Beni böyle sev, seveceksen...
Olduğum gibi göreceksen...

Bodrum’un güzelliklerinden bir haftalığına uzak kalma durumunda kalmıştım ve şimdi yeniden Bodrum sakinleri(!) ile birlikte olmak iyi hissettirdi. Özlemiş miydim? Evet!

Bodrum’a ilk geldiklerinde ile şimdiki hallerini düşündüm yazıya başlamadan önce. Büyüdüler, her biri. Bunu sadece gençler için de demiyorum, her bir birey büyüdü, kök saldı, kendisini tanıdı.

Gençler daha çok elbette.

Son yazıda, Aslı’ya biraz kırgındım, şımarıklığı beni üzmüştü son bölüm itibariyle onu biraz daha eski Aslı gibi görmek üzüntümü dindirdi. Yine yeniden yardım etti, Su ve Kelebek için bir şeyler yaptı ve eskisi gibi hissettirdi.

Ateş’i de ‘ateş parçası’ hallerinde görmek güzeldi. Keşke onları yolculamaya hazırlandığımız zamanlardan önce görseydik de, doysaydık. Düşünüyorum da ne gerek vardı onca yüke, ona sorumluluğa. Ne neşeli, ne güzel çocuklardı oysa hepsi.

Şu olsun bu olsun demeyeceğim bir yazı olacak bu, çünkü olan oldu biten bitti. Bunu siz de ben de biliyoruz. Elimizde kalanları konuşalım.

Ateş’ten başlamak istiyorum, Aslı’ya kızıyorum da ben de eski özeni göstermiyorum ona artık. Geçen yazdan bu yaza çok şey değişti, ondan belki de. Ateş parçası bu bölüm eline başını yaslayıp Aslı’ya doğru en sevimli halinde uzandı ya, hah işte ben onu en çok öyle seviyorum. Sürekli koşturan Ateş’i de seviyorum, abi olanı, evlat olanı ama aşık olan Ateş favorim. Çünkü aşık olunca çok deli, çok cesaretli oluyor. Dizinin ilk başında, Ateş çok deli seviyor biraz da Aslı’yı sevebilir mi demiştim. Sevdi, çok da güzel sevdi. Kalbine bin öpücük Ateş parçası.

Her şey biraz biraz daha neşesine kavuşuyor, güzel sonuçlara bağlanıyor. Gençlerin de durumları daha netleşiyor. Ateş’in Kelebek’e kendi kızgınlığından dolayı önce posta koyması ama ardından gözlerindeki yaşı silmesi… Çok güzel abi, çok güzel dostsun Ateş parçası. 

Kaç özür varsa hepsi gözlerinde saklı Kelebek.

Kelebek’in oturup hüngür hüngür ağlamasına da ayrı öpücük. Bu dizinin erkekleri de aşık oldu mu gözleri hiçbir şey görmüyor. Bir seviyorum dediğinde ağzına vurmak istediğim Evren var işte, gerisi can!

Su o kadar haklı, o kadar haklı ki… Cenk ile vurmak nedir Hüsnü? Yakıştı mı beybisi?

Su güven problemleri olan hassas bir karakter. Babasını onca şeye rağmen seven, bir hırs unsuru olan doğmamış kardeşine en çok içi yanan, her daim ilk annesini düşünen… Su en baştan beri ima edildiği gibi şımarık bir karakter değil, hiç olmadı. Cenk ileyken de Kelebek ileyken de. Şimdi sevdiklerini düşünüyor ve ona yalan söylenmesini istemiyor diye önüne eski sevgilisi sunulmamalı. Evet, Kelebek Cenk’e benzemez… Su da zaten bu sebeple onun yanında. Biri Hüsnü’ye söylesin, zaten Cenk’e benzeseydi bizim kız ona bakmazdı.

-Tabii ki bizim kız, girl power, ne sandınız?- ^^

Ateş’in Aslı’yı iyi tanımasını çok seviyorum, tamam biraz kendi işini çözmeye gitti ama olsun ne güzeldi yeniden dörtlü oldular. Su zaten affetmeye hazırdı, Aslı da sahayı hazırladı, e gol Kelebek’e kaldı. Gerçi o kadar ağladıktan sonra ben bile affettim ya hu Su nasıl etmesin?

Aslı’nın Ateş’in yanağına kondurduğu buseden portakal kokusu sızdı, aldınız mı siz de?

Tam eski hallerine döndüler, şimdi de gidiyorlar… Neyse hüzün yok, yaz neşesi var, portakal kokusu var, bodrumun nefis havası var. 

Yazı devam ediyor...


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER