz başını vurup kendinden geçer, uyanık Veysel kaçar! (Bak, valla biz yıllarca Yeşilçam filmleriyle boşuna dalga geçmişiz. Allah bizi böyle çarpar işte.)
 
6. Ormana dalan Veysel, peşindeki adamı atlatmaya kesin kararlıdır, her kaçırılan vatandaşın yapacağını yapar ve ağaca tırmanır. Ufak bir detayı atladım, pardon. Veysel, yaklaşık 1.20 boyunda filan… Onun boyunun neredeyse iki katı mesafeye kadar tutunabileceği herhangi bir dal, çıkıntı filan da yok ama olsun can havli bu, insana neler yaptırmaz ki? Ağaç ne ki düz duvara tırmanır. Neyse… En alt dal da kesmez Veysel'ciği tırmandıkça tırmanır, bir dalın üstüne tüner. Gel gelelim, tehlike geçip de Şahin ağacın altında bitince aşağıya inemez. İş, Şahin’e düşer, tırmanıp çocuğu kucaklar, şansa bak; hain telefon cebinden düşüp kırılır. Hem de tam Ali’yi arayacakken. (Gerçi rehin aldığı Aydemir’in telefonu vardır ama olsun. Şimdi adamı ormanda bırakmışın bir başına, bir de telefonunu almanın raconda yeri yok, kardeşim!)

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER